Hükümet, milletin beklentisinin tersine, IMF ile 3 yıllık bir stand-by anlaşması daha yaptı. IMF İcra Direktörler Kurulu, Türkiye'nin sunduğu "Niyet Mektubu"nu onaylandı. Niyet mektubundaki niyeti hiç merak etmiyoruz. Çünkü, biliyoruz ki, niyet kötü. Bugüne kadar niyet mektuplarından milletin yararına hiçbir şey çıkmadı. Bundan sonra da çıkmaz. Hükümet, "eski tas, eski hamam, yola devam" deyip gidiyor. Niyet mektubu, bildik mektuplardan. Hiçbir değişiklik yok, zaten değişiklik beklemek safdilliktir. Bu mektuplar, IMF tarafından hazırlanır, karşı taraf hazırlamış gibi takdim edilir. IMF'nin neleri istediğini, neleri istemediğini, bilmeyen herhalde kalmamıştır. Ama yine de vaat edilenlerin bir kısmını başlıklar halinde zikretmekte fayda var. Hükümet, 3 yıl daha sıkı para politikası uygulayacak.Yatırım yok, işçiye, memura, emekliye zam yok. Tarıma destek, esnafa yardım yok.KDV oranlarında indirim yok. Vergiler artacak, toplanan vergiler, "faiz dışı fazla" adı altında faize verilecek. İşsizlik, iç ve dış borçlar artacak. Kamu harcamaları kısılacak.Telekom, Tüpraş, Pektim, Erdemir satılacak.Bankacılık kanunu, emeklilik reformu kanunu, sosyal güvenliğe ilişkin idari yapılanma kanunu Haziran sonuna kadar Meclis'te onaylanacak.Kısacası, kemerler sıkılacak. Bir başka deyişle, IMF'ye verilen niyet mektubu Türkiye için bir diyet mektubudur.Yalandan "IMF ile ilişkileri bitirebiliriz" mesajları verildi. Kamuoyunda IMF ile mi, IMF'siz mi, yolumuza devam edelim tartışmaları başlatıldı. Halbuki AB'ye üye olmayı varlık-yokluk meselesi gören bir hükümetin ne yapacağı baştan belli idi. Zira AB'ye "evet" diyenler, IMF'ye "hayır" diyemezlerdi. Niçin diyemezlerdi? İzah edelim. AB, Türkiye'ye bir "Katılım Ortaklığı Belgesi" sundu. Bu belgede, Türkiye'nin Kopenhag Kriterleri'nin ekonomik boyutunu yerine getirebilmesi için neler yapması gerektiği sıralanıyordu. Bunlar, IMF'nin istekleri ile tıpatıp aynıdır. Türkiye, AB'nin "Katılım Ortaklığı Belgesi"ne "Ulusal Belge" ile cevap verdi. Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli, Mesut Yılmaz koalisyonunu, bu Ulusal Belge'yi 8 Mart 2000 tarihinde onaylayıp AB'ye sundu. Söz konusu belge ile Türkiye, IMF ve Dünya Bankası politikalarına uymayı, ulusal bir görev kabul etti. Bundan dolayıdır ki, AB'ye odaklanmış AKP hükümeti, selefleri gibi IMF'ye mahkûmdur. Bu mahkûmiyeti Dünya Gazetesi'nden Mithat Melen 27 Temmuz 2004 tarihli yazısında şöyle ifade ediyor: "IMF'siz ama AB ile yola devam. Gerçekten bunu düşünmek bile bu dünyayı tanımamak demek. Akıl hocaları bile işin farkında değil. Siz IMF'ye hayır deyin bakalım. AB'de o çok sevdiklerinizin, düğünlere koşanların tavrı ne olacak?". Devlet Bakanı Ali Babacan, bu gerçeği bakınız nasıl dile getiriyor: "Bu program, aynı zamanda bizim AB'ye vereceğimiz "katılım öncesi programımız" olacaktır". Demek ki, AB ve IMF'nin Türkiye'den istekleri örtüşüyor. Bu sebepten ikisinden birini tercih etmek mümkün değildir. Daha doğrusu, küresel politikalar da, ulusal politikalar da bir bütündür. Bunlarda "ya hep ya hiç" şartı vardır.Devlet Bakanı Ali Babacan, ayrıca bu stand-by anlaşmasının son olacağını söylüyor. Bilinen bir gerçek var. O da şudur: Stand-by anlaşmaları bağımlılık yapar. Biri bitince, ötekini yapmak zorunda kalırsınız. Nitekim AKP hükümeti de yeni Stand-by anlaşmasıyla bu tespiti doğrulamıştır. Peki, ne olacak, ne değişecek ki, bir daha IMF'nin kapısını çalmayacağız? Ekonomimiz düzlüğe mi çıkacak? Hayır, bu sözler şunun için söyleniyor. AB ile müzakereler başlayınca, IMF ile anlaşmaya gerek kalmayacak. Çünkü istenilen reformların (!) hepsi tamamlanmış olacaktır. Rusya, Malezya, Güney Kore, Endonezya, Arjantin, Brezilya gibi ülkeler, İMF ile stand-by anlaşmalarına son verirken, Türkiye'nin hâlâ aynı yolda yürümesinin sebebi işte bu AB aşkıdır. Ne yapalım aşkın gözü kördür. Âşıklara ne göstersek, görmeyecek, ne söylesek duymayacak. Bari millet görse, duysa ve uyansa?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018