Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın 'İmam Muhammed Bâkır' adlı eserinden devam ediyorum:
İmam Muhammed Bâkır (a.s) hayatını; ceddi İmam Hüseyin (a.s) ve babası İmam Zeynelabidin'in (a.s) yanında geçirdiği dönem ve imamet dönemi olarak üçe ayırabiliriz.
İmam Bâkır (a.s), dedesi İmam Hüseyin'in (a.s) yanında ömrünün üç yıl, altı ay, on gününü geçirmiştir. Kerbela katliamında ceddinin yanında yer almış ve o vahşete tanık olmuştur. Hayatının geri kalanında bu günü unutmayacaktır.
Babası İmam Seccad (a.s) ile otuz dört yılını paylaşmıştır. İmameti ise, on dokuz yıl, iki ay ve on gün sürmüştür. Ancak hakkı olan hilâfet makamı, O'nun döneminde de tıpkı cedlerine yapıldığı gibi gasp edilmiştir.
İmam Muhammed Bâkır (a.s) bu konuda hak imama tâbi olmakla ilgili görüşlerinde şöyle buyurur:
"Allah tarafından tayin edilmiş âdil bir imama uymaksızın Allah'a ibadetle kendisini yoran kimsenin çabası kabul edilmez ve kendisi de yolunu şaşırmış bir sapıktır. Bu haliyle o, çobansız, çobanını ve ait olduğu sürüyü yitirmiş bir koyuna benzer. Merasını gösterecek ve onu geri döndürecek bir çobanı olmaksızın kalakalır. O, bu halde iken, kurt onun kayboluşunu fırsat bilir ve onu yer. İşte böyle! Bu ümmete mensup olup da, tayin edilmiş âdil imama uymayan kimse yolunu yitirmiş bir şaşkındır"
"İslam beş esas üzerine kurulmuştur. Namaz kılmak, zekât vermek, hacca gitmek, Ramazan ayının orucu, biz Ehli Beyt'in velayeti. Dört esas hakkında ruhsat verilmiştir ama velayeti terk etmede ruhsat verilmemiştir. Çünkü malı olmayana zekat ve hac farz kılınmamıştır. Hasta olan namazını oturarak kılar ve orucunu yer ama velayet, ister sağlam olsun ister hasta, ister fakir olsun ister zengin herkese farzdır."
"Dinin zirvesi, anahtarı, her şeyin kapısı ve Rahman'ın rızası, zamanın imamını bilip itaat etmektir. İmamlar ilmin vârisleridir, ilim mirasını birbirlerine devrederler, olanları ve olacakları bilirler, hiçbir şey onlara gizli kalmaz."
İmam Muhammed Bâkır'ın da imameti döneminde izlediği bir yol, bir metod vardı.
İzlediği bu metod, hükümete direkt bir müdahale olmamıştır. O, ümmeti yetiştirmekle işe başladı; onu ve anlattıklarını anlayacak bir sâlih cemaat gerekiyordu. Bunun için Ehli Beyt'in terbiye metodunu uyguladı, örnek bir fıkıh okulu oluşturdu, bozuk akımlarla mücadele etti. Ve bunlarla beraber İslam dinini anlattı.
Dinden uzaklaşan ümmetin ahlaki çöküşü çok derinlerdeydi. İmam Bâkır (a.s), nasihatleri ile ümmeti içine düştüğü bu durumdan da çıkarmaya çalışmıştır.
Böyle bir cemaat siyasi olarak da yanlış düzene baş kaldıracaktı. Böylece siyasi bir ıslah da söz konusu idi. Kısaca, O'nun çalışmaları tek yanlı değil, ümmeti dünya ve ahiret noktasında kuşatan ve kurtaran bir bütünlükteydi.
- Almanya'daki seçimler / 26.02.2025
- Olaylar silsilesi / 23.01.2025
- Ne yazmalıyım? / 26.09.2024
- Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / 20.07.2024
- Avrupa'da BTP / 28.02.2024
- Berlin’de Prof. Dr. Haydar Baş’ı andık / 18.04.2022
- Milli Ekonomi Modeli -8- / 26.03.2022
- Milli Ekonomi Modeli -7- / 23.03.2022
- Milli Ekonomi Modeli -6- / 21.03.2022