Yargının siyasallaştığı bir süreçte, hukuk skandalları sadece yargıya gölge düşürmez, bilakis vebal iktidarın sırtında kalır.
Türkiye’de yargının siyasallaştığı, toplumun tüm kesimlerinin icma’ı ve ittifakı ile sabit hale gelmiştir.
Başbakan R. T. Erdoğan’ın, dokunulmazlık hususunda bile “Yargıya zaten gerekenleri söyledik, yargı da gereğini yapıyor” diye konuştuğu bir iktidar sürecinde, hala yargının bağımsızlığından söz etmek abes olur.
Anayasa ve en temel hukuk esaslarını pas geçerek “Malatya Kürecik’e Amerikan askerlerinin konuşlandırılması” türünden yabancılara özel imtiyazlar tanıyan bir iktidar, devletin “hukuk devleti” niteliği kadar, yargının olmazsa olmaz “bağımsızlık” niteliğini de ortadan kaldırmış olur.
Türkiye maalesef her gün böylesi hukuk ve bağımsızlık skandalları yaşıyor.
Bu sebeple ülkede yaşanan hukuk ve muhakeme skandalları, AKP hükümetinin skandallarıdır, bir başkasının değil!
Kamu vicdanında Ergenekon davası sürecinin, “siyasallaştırılmış bir yargı süreci”ne dönüştürüldüğü bağlamında maalesef şüphe kalmamıştır.
“Gizli tanık skandalları”yla tekemmül ettirilmiş Ergenekon dossyası, adeta “Türk ordusu ile siyasi hesaplaşma” dosyası halini almıştır.
Birinci Ergenekon davasında “gizli tanık” olan “Dilovası”, 1979, 1980, 1981, 1989 ve 1994 yıllarında hapse girip çıkmış, 2003 Ağustos’unda tahliye olmuş. Sabancı suikastı faili Mustafa Duyarın oda arkadaşı!
Aralarında eski Genelkurmay Başkanı ve komutanların da bulunduğu 274 sanıklı Ergenekon dosyasından, yeni bir gizli tanık skandalı daha çıkıyor.
Şemdin Sakık, “Deniz” kod adıyla “gizli tanık” oluyor.
vererek bozdu. Bu olayın planlayıcısı ve uygulayıcısı oldu. 191 eylemde, 283 kişinin ölümünden sorumlu tutulan ve Bingöl’de 33’ü asker 37 kişinin katliam emrini veren, PKK terör örgütünün iki numaralı ismi Şemdin Sakık ile kardeşi Arif Sakık, 20 Mayıs 1999’da, ölüm cezasına çarptırılıyor, idam cezasının kaldırılmasıyla Sakık ömür boyu hapse mahkum ediliyor.
AKP iktidarının Ergenekon sürecinde “Deniz” oluyor, tanıklık yapıyor!
Sakık, PKK terör örgütün ölümüne taraftarı, tarafı… “Gizli tanık” olduğu dosyadaki sanıklar, eski Genelkurmay başkanı ve askerler ise ölümüne PKK terörüne karşı, hasım!
İdamlık PKK teröristinden tanık mı olur?!
İdamlık bir caninin şahitliği mi dinlenir?!
Değil Türk hukuk tarihinde, dünya hukuk tarihinde “cani bir hasımın, karşı taraf hakkında tanıklık yaptığı” nerede görülmüştür?!
Hukukta, âdette, gelenekte, kültürde, dinde böyle bir şey yoktur ve olamaz!
Erdoğan’ın veya bir başkasının kendi kapısına bekçi, evine hizmetçi, kamuya işçi olarak dahi almayacağı sicilde birinin, Türk devleti ve milletinin en hassas sürecinde, Türk milletinin ve ordusunun birlik, bütünlük ve geleceğini ilgilendiren böylesi bir dosyada “gizli tanık” olarak kullanılmasının hiçbir izahı olabilir mi?!
Böyle bir skandala, hukukun siyasallaştırılması dahi denemez.
“Hukukun PKK’lılaştırılması” denebilir mi, onu bağımsız hukuk ve milletin vicdanı söylesin?!
Türk milletinin ordusu, dünya ve millet önünde, PKK terör örgütü elemanlarının huzurunda böylesi “siyasallaşmış muamelelere” tabi tutulmaya devam ederse; millet, işgalcilere ve terör odaklarına karşı canını, malını, vatanını ve namusunu koruyacak asker bulamaz. Türkiye, Yugoslavya’ya çevrilir, can ve namus pazarına döner!
Aklımızı başımıza devşirelim…
Prof. Dr. Haydar Baş beyin ifadesiyle, ordusu olmayan bir millet sürü olmayan mahkumdur!
AKP iktidarı sürecinde, devlet-millet sürü olmaya karar verdi isek, biz de bilelim.
Ben, Prof. Dr. Baş’ın “Bağımsız Türkiye” imanı ve projeleriyle var olmaya kararlıyım; sürü olmak istemeyenler beri gelsin!
Türkiye’de yargının siyasallaştığı, toplumun tüm kesimlerinin icma’ı ve ittifakı ile sabit hale gelmiştir.
Başbakan R. T. Erdoğan’ın, dokunulmazlık hususunda bile “Yargıya zaten gerekenleri söyledik, yargı da gereğini yapıyor” diye konuştuğu bir iktidar sürecinde, hala yargının bağımsızlığından söz etmek abes olur.
Anayasa ve en temel hukuk esaslarını pas geçerek “Malatya Kürecik’e Amerikan askerlerinin konuşlandırılması” türünden yabancılara özel imtiyazlar tanıyan bir iktidar, devletin “hukuk devleti” niteliği kadar, yargının olmazsa olmaz “bağımsızlık” niteliğini de ortadan kaldırmış olur.
Türkiye maalesef her gün böylesi hukuk ve bağımsızlık skandalları yaşıyor.
Bu sebeple ülkede yaşanan hukuk ve muhakeme skandalları, AKP hükümetinin skandallarıdır, bir başkasının değil!
Kamu vicdanında Ergenekon davası sürecinin, “siyasallaştırılmış bir yargı süreci”ne dönüştürüldüğü bağlamında maalesef şüphe kalmamıştır.
“Gizli tanık skandalları”yla tekemmül ettirilmiş Ergenekon dossyası, adeta “Türk ordusu ile siyasi hesaplaşma” dosyası halini almıştır.
Birinci Ergenekon davasında “gizli tanık” olan “Dilovası”, 1979, 1980, 1981, 1989 ve 1994 yıllarında hapse girip çıkmış, 2003 Ağustos’unda tahliye olmuş. Sabancı suikastı faili Mustafa Duyarın oda arkadaşı!
Aralarında eski Genelkurmay Başkanı ve komutanların da bulunduğu 274 sanıklı Ergenekon dosyasından, yeni bir gizli tanık skandalı daha çıkıyor.
Şemdin Sakık, “Deniz” kod adıyla “gizli tanık” oluyor.
vererek bozdu. Bu olayın planlayıcısı ve uygulayıcısı oldu. 191 eylemde, 283 kişinin ölümünden sorumlu tutulan ve Bingöl’de 33’ü asker 37 kişinin katliam emrini veren, PKK terör örgütünün iki numaralı ismi Şemdin Sakık ile kardeşi Arif Sakık, 20 Mayıs 1999’da, ölüm cezasına çarptırılıyor, idam cezasının kaldırılmasıyla Sakık ömür boyu hapse mahkum ediliyor.
AKP iktidarının Ergenekon sürecinde “Deniz” oluyor, tanıklık yapıyor!
Sakık, PKK terör örgütün ölümüne taraftarı, tarafı… “Gizli tanık” olduğu dosyadaki sanıklar, eski Genelkurmay başkanı ve askerler ise ölümüne PKK terörüne karşı, hasım!
İdamlık PKK teröristinden tanık mı olur?!
İdamlık bir caninin şahitliği mi dinlenir?!
Değil Türk hukuk tarihinde, dünya hukuk tarihinde “cani bir hasımın, karşı taraf hakkında tanıklık yaptığı” nerede görülmüştür?!
Hukukta, âdette, gelenekte, kültürde, dinde böyle bir şey yoktur ve olamaz!
Erdoğan’ın veya bir başkasının kendi kapısına bekçi, evine hizmetçi, kamuya işçi olarak dahi almayacağı sicilde birinin, Türk devleti ve milletinin en hassas sürecinde, Türk milletinin ve ordusunun birlik, bütünlük ve geleceğini ilgilendiren böylesi bir dosyada “gizli tanık” olarak kullanılmasının hiçbir izahı olabilir mi?!
Böyle bir skandala, hukukun siyasallaştırılması dahi denemez.
“Hukukun PKK’lılaştırılması” denebilir mi, onu bağımsız hukuk ve milletin vicdanı söylesin?!
Türk milletinin ordusu, dünya ve millet önünde, PKK terör örgütü elemanlarının huzurunda böylesi “siyasallaşmış muamelelere” tabi tutulmaya devam ederse; millet, işgalcilere ve terör odaklarına karşı canını, malını, vatanını ve namusunu koruyacak asker bulamaz. Türkiye, Yugoslavya’ya çevrilir, can ve namus pazarına döner!
Aklımızı başımıza devşirelim…
Prof. Dr. Haydar Baş beyin ifadesiyle, ordusu olmayan bir millet sürü olmayan mahkumdur!
AKP iktidarı sürecinde, devlet-millet sürü olmaya karar verdi isek, biz de bilelim.
Ben, Prof. Dr. Baş’ın “Bağımsız Türkiye” imanı ve projeleriyle var olmaya kararlıyım; sürü olmak istemeyenler beri gelsin!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019