Tam otuz beş yıl, dile kolay.
Eylül sayısı itibariyle otuz altıncı yılına girecek İcmal.
Türkiye'de dergiciliğin tarihi incelendiğinde bu kadar istikrarlı ve bu kadar uzun ömürlü yayın hayatını sürdüren pek az sayıda dergiye rastlanacaktır.
İcmal, tam otuz beş yıldır aralıksız yayınını sürdüren ender dergilerimizden birisi.
İcmal'e yazı yazan diğer yazar arkadaşlar ne derler bilemem ama şahsen ben, hala İcmal'in ilk sayısı için yazdığım yazıdaki heyecanı her ay yaşıyorum.
Yeni Mesaj Gazetesi için yazdığım günlük yazılar, İcmal için yazdığım ayda bir yazı kadar yormuyor beni.
İcmal için yazmaya başladığım her yazıda sanki omuzlarıma bir ağırlık, sanki parmaklarıma bir ağırlık çöküyor ve sanki klavye ile kavgaya tutuşuyorum.
İcmal'in bizim kuşak için hep özel bir anlamı olmuştur ve olmaya da devam etmektedir.
Dopdolu çıkan Ağustos sayısındaki Aziz Karaca yazısı ile sizleri başbaşa bırakıyorum:
"Yaz Rehaveti 'Okumaya' Mani Olmasın
Okumak... Bir ömür aralıksız devam etmesi gereken bir iş, bir eylem...
Okumak... En güzel surette yaratılan insanoğlunun, o güzelliğini son nefese kadar muhafaza edebilmesinin sırrı ve anahtarı...
Okumak... Mahlukatın en şereflisi olarak yaratıldığı halde, aşağılara, en aşağılara yuvarlanma ihtimali de olan insanı bu badireden kurtarabilecek çok önemli bir özellik...
"İncire, zeytine, Sina dağına ve şu emîn beldeye yemin ederim ki, biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik." (Tin:1-5)
Okumak... Uykuda geçen saatler hariç, uyanık olduğu bütün zamanları, saniyeleri ve dakikaları ve dahi günleri, haftaları ve ayları anlamlı kılacak, değerli kılacak bir davranış biçimi...
Okumak... Yüce Yaratıcının eşsiz bir kitabı olduğunun farkına vararak, hem kelimelerden, cümlelerden oluşan İlahi mesajın künhüne varmaya çalışmak hem de kainat kitabını ibretle ve basiretle seyretmektir.
Okumak... Ahsen-i takvim üzere yaratılmış olan insanın, her an kullanmakta olduğu eline, elini oluşturan parmaklarına, parmaklarını koruyan tırnaklarına ve sadece kendine has olan parmak izlerine yoğunlaşmasıdır.
"Allah sizi annelerinizin karnından bir şey bilmez halde çıkarmıştır. Belki şükredersiniz diye size kulak, göz ve kalp vermiştir." (Nahl: 78)
"Yarattığı her şeyi güzel yaratan, insanı başlangıçta çamurdan yaratan, sonra onun soyunu, bayağı bir suyun özünden yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan ona üfleyen Allah'tır. Size kulaklar, gözler, kalbler verilmiştir. Öyleyken, pek az şükrediyorsunuz." (Secde: 7-9)
Okumak...Konuşarak anlaşma kabiliyetinde yaratılmış olan insanın, her an kullanmakta olduğu diline, ağzında oluşan seslere, kelimelerin ard arda dizilerek uzunlu kısalı ve anlamlı cümleler olarak boşluğa yayılmasına dikkat kesilmek ve uzun uzun tefekküre dalmaktır.
"Elif, Lam, Ra. Bu Kitap, hakim ve haberdar olan Allah tarafından, Allah'tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayetleri kesin kılınmış, sonra da uzun uzadıya açıklanmış bir Kitap'dır. Ben size, O'nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeciyim. Rabbinizden mağfiret dileyin ve O'na tevbe edin ki, belli bir süreye kadar sizi güzelce geçindirsin ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz o zaman ben doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkarım." (Hud: 1-3)
Okumak... Gözlerin sırrını kavramaya çalışmak ve gözlerin seyrettiği kainat kitabından ibret almak ve dersler çıkarmaktır.
"Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? Ona hak ve bâtıl şeklinde iki yolu göstermedik mi?" (Beled: 8-10)
Okumak... Okur-yazar olmadan da, her hangi bir dilde okumayı ve yazmayı bilmeden de insan kitabını ve kainat kitabını gereğince ve yeterince okuyabilmektir.
"Evet, Biz ileride onlara delillerimizi gerek dış dünyada, gerek kendi öz varlıklarında göstereceğiz; ta ki Kur'ân'ın, Allah tarafından gelen gerçeğin ta kendisi olduğu onlar tarafından da iyice anlaşılacak. Rabbinin her şeye şahid olması yetmez mi?" (Fussilet: 53)
Okumak...Lisanların çeşitliliğini ve renklerin envai çeşit olmasını Yüce Yaratıcın yaratma gücünün, kudretinin ve azametinin birer tecellisi olarak görmektir .
"O'nun alametlerinden biri de, göklerin ve yerin yaratılması, renklerinizin ve dillerinizin ayrı ayrı olmasıdır. Şüphesiz bunlarda gerçekten bilenler için, alınacak dersler vardır." (Rum: 22)
Okumak... Mevsimler değiştikçe, aylar devr-i daim oldukça sürekli değişen, halden hale giren, renkten renge giren kainat kitabının ayetlerini hayretler içinde seyretmektir.
"Gökten su indiren Allah'tır. O, her türlü bitkiyi onunla çıkarır. Ondan yeşilliği çıkarır, ondan da üst üste binmiş taneleri, hurmanın tomurcuğundan aşağı sarkmış salkımları, üzüm bağlarını, zeytini ve narı birbirine benzeyen ve benzemeyen halde çıkarır. Meyve verince meyvesine ve meyvenin olgunlaşmasına bir bakın. Bunda, inanıp güvenen bir topluluk için kesin belgeler (ayetler) vardır." (En'am: 99)
Okumak... Yaz rehavetine kapılmadan, asla gevşemeden bu mevsimde bize sunulan bin bir çeşit meyveyi, bin bir çeşit sebzeyi üretirken ve tüketirken her an Yaratıcıyı tazimle anmak, aşkla ve şevkle zikretmektir.
Kış mevsiminde kupkuru odun görünümündeki kiraz ağaçlarının, vişne ağaçlarının, dut ağaçlarının, kayısı ve şeftali ağaçların, elma, armut ve ayva ağaçlarının...nasıl da dallarına su yürüdüğünü, meyveye durduklarını ve her birinin şeker-şerbetlerinin nasıl da ayarlandığını tefekkür etmek, derin derin düşünmektir asıl okumak.
Aynı topraktan boy veriyorlar, aynı su ile sulanıyorlar ama bin bir çeşit renk, bin bir çeşit koku, bin bir çeşit tad...
"Ve yeryüzünde birbirine komşu, ama yine de yapı olarak birbirinden ayrı, nice kara parçaları, üzüm bağları, hububat ekili tarlalar, bir kökten sürgün verip küme halinde, ya da tek başına boy veren hurma ağaçları vardır ki, hepsi de aynı suyla sulanırlar, hal böyleyken yemişlerinde ve lezzetlerinde bir kısmını, diğerinden farklı kılıyoruz. Doğrusu bunlarda, aklını kullanan insanlar için, mutlaka çıkarılacak dersler vardır!" (R'ad: 4)
Yazın başka, kışın bambaşka tezahür eden kainat kitabının ayetlerini, İlkbaharda başka, Sonbaharda ise daha başka tecelli eden kainat kitabının ayetlerini okumak için, ibretle seyretmek ve basiretler kazanmak için uygun zaman ve zemin aramak vakit kaybetmek demektir, en uygun zaman, içinde bulunduğunuz andır.
Yaz rehaveti kesinlikle her türlü 'okumaya' mani olmasın, cümle okumalarımız son nefese kadar devam etsin.
Eylül sayısı itibariyle otuz altıncı yılına girecek İcmal.
Türkiye'de dergiciliğin tarihi incelendiğinde bu kadar istikrarlı ve bu kadar uzun ömürlü yayın hayatını sürdüren pek az sayıda dergiye rastlanacaktır.
İcmal, tam otuz beş yıldır aralıksız yayınını sürdüren ender dergilerimizden birisi.
İcmal'e yazı yazan diğer yazar arkadaşlar ne derler bilemem ama şahsen ben, hala İcmal'in ilk sayısı için yazdığım yazıdaki heyecanı her ay yaşıyorum.
Yeni Mesaj Gazetesi için yazdığım günlük yazılar, İcmal için yazdığım ayda bir yazı kadar yormuyor beni.
İcmal için yazmaya başladığım her yazıda sanki omuzlarıma bir ağırlık, sanki parmaklarıma bir ağırlık çöküyor ve sanki klavye ile kavgaya tutuşuyorum.
İcmal'in bizim kuşak için hep özel bir anlamı olmuştur ve olmaya da devam etmektedir.
Dopdolu çıkan Ağustos sayısındaki Aziz Karaca yazısı ile sizleri başbaşa bırakıyorum:
"Yaz Rehaveti 'Okumaya' Mani Olmasın
Okumak... Bir ömür aralıksız devam etmesi gereken bir iş, bir eylem...
Okumak... En güzel surette yaratılan insanoğlunun, o güzelliğini son nefese kadar muhafaza edebilmesinin sırrı ve anahtarı...
Okumak... Mahlukatın en şereflisi olarak yaratıldığı halde, aşağılara, en aşağılara yuvarlanma ihtimali de olan insanı bu badireden kurtarabilecek çok önemli bir özellik...
"İncire, zeytine, Sina dağına ve şu emîn beldeye yemin ederim ki, biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik." (Tin:1-5)
Okumak... Uykuda geçen saatler hariç, uyanık olduğu bütün zamanları, saniyeleri ve dakikaları ve dahi günleri, haftaları ve ayları anlamlı kılacak, değerli kılacak bir davranış biçimi...
Okumak... Yüce Yaratıcının eşsiz bir kitabı olduğunun farkına vararak, hem kelimelerden, cümlelerden oluşan İlahi mesajın künhüne varmaya çalışmak hem de kainat kitabını ibretle ve basiretle seyretmektir.
Okumak... Ahsen-i takvim üzere yaratılmış olan insanın, her an kullanmakta olduğu eline, elini oluşturan parmaklarına, parmaklarını koruyan tırnaklarına ve sadece kendine has olan parmak izlerine yoğunlaşmasıdır.
"Allah sizi annelerinizin karnından bir şey bilmez halde çıkarmıştır. Belki şükredersiniz diye size kulak, göz ve kalp vermiştir." (Nahl: 78)
"Yarattığı her şeyi güzel yaratan, insanı başlangıçta çamurdan yaratan, sonra onun soyunu, bayağı bir suyun özünden yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan ona üfleyen Allah'tır. Size kulaklar, gözler, kalbler verilmiştir. Öyleyken, pek az şükrediyorsunuz." (Secde: 7-9)
Okumak...Konuşarak anlaşma kabiliyetinde yaratılmış olan insanın, her an kullanmakta olduğu diline, ağzında oluşan seslere, kelimelerin ard arda dizilerek uzunlu kısalı ve anlamlı cümleler olarak boşluğa yayılmasına dikkat kesilmek ve uzun uzun tefekküre dalmaktır.
"Elif, Lam, Ra. Bu Kitap, hakim ve haberdar olan Allah tarafından, Allah'tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayetleri kesin kılınmış, sonra da uzun uzadıya açıklanmış bir Kitap'dır. Ben size, O'nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeciyim. Rabbinizden mağfiret dileyin ve O'na tevbe edin ki, belli bir süreye kadar sizi güzelce geçindirsin ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz o zaman ben doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkarım." (Hud: 1-3)
Okumak... Gözlerin sırrını kavramaya çalışmak ve gözlerin seyrettiği kainat kitabından ibret almak ve dersler çıkarmaktır.
"Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? Ona hak ve bâtıl şeklinde iki yolu göstermedik mi?" (Beled: 8-10)
Okumak... Okur-yazar olmadan da, her hangi bir dilde okumayı ve yazmayı bilmeden de insan kitabını ve kainat kitabını gereğince ve yeterince okuyabilmektir.
"Evet, Biz ileride onlara delillerimizi gerek dış dünyada, gerek kendi öz varlıklarında göstereceğiz; ta ki Kur'ân'ın, Allah tarafından gelen gerçeğin ta kendisi olduğu onlar tarafından da iyice anlaşılacak. Rabbinin her şeye şahid olması yetmez mi?" (Fussilet: 53)
Okumak...Lisanların çeşitliliğini ve renklerin envai çeşit olmasını Yüce Yaratıcın yaratma gücünün, kudretinin ve azametinin birer tecellisi olarak görmektir .
"O'nun alametlerinden biri de, göklerin ve yerin yaratılması, renklerinizin ve dillerinizin ayrı ayrı olmasıdır. Şüphesiz bunlarda gerçekten bilenler için, alınacak dersler vardır." (Rum: 22)
Okumak... Mevsimler değiştikçe, aylar devr-i daim oldukça sürekli değişen, halden hale giren, renkten renge giren kainat kitabının ayetlerini hayretler içinde seyretmektir.
"Gökten su indiren Allah'tır. O, her türlü bitkiyi onunla çıkarır. Ondan yeşilliği çıkarır, ondan da üst üste binmiş taneleri, hurmanın tomurcuğundan aşağı sarkmış salkımları, üzüm bağlarını, zeytini ve narı birbirine benzeyen ve benzemeyen halde çıkarır. Meyve verince meyvesine ve meyvenin olgunlaşmasına bir bakın. Bunda, inanıp güvenen bir topluluk için kesin belgeler (ayetler) vardır." (En'am: 99)
Okumak... Yaz rehavetine kapılmadan, asla gevşemeden bu mevsimde bize sunulan bin bir çeşit meyveyi, bin bir çeşit sebzeyi üretirken ve tüketirken her an Yaratıcıyı tazimle anmak, aşkla ve şevkle zikretmektir.
Kış mevsiminde kupkuru odun görünümündeki kiraz ağaçlarının, vişne ağaçlarının, dut ağaçlarının, kayısı ve şeftali ağaçların, elma, armut ve ayva ağaçlarının...nasıl da dallarına su yürüdüğünü, meyveye durduklarını ve her birinin şeker-şerbetlerinin nasıl da ayarlandığını tefekkür etmek, derin derin düşünmektir asıl okumak.
Aynı topraktan boy veriyorlar, aynı su ile sulanıyorlar ama bin bir çeşit renk, bin bir çeşit koku, bin bir çeşit tad...
"Ve yeryüzünde birbirine komşu, ama yine de yapı olarak birbirinden ayrı, nice kara parçaları, üzüm bağları, hububat ekili tarlalar, bir kökten sürgün verip küme halinde, ya da tek başına boy veren hurma ağaçları vardır ki, hepsi de aynı suyla sulanırlar, hal böyleyken yemişlerinde ve lezzetlerinde bir kısmını, diğerinden farklı kılıyoruz. Doğrusu bunlarda, aklını kullanan insanlar için, mutlaka çıkarılacak dersler vardır!" (R'ad: 4)
Yazın başka, kışın bambaşka tezahür eden kainat kitabının ayetlerini, İlkbaharda başka, Sonbaharda ise daha başka tecelli eden kainat kitabının ayetlerini okumak için, ibretle seyretmek ve basiretler kazanmak için uygun zaman ve zemin aramak vakit kaybetmek demektir, en uygun zaman, içinde bulunduğunuz andır.
Yaz rehaveti kesinlikle her türlü 'okumaya' mani olmasın, cümle okumalarımız son nefese kadar devam etsin.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Enflasyona ezdirilmeyenlerden misiniz? / 22.11.2024
- Kâr muhafızlarının iktidarı / 21.11.2024
- Kimsesizler çığ gibi… / 20.11.2024
- Söyleyecek sözü mü kaldı? / 19.11.2024
- 21. asrın ilk çeyreğini böyle bitiriyoruz / 16.11.2024
- Riyad’da sergilenen riyakârlık / 15.11.2024
- Utanmayı unutmuş bir İslam dünyası / 13.11.2024
- Özlüyoruz / 12.11.2024
- Aç bırakılan halka türlü tiyatrolar dayatılıyor / 08.11.2024
- Bugün soykırımcıya mal satanlar… / 07.11.2024
- Kâr muhafızlarının iktidarı / 21.11.2024
- Kimsesizler çığ gibi… / 20.11.2024
- Söyleyecek sözü mü kaldı? / 19.11.2024
- 21. asrın ilk çeyreğini böyle bitiriyoruz / 16.11.2024
- Riyad’da sergilenen riyakârlık / 15.11.2024
- Utanmayı unutmuş bir İslam dünyası / 13.11.2024
- Özlüyoruz / 12.11.2024
- Aç bırakılan halka türlü tiyatrolar dayatılıyor / 08.11.2024
- Bugün soykırımcıya mal satanlar… / 07.11.2024