Akraba, arkadaş veya herhangi bir ortamda insanlarla, ülkemiz meselelerini, iktidar attığı tehlikeli adımları, muhalefetin acziyetini, Sarayın çıkmazlarını vs. konuşurken "siyaset konuşmayalım, siyaset beni ilgilendirmiyor, ben, siyasete karışmam" gibi cümlelerle karşılaşıyoruz. Daha doğrusu insanımız gerçeklerden kaçıyor, kendinden kaçıyor.
Siyasetin hayatımızın her alanına direk müdahil olduğu, karıştığı, yönlendirdiği gerçeği karşımızdayken, 'ben, siyasete girmem, karışmam, ilgilenmem' gibi cümleler hangi akılla izah edilebilir!
Siyaset, senin bakkaldan ekmek, manavdan sebze, kasaptan et almana karışıyor. Otobüse binmene karışıyor. İşine, iş yerindeki şartlarına, alacağın ücrete karışıyor. Sağlığına, eğitimine karışıyor. Evlenmene, boşanmana, mirasına karışıyor. Emekliliğine karışıyor. Ölümüne bile karışıyor.
Sen diyorsun ki, 'ben siyasete karışmam, siyasetle ilgilenmem.' Bu kafayla devam edersen siyaset daha çok karışacak sana.
Sen, siyasete karışacaksın. Ekmeğin, domatesin, patatesin fiyatını sorgulayacaksın. Nedir bu ulaşım çilesi, diye bayrak açacaksın. Çalışıyorum ama bana, insanca yaşayabileceğim bir geliri neden vermiyorsun, diye ısrarla sorgulayacaksın. Benim ülkem bu kadar zengin kaynaklara sahipken beni neden yoksulluğa şükrettirmeye çalışıyorsunuz, diye hesap soracaksın.
İnsanımızın içinde bir kesimde var ki, ülkemizin temel sorunlarını görüyorlar, sıralıyorlar da. Sonra insanımız cahil bırakıldı, okumuyor, araştırmıyor, bu cahillik birbirimize kin gütmemize, gerçeklerde buluşmamıza engel oluyor" gibi doğru cümleler kuruyorlar. Ama niyetleri bozuk olduğu için bu kötü gidişatın bir parçası oluyorlar.
Daha geçtiğimiz Pazar, 'hak, emek, özgürlük' diyen anlayıştaki bir esnafla sohbet ediyorum. Ülkemizin sorunları nelerdir, sorusuna hemen hemen aynı cevapları veriyoruz.
Sence çözümün yolu nedir, diye soruyorum. 'İnsanımızın okuması, öğrenmesi, gerçeği görmesi lazım. Hayata sevgi ile bakmamız lazım. Birbirimizi sevmemiz lazım" gibi cümleler kuruyor.
Söz sırası gelince Prof. Dr. Haydar Baş'ın ülkemizin geldiği nokta ve kurtuluş projelerinden bahsetmeye başlamıştım ki, arkadaş, 'kusura bakma ama bu iş Haydar Hoca'nın yapabileceği iş değil' dedi.
Sen, Haydar Hocayı tanıyor musun? "5.000 TL asgari ücret" konusunda biliyorum.
Haydar Hocayı okudun mu? Hayır. Dinledin mi? Hayır. Soruşturdun mu? Hayır. Daha demin (iktidara oy verenleri kastederek) cahil, eğitimsiz, araştırmadan, okumadan oy kullanıyorlar, diyen ve ülkemizin temel sorununun bu olduğunu söyleyen sen değil miydin!
Ben, sana Haydar Hocayı anlatmaya çalışıyorum. Sen okumadan, dinlemeden, 'boş konuşuyor' diyorsun. Senin ne farkın var yerdiğin eğitimsiz, dediğin insanlardan?
Bak kardeşim! Ben, sana dünya çapında kabul görmüş, 9 uluslar arası kongre ile dünyaya açıklanmış, 600 bilim adamının kurtuluşun ortak paydası olarak kabul ettiği proje ve sahibinden bahsediyorum. Sen tabularının arkasından çıkamıyorsun?"
"Abi haklısın."
İşte siyaset arenası. İşte ülkemizin ve milletimizin geldiği nokta. İşte iktidar partisi ve sözde muhalefet edenler. İşte saray.
Emin olun! İnsanların şu 'haklısın' demesinden bıktım, usandım. Kardeşim! Haydar Baş ve Kadrosu haklıysa haksızın yanında ne arıyorsun. Haksızlık çok büyük bir zulümdür. Zalimlerle neden bir oluyorsun, diyorum.
Siyasetin hayatımızın her alanına direk müdahil olduğu, karıştığı, yönlendirdiği gerçeği karşımızdayken, 'ben, siyasete girmem, karışmam, ilgilenmem' gibi cümleler hangi akılla izah edilebilir!
Siyaset, senin bakkaldan ekmek, manavdan sebze, kasaptan et almana karışıyor. Otobüse binmene karışıyor. İşine, iş yerindeki şartlarına, alacağın ücrete karışıyor. Sağlığına, eğitimine karışıyor. Evlenmene, boşanmana, mirasına karışıyor. Emekliliğine karışıyor. Ölümüne bile karışıyor.
Sen diyorsun ki, 'ben siyasete karışmam, siyasetle ilgilenmem.' Bu kafayla devam edersen siyaset daha çok karışacak sana.
Sen, siyasete karışacaksın. Ekmeğin, domatesin, patatesin fiyatını sorgulayacaksın. Nedir bu ulaşım çilesi, diye bayrak açacaksın. Çalışıyorum ama bana, insanca yaşayabileceğim bir geliri neden vermiyorsun, diye ısrarla sorgulayacaksın. Benim ülkem bu kadar zengin kaynaklara sahipken beni neden yoksulluğa şükrettirmeye çalışıyorsunuz, diye hesap soracaksın.
İnsanımızın içinde bir kesimde var ki, ülkemizin temel sorunlarını görüyorlar, sıralıyorlar da. Sonra insanımız cahil bırakıldı, okumuyor, araştırmıyor, bu cahillik birbirimize kin gütmemize, gerçeklerde buluşmamıza engel oluyor" gibi doğru cümleler kuruyorlar. Ama niyetleri bozuk olduğu için bu kötü gidişatın bir parçası oluyorlar.
Daha geçtiğimiz Pazar, 'hak, emek, özgürlük' diyen anlayıştaki bir esnafla sohbet ediyorum. Ülkemizin sorunları nelerdir, sorusuna hemen hemen aynı cevapları veriyoruz.
Sence çözümün yolu nedir, diye soruyorum. 'İnsanımızın okuması, öğrenmesi, gerçeği görmesi lazım. Hayata sevgi ile bakmamız lazım. Birbirimizi sevmemiz lazım" gibi cümleler kuruyor.
Söz sırası gelince Prof. Dr. Haydar Baş'ın ülkemizin geldiği nokta ve kurtuluş projelerinden bahsetmeye başlamıştım ki, arkadaş, 'kusura bakma ama bu iş Haydar Hoca'nın yapabileceği iş değil' dedi.
Sen, Haydar Hocayı tanıyor musun? "5.000 TL asgari ücret" konusunda biliyorum.
Haydar Hocayı okudun mu? Hayır. Dinledin mi? Hayır. Soruşturdun mu? Hayır. Daha demin (iktidara oy verenleri kastederek) cahil, eğitimsiz, araştırmadan, okumadan oy kullanıyorlar, diyen ve ülkemizin temel sorununun bu olduğunu söyleyen sen değil miydin!
Ben, sana Haydar Hocayı anlatmaya çalışıyorum. Sen okumadan, dinlemeden, 'boş konuşuyor' diyorsun. Senin ne farkın var yerdiğin eğitimsiz, dediğin insanlardan?
Bak kardeşim! Ben, sana dünya çapında kabul görmüş, 9 uluslar arası kongre ile dünyaya açıklanmış, 600 bilim adamının kurtuluşun ortak paydası olarak kabul ettiği proje ve sahibinden bahsediyorum. Sen tabularının arkasından çıkamıyorsun?"
"Abi haklısın."
İşte siyaset arenası. İşte ülkemizin ve milletimizin geldiği nokta. İşte iktidar partisi ve sözde muhalefet edenler. İşte saray.
Emin olun! İnsanların şu 'haklısın' demesinden bıktım, usandım. Kardeşim! Haydar Baş ve Kadrosu haklıysa haksızın yanında ne arıyorsun. Haksızlık çok büyük bir zulümdür. Zalimlerle neden bir oluyorsun, diyorum.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025