Batılı dostlarımız(!) bizlere duydukları sevgi(!) ve saygıyı(!) ispatlayabilmek için özellikle son zamanlarda adeta birbirleriyle yarışa girdiler.Önce hakkımızda iftira atıyorlar, sonra o iftirayı dallandırıyorlar, budaklandırıyorlar, eviriyorlar çeviriyorlar, hatta önce kendilerini bu yalanın doğru olduğuna inandırıyorlar, sonra onu parlamentolarında kabul ediyorlar ve bizim de kabul etmemizi istiyorlar, baskı yapıyorlar, birçok anlaşmalara önşart olarak koyuyorlar.Bunlarla da kalmıyorlar; bizimkilerin ürkek, çekimser, silik siyasetlerinden de cesaretle bu iftirayı kabul etmeyenlere hapis ve para cezası da getiriyorlar.Bundan daha iyi dostluk(!) mu olur?Dost(!) dediğin aynen böyle sayar, söver, iftira atar, bir yalan uğruna hapse atar, hatta biraz daha cesaret bulursa Irak'ta olduğu gibi dostluğunu(!) fiili olarak da ispatlar.Ne diyelim, böyle dostluk düşman başına. Diğer bir ifadeyle böyle dost(!) bulmuşuz düşmana ne gerek var?Neden bunları yazıyorum?Batılı dostlar(!) yıllarca sözde Ermeni soykırımı hakkında baskı yapıp durdular. Soykırım yapılmadığına dair yerli ve yabancı arşivlerde binlerce delil olmasına rağmen, bu iftirayı başımıza musallat eden İngiliz tarihçi Arnold Toynbee'yi yalanlayan bizzat Andrew Mango gibi İngiliz tarihçiler olmasına rağmen birçoğu soykırımı resmi olarak kabul etti ve başta Fransa ve Belçika olmak üzere iftirayı kabul etmeyenler hakkında hukuki süreç başlatma arifesindeler.Dahası var. Düne kadar Ermenilere soykırım yaptınız diyenler şimdi de gündeme yeni bir iftira daha soktu: "Pontus Soykırımı".Sayın Başbakanımızın sürekli "dostum" diye hitap ettiği Chirac'lar, Karamanlis'ler soykırım anıtı dikme yarışına girdiler. Önce Lyon'a sözde Ermeni Soykırım anıtı, sonra Selanik'te sözde Pontus Soykırım anıtı. Eee, dostlar(!) böyle günlerde belli olur. Erdoğan'ın "Sen de mi Bürütüs" dediğini duyar gibi oluyorum.Bu soykırım iftiralarını duydukça bunları ortaya atanların tarihi bir kere bile açıp okumadıklarının farkına varıyoruz.Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, Türk milleti tarih boyunca hiçbir zaman soykırım yapmamıştır ve yapamaz da. Çünkü özünde taşıdığı dini, milli ve ahlaki değerler buna asla müsaade etmez. Tarihin her sayfası bunun ispatıdır.Olaylara bir de mantıken yaklaşalım. Birinci Dünya Savaşı 1914 yılında başladı. Türk ordusu, eli silah tutan herkes sınır boylarına, cephelere gönderildi. Osmanlı o dönemde ekonomik, askeri, siyasi ve birçok konuda ciddi bir zafiyetin içindeydi.Bir taraftan cephelerde savaşıp bir taraftan soykırım yapabilecek ortam zaten yoktu. Soykırım yapmak, zulümle, gaddarca bir milleti ortadan kaldırmaktır. Yani güç ister. 3 kıtada 7 düvele karşı sınırlarını korumaya çalışan Osmanlı istese bile -ki asla böyle bir şey istemez- böyle soykırım yapabilecek imkana sahip olabilir miydi?Ki olayın gerçeği şudur: Her köyden, kasabadan orduya asker alınınca, eli silah tutanlar memleketlerinden cepheye kaydırılınca, askerlik mükellefiyeti olmayan azınlıklar Fransa'nın, İngiltere'nin ve Yunanistan'ın kışkırtmasıyla köylere kasabalara saldırmaya başladı. Kadın,çocuk, ihtiyar demeden inanlar öldürülmeye başlandı. Ermeni çetelerinin öldürdüğü insanların toplu mezarları hala bulunuyor.Hatta Rumlar işi iyice azıtıp Trabzon Metropoliti başkanlığında Pontus devletini bile kurdular. Rum çeteleri Yunanlılarla, Ermeni çeteleri ise Fransızlarla işbirliği yaptılar.Yani şunu demek istiyorum, arşivler, değer yargıları ve de mantık bir soykırımın yapıldığını doğruluyor, ama Ermenilere, Rumlara değil; bilakis bunlar Türklere soykırım yapmıştır, hem de Osmanlı idaresinin en zayıf, en aciz olduğu bir anda.Bugün soykırım anıtı dikilecekse, Ermeni ve Rum çetelerinin katlettiği ceddimiz için anıtlar dikilmelidir, Bosnalı kardeşlerimiz, Telaferli soydaşlarımız için dikilmelidir.Bize sürekli iftira atarak, üzerimizde baskı oluşturan, bizi biz yapan değerlerden bizi uzaklaştırmaya çalışan, dün önümüze Sevr'i koyan, bizi işgal etmeye çalışan, tarihin her döneminde de her türlü düşmanlığı bize yapan AB dostluğu(!) ve ABD müttefikliğinin hala çözüm olduğuna inanıyor musunuz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025