ABD'nin "Ebedi Özgürlük" adıyla başlattığı Afganistan operasyonunun üzerinden bir yıl geçti.
11 Eylül saldırılarının tek zanlısı olarak gösterilen Bin Ladin hâlen bulunamazken, onu yakalamak uğruna yerle bir edilen Afganistan ise, savaş yaralarını henüz saramadı.
Kandahar, Kâbil gibi büyük yerleşim yerleri dışında BM yardımının ulaşamadığı ülkede, halkın büyük çoğunluğu kırsal kesimde yaşıyor.
İşsizlik, büyük problem. Salgın hastalık tehdidi, ilaç sorunu devam ediyor.
Operasyondan önce 750 bin olan nüfus, şu anda 3 milyona yaklaşıyor. Beraberinde pek çok sıkıntıyı da getiren insan göçü, halledilmesi gereken bir mesele.
Dünya polisliğine soyunan ABD ise, Afganistan halkına operasyon öncesi vaat ettiği refah ve huzur ortamını unutmuş görünüyor.
Gelecek ile ilgili belirsizlikleri süren Afganistan, ABD'nin gündeminden tamamen çıkmış durumda.
Şu anda gündemde olan ise, Irak operasyonu. Irak'ta bir rejim değişikliğini hedefleyen Birleşik Devletler, tıpkı Afganistan'da olduğu gibi kesin kanıt olmadan bir takım varsayımlarla Irak'a saldırmak üzere.
Kendi ülkesinde dahi savaş karşıtı pek çok gösteri ile protesto edilen Başkan Bush, son olarak İtalya, Avustralya ve Yunanistan'dan yükselen aykırı seslere de aldırmıyor bile.
5 ayrı operasyon plânı ile savaşa hazırlanan ABD; Irak'ı, Afganistan gibi her türlü müdahaleye açık bir acziyet noktasına getirmeye uğraşıyor.
Özellikle, Kerkük bölgesindeki zengin petrol yatakları üzerinde hesabı olan devletin, Türkiye'yi de yakından ilgilendiren projeleri var.
İnternet sitelerinde ülkemizin Güneydoğusunu da içine alan haritalarla bu coğrafyada kurulacak bir tampon devletin resmileştirilmesi, Türkiye için bir savaş sebebidir.
Irak'ın 3'e bölünmesi ile neticelenmesi muhtemel ABD operasyonu, sonuçta Türkiye'yi de parçalanma aşamasına getirecektir.
Bölgenin dikkati ABD'ye çevrilmişken, Filistinli çocukları dahi öldürmeye başlayan İsrail de unutulmamalıdır.
Yayılmacı politikalarında Arz-ı Mev'ud'a göre vaad edilmiş Dicle ve Fırat havzası da bulunan İsrail, böyle hassas bir dönemde sınırlarını genişletmeye hız verebilir.
Ve Ortadoğu'da dengeler bir kere bozulmaya başladı mı, zaten çok zor belirlenen sınırların tekrar oluşturulması artık imkânsızlaşacaktır.
Görünen neden ne olursa olsun, ABD yalnızca kendi menfaatlerine çalışmakta, bu durum İsrail'in de işine gelmektedir.
Yoksa, dünya barışı, dünyada terörün silinmesi vs. söylemler lafı güzaftır.
Menfaat çatışması halinde sıranın kendine de gelebileceğini hesap ederek tüm devletler bu yayılmacı zihniyete karşı birleşmelidir.
Uluslararası arenada yapılacak ciddi çalışmalar ile operasyon, başlamadan durdurulmamalıdır.
Parçalanma tehlikesini yaşayan ilk ülke olarak Türkiye, bu uluslararası diplomasi atağına önderlik etmelidir.
ABD'nin önünde duracak böyle bir kalkanın oluşturulması, dünya dengelerinin korunması ve dünya barışı için şarttır ve de zarurîdir.
11 Eylül saldırılarının tek zanlısı olarak gösterilen Bin Ladin hâlen bulunamazken, onu yakalamak uğruna yerle bir edilen Afganistan ise, savaş yaralarını henüz saramadı.
Kandahar, Kâbil gibi büyük yerleşim yerleri dışında BM yardımının ulaşamadığı ülkede, halkın büyük çoğunluğu kırsal kesimde yaşıyor.
İşsizlik, büyük problem. Salgın hastalık tehdidi, ilaç sorunu devam ediyor.
Operasyondan önce 750 bin olan nüfus, şu anda 3 milyona yaklaşıyor. Beraberinde pek çok sıkıntıyı da getiren insan göçü, halledilmesi gereken bir mesele.
Dünya polisliğine soyunan ABD ise, Afganistan halkına operasyon öncesi vaat ettiği refah ve huzur ortamını unutmuş görünüyor.
Gelecek ile ilgili belirsizlikleri süren Afganistan, ABD'nin gündeminden tamamen çıkmış durumda.
Şu anda gündemde olan ise, Irak operasyonu. Irak'ta bir rejim değişikliğini hedefleyen Birleşik Devletler, tıpkı Afganistan'da olduğu gibi kesin kanıt olmadan bir takım varsayımlarla Irak'a saldırmak üzere.
Kendi ülkesinde dahi savaş karşıtı pek çok gösteri ile protesto edilen Başkan Bush, son olarak İtalya, Avustralya ve Yunanistan'dan yükselen aykırı seslere de aldırmıyor bile.
5 ayrı operasyon plânı ile savaşa hazırlanan ABD; Irak'ı, Afganistan gibi her türlü müdahaleye açık bir acziyet noktasına getirmeye uğraşıyor.
Özellikle, Kerkük bölgesindeki zengin petrol yatakları üzerinde hesabı olan devletin, Türkiye'yi de yakından ilgilendiren projeleri var.
İnternet sitelerinde ülkemizin Güneydoğusunu da içine alan haritalarla bu coğrafyada kurulacak bir tampon devletin resmileştirilmesi, Türkiye için bir savaş sebebidir.
Irak'ın 3'e bölünmesi ile neticelenmesi muhtemel ABD operasyonu, sonuçta Türkiye'yi de parçalanma aşamasına getirecektir.
Bölgenin dikkati ABD'ye çevrilmişken, Filistinli çocukları dahi öldürmeye başlayan İsrail de unutulmamalıdır.
Yayılmacı politikalarında Arz-ı Mev'ud'a göre vaad edilmiş Dicle ve Fırat havzası da bulunan İsrail, böyle hassas bir dönemde sınırlarını genişletmeye hız verebilir.
Ve Ortadoğu'da dengeler bir kere bozulmaya başladı mı, zaten çok zor belirlenen sınırların tekrar oluşturulması artık imkânsızlaşacaktır.
Görünen neden ne olursa olsun, ABD yalnızca kendi menfaatlerine çalışmakta, bu durum İsrail'in de işine gelmektedir.
Yoksa, dünya barışı, dünyada terörün silinmesi vs. söylemler lafı güzaftır.
Menfaat çatışması halinde sıranın kendine de gelebileceğini hesap ederek tüm devletler bu yayılmacı zihniyete karşı birleşmelidir.
Uluslararası arenada yapılacak ciddi çalışmalar ile operasyon, başlamadan durdurulmamalıdır.
Parçalanma tehlikesini yaşayan ilk ülke olarak Türkiye, bu uluslararası diplomasi atağına önderlik etmelidir.
ABD'nin önünde duracak böyle bir kalkanın oluşturulması, dünya dengelerinin korunması ve dünya barışı için şarttır ve de zarurîdir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Abdulkadir Baş / diğer yazıları
- Gerçekleri görebilmek / 05.11.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002