Almanya Başbakanı Angela Merkel'in ülkemize tekrar gelişi, Erdoğan'ın AB(Avrupa Birliği) Konseyi ve Komisyonu başkanlarıyla görüşmesi ve "tüccar politikacı" kimliğiyle sıkı pazarlığının medyaya sızdırılması sonucu ortaya çıkan manzara, bir insanlık ayıbıdır. Pazarlığın konusu Avrupa'ya sığınamayan Suriyeli göçmenlerdir. Ücrette anlaşma sağlanırsa Türkiye'de kalacaklar. Kalacaklar da, Türkiye'nin bu konuda, yani mülteci ve göç hususunda ürettiği bir politika var mı? Yok!
Ya AB ve Avrupa ülkelerinin tutumu? temel hak ve özgürlükler konusundaki hassasiyetlerinden eser kalmamış. Mülteci politikaları çökmüş, paniklemiş durumdalar. İnsan hakları hukuku, kendilerinden olmayanlar için, umurlarında bile değil.
AKP iktidarının umurunda mı? Şimdiden iki milyonu aşmış göçmen sınırlarımız dahilindedir ve önemli bir sayı da gelmek için beklemektedir. Strateji ve politikalarla yönetilemeyen bu süreçte halkımız bilgilendirilmediği gibi, şehirlerimiz böylesi yeni ve "yabancı" kitlelere yönelik hazırlanmadı. Kendi halkı için nefret söylemlerinden çekinmeyen siyasal iktidarın, mültecilere karşı muhtemel bir yabancı düşmanlığı ve nefret söyleminin gelişmesini önleyecek tedbir alacak durumu da yoktur.
Mülteci pazarlığı sürerken, göçmen kaçakçıları, kişilerin çaresizliğinden yararlanmak suretiyle onları bir yandan ekonomik açıdan acımasızca sömürmeye, diğer taraftan yaşam haklarını, vücut bütünlüklerini ihlâl etmeye ve onurlarını zedelemeye devam etmektedir. Bunun sonucunda kültür dışı olma, ya da toplum dışına itilme yanında, kişinin alıştığı ortamdan ayrı kalması yalnızlık, yabancılaşma ve kendini değersiz görme gibi duyguları yaşamasına neden olabilmektedir.
Olay, bu insanları Türkiye'ye kabul ile bitmiyor; göçmenlere psikolojik açıdan yapılabilecek en büyük destek, onları yabancılaştırmadan, bulundukları topluma uyum sağlamaları için yakın ve hoşgörülü davranmak olacaktır.
Peki, bir de iç göç sorunumuz var! Güneydoğu bölgemizde yaşayan yurttaşlarımızın hali nicedir. Evlerini barklarını terk etmek zorunda kalmışlar, yollara düşmüşler. Yabancılar için düşünülen maddi ve manevi destek, elbette kendi yurdunda "yabancı" gibi kalmış insanlarımız için de elzemdir.
Göçmen kaçakçılığından söz etmiştik. Bunun ceza hukuku boyutunu yokladığımızda, Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) "Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti" olarak yer aldığını görmekteyiz. Buna göre, suçun oluşumu için failin; doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla yasal olmayan yollardan:
Bir yabancıyı ülkeye sokması veya ülkede kalmasına imkân sağlaması veya bir Türk vatandaşı ya da yabancının yurt dışına çıkmasına imkân sağlaması gerekmektedir (TCK, madde:79).
Burada ilginç bir durum var. Erdoğan başta olmak üzere hükümet, belli bir para karşılığında yabancıların ülkede kalmasına izin verecek ki bu hal, TCK'daki "Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti" tanımına uymuyor mu? Doğrusu tartışılacak bir konu.
Suç için öngörülen yaptırım üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ve beş günden 10 bin güne kadar adli para cezasıdır.
Ya AB ve Avrupa ülkelerinin tutumu? temel hak ve özgürlükler konusundaki hassasiyetlerinden eser kalmamış. Mülteci politikaları çökmüş, paniklemiş durumdalar. İnsan hakları hukuku, kendilerinden olmayanlar için, umurlarında bile değil.
AKP iktidarının umurunda mı? Şimdiden iki milyonu aşmış göçmen sınırlarımız dahilindedir ve önemli bir sayı da gelmek için beklemektedir. Strateji ve politikalarla yönetilemeyen bu süreçte halkımız bilgilendirilmediği gibi, şehirlerimiz böylesi yeni ve "yabancı" kitlelere yönelik hazırlanmadı. Kendi halkı için nefret söylemlerinden çekinmeyen siyasal iktidarın, mültecilere karşı muhtemel bir yabancı düşmanlığı ve nefret söyleminin gelişmesini önleyecek tedbir alacak durumu da yoktur.
Mülteci pazarlığı sürerken, göçmen kaçakçıları, kişilerin çaresizliğinden yararlanmak suretiyle onları bir yandan ekonomik açıdan acımasızca sömürmeye, diğer taraftan yaşam haklarını, vücut bütünlüklerini ihlâl etmeye ve onurlarını zedelemeye devam etmektedir. Bunun sonucunda kültür dışı olma, ya da toplum dışına itilme yanında, kişinin alıştığı ortamdan ayrı kalması yalnızlık, yabancılaşma ve kendini değersiz görme gibi duyguları yaşamasına neden olabilmektedir.
Olay, bu insanları Türkiye'ye kabul ile bitmiyor; göçmenlere psikolojik açıdan yapılabilecek en büyük destek, onları yabancılaştırmadan, bulundukları topluma uyum sağlamaları için yakın ve hoşgörülü davranmak olacaktır.
Peki, bir de iç göç sorunumuz var! Güneydoğu bölgemizde yaşayan yurttaşlarımızın hali nicedir. Evlerini barklarını terk etmek zorunda kalmışlar, yollara düşmüşler. Yabancılar için düşünülen maddi ve manevi destek, elbette kendi yurdunda "yabancı" gibi kalmış insanlarımız için de elzemdir.
Göçmen kaçakçılığından söz etmiştik. Bunun ceza hukuku boyutunu yokladığımızda, Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) "Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti" olarak yer aldığını görmekteyiz. Buna göre, suçun oluşumu için failin; doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla yasal olmayan yollardan:
Bir yabancıyı ülkeye sokması veya ülkede kalmasına imkân sağlaması veya bir Türk vatandaşı ya da yabancının yurt dışına çıkmasına imkân sağlaması gerekmektedir (TCK, madde:79).
Burada ilginç bir durum var. Erdoğan başta olmak üzere hükümet, belli bir para karşılığında yabancıların ülkede kalmasına izin verecek ki bu hal, TCK'daki "Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti" tanımına uymuyor mu? Doğrusu tartışılacak bir konu.
Suç için öngörülen yaptırım üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ve beş günden 10 bin güne kadar adli para cezasıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023