‘İlim yağmur suyu gibidir’
Vehb ibn-i Munebbih der ki: “İlim yağmur suyu gibidir. Yağmur suyu gökten tatlı saf olarak iner, ağaçlar onu kılcal kökleri ile emerek tatları ne ise ona çevirirler. Böylece acı olan daha acı, tatlı olan daha tatlı olur”
09.08.2023 21:00:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş
İmam Gazali hazretleri şöyle anlatıyor:
Kureysliler Allah'ın, "Şu Kur'ân iki köyün büyük adamına inseydi ya" (Zuhrûf, 31) mealindeki ayette bildirilen itirazı ileri sürmüşlerdi.
Katade (r.a.) der ki: "İki köyün ileri geleni Velid ibn-i Mugire ile Ebu Mes'ud Sakafî'dir. Bunlar Peygamberimiz için, 'O yetim bir çocuktur. Allah O'nu bize nasıl oldu da peygamber gönderdi' diyerek Peygamberimizden daha büyük bir reis aradılar. Allah (c.c.) onlara cevap olarak, 'Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar' (Zuhrûf, 32) buyurdu."
Allah (c.c.), cehenneme girip de Sûfe ehli gibi hor gördükleri kimseleri orada göremeyince düşecekleri şaşkınlığı onlara dünyada iken bildirerek buyuruyor ki: "(Dünyada) hor gördüğümüz kimseleri niye göremiyoruz, diyecekler." (Sad, 62).
İleri sürüldüğüne göre bunlar, yukarıdaki sözler ile Ammar, Bilal, Süheyb ve Mikdad (r. anhüma) gibi sahabileri kasdederler.
Vehb ibn-i Munebbih der ki: "İlim yağmur suyu gibidir. Yağmur suyu gökten tatlı saf olarak iner, ağaçlar onu kılcal kökleri ile emerek tatları ne ise ona çevirirler. Böylece acı olan daha acı, tatlı olan daha tatlı olur. İlim de öyledir. İnsanlar onu himmet ve arzularına göre bellerler. Böylece o kibirliyi daha kibirli yaparken alçak gönüllünün de tevazuunu arttırır."
Çünkü kibirliliği amaç edinen kimse cahildir, ilim kazanınca kibirliliğine sebep bularak daha da kibirli olur. Fakat cahilken Allah korkusu taşıyan kimse, bilgisini artırınca, tavrını sebep edinerek Allah korkusu, çekingenlik ve tevazuu daha da artar.
Bundan dolayıdır ki İbn-i Abbas'ın rivayet ettiğine göre; Peygamberimiz (s.a.v.) söyle buyurmuştur: "Öyle bir kavim gelecek ki Kur'an okuyacaklar gırtlaklarından öteye geçmeyecek ve biz 'Kur'ân okuduk. Kim bizden daha güzel okur, kim bizden daha iyi bilir' diyeceklerdir."
Sonra sahabilere dönerek, "Bu kimseler sizin aranızdan çıkacak! Ey ümmet, iste cehennemin yakıtı onlardır" diye buyurdu.
(Kaynak: Mukaşefetü'l-Kulûb)
Kureysliler Allah'ın, "Şu Kur'ân iki köyün büyük adamına inseydi ya" (Zuhrûf, 31) mealindeki ayette bildirilen itirazı ileri sürmüşlerdi.
Katade (r.a.) der ki: "İki köyün ileri geleni Velid ibn-i Mugire ile Ebu Mes'ud Sakafî'dir. Bunlar Peygamberimiz için, 'O yetim bir çocuktur. Allah O'nu bize nasıl oldu da peygamber gönderdi' diyerek Peygamberimizden daha büyük bir reis aradılar. Allah (c.c.) onlara cevap olarak, 'Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar' (Zuhrûf, 32) buyurdu."
Allah (c.c.), cehenneme girip de Sûfe ehli gibi hor gördükleri kimseleri orada göremeyince düşecekleri şaşkınlığı onlara dünyada iken bildirerek buyuruyor ki: "(Dünyada) hor gördüğümüz kimseleri niye göremiyoruz, diyecekler." (Sad, 62).
İleri sürüldüğüne göre bunlar, yukarıdaki sözler ile Ammar, Bilal, Süheyb ve Mikdad (r. anhüma) gibi sahabileri kasdederler.
Vehb ibn-i Munebbih der ki: "İlim yağmur suyu gibidir. Yağmur suyu gökten tatlı saf olarak iner, ağaçlar onu kılcal kökleri ile emerek tatları ne ise ona çevirirler. Böylece acı olan daha acı, tatlı olan daha tatlı olur. İlim de öyledir. İnsanlar onu himmet ve arzularına göre bellerler. Böylece o kibirliyi daha kibirli yaparken alçak gönüllünün de tevazuunu arttırır."
Çünkü kibirliliği amaç edinen kimse cahildir, ilim kazanınca kibirliliğine sebep bularak daha da kibirli olur. Fakat cahilken Allah korkusu taşıyan kimse, bilgisini artırınca, tavrını sebep edinerek Allah korkusu, çekingenlik ve tevazuu daha da artar.
Bundan dolayıdır ki İbn-i Abbas'ın rivayet ettiğine göre; Peygamberimiz (s.a.v.) söyle buyurmuştur: "Öyle bir kavim gelecek ki Kur'an okuyacaklar gırtlaklarından öteye geçmeyecek ve biz 'Kur'ân okuduk. Kim bizden daha güzel okur, kim bizden daha iyi bilir' diyeceklerdir."
Sonra sahabilere dönerek, "Bu kimseler sizin aranızdan çıkacak! Ey ümmet, iste cehennemin yakıtı onlardır" diye buyurdu.
(Kaynak: Mukaşefetü'l-Kulûb)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.