Gerçek bir lider, olanları yalan yanlış değerlendiren değil, daha hadiseler yaşanmadan çok önceleri basiretle, ferasetle tehlikeleri görebilmek ve bunlara karşı daha o günlerde önlem alabilmektir. Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş 20 yıl önce FETÖ tehlikesini öngörmüş, bu noktada yetkilileri defalarca uyarmış ama maalesef bu uyarıları karşılıksız kalmıştır.
Sayın Baş ve kadrosu kimse bizi dinlemiyor diye bu tehlikeye kayıtsız kalmamış, kendi imkanlarıyla bunlara karşı mücadele vermiş ve bunun neticesinde ekonomik, siyasi, hukuki birçok engellerle karşılaşmıştır.
O günlerde herkes FETÖ'den rant devşirmenin hesabı içindeyken, Sayın Baş, o cenahtan gelen bütün teklifleri, ülke bölünmesin, millet parçalanmasın, bugün yaşanan darbeler yaşanıp da ülke karanlık bir vadiye girmesin diye hepsini elinin tersiyle itmiştir.
Bence asıl kahraman; olaylar olup bittikten, devlet ve millet büyük bir tehlike geçirdikten sonra, "biz yıllarca yanlış yapmışız, Allah bizi affetsin" diyenler değil; bu tehlikeyi yıllar öncesinden görüp, canıyla, malıyla, zamanıyla, her türlü sıkıntıya göğüs gererek, karşılığında bırakın bir şey almayı, bu uğurda büyük bedeller ödeyerek mücadele eden Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
FETÖ ve benzerleriyle gerçekten mücadele edilmek isteniyorsa, ilk olarak böyle öngörü sahibi ve fedakar insanlarımızdan istifade etmekten başlanmalı.
Unutmayalım ki, yıllarca ülkeyi bu darbe ortamına hazırlayanlar, bunu başarabilmek için bir şeyi daha yaptı, o da bütün bu hadiseleri önceden gören ve Türkiye'yi her türlü badireden çıkartacak çözümlere sahip olan Prof. Dr. Haydar Baş'ı gizlemek?
Halbuki, Sayın Baş'ın görüşlerinden, çözümlerinden Rusya istifade etti, BRICS ülkeleri istifade etti, küresel kriz döneminde 120'yi aşkın ülke istifade etti ama Türkiye'de Sayın Baş hakkında büyük bir karartma vardı; Sayın Baş'ın çözümleriyle Türk milleti, Türkiye'nin siyasileri buluşmasın diye her şey yapıldı.
Prof. Dr. Haydar Baş 20 yıl önce uyardı, kulak tıkadılar, gözlerini kapadılar 15 Temmuz'da neredeyse her şey bitiyordu, direkten döndüler. Millet tankların önüne geçip göğsünü siper etmeseydi, bir demokrasi zaferi kazanmasaydı bugün siyasilerimizin Saddam'ın, Mursi'nin kaderini yaşadığını görecektik.
Peki, Türkiye'nin bir 20 yıl daha beklemeye tahammülü var mı? O halde artık aklımızı başımıza alalım ve Sayın Baş'a kulak verelim. Yaşananların ve bundan sonra yaşanacak olanların tek panzehiri vardır o da Prof. Dr. Baş'ın çözümleridir.
Dikkat edin darbe sonrası herkes bir yorumda bulunuyor ama Sayın Baş da öngörülerini söylüyor ve herkesten çok farklı söylüyor.
Bu sefer diyelim ki, "Bu Haydar hocanın 20 yıl önce söyledikleri çıktı, o halde bundan sonrası söyledikleri de çıkabilir, o halde dediklerini dikkate alalım, onun bahsettiği tehlikeler konusunda onun tavsiye ettiği çözümleri yapmaya çalışalım." Söyler misiniz ne zarar görürüz.
Hakikatle buluşmak bu kadar mı zor? Bu sefer de böyle yapsak ne kaybederiz?
Zaten kaybedeceğimizi kaybettik, son olaylarda canımızı zor kurtardık, bir de böyle bir adım atsak daha iyi olmaz mı? Bugüne kadar güvendiklerimizin hepsi bizleri aldattı, Sayın Baş'ın ise bugüne kadar dediği her şey çıktı. Aradaki farkı göremiyor muyuz?
Peki, ne diyor Sayın Baş? Tehlike bitmedi diyor, bundan sonra silahlı darbe değil ama Alevi-Sünni çatılması üzerinden bir iç savaş çıkartmayı planlıyorlar diyor, darbenin asıl hedefi de buydu diyor; ayrıca ekonomik ve sosyal bir darbe planlıyorlar diyor.
Çözümü de sunuyor; "Huzurlu bir Türkiye için en temel şart birlik ve beraberliktir."
"Sivil-asker, devlet-millet birliği şarttır. Bu olmadan Türk toplumunun ayakta durması asla mümkün olamaz. Burada zaman gelir sivil, zaman gelir asker yanlış yapabilir. Bunları tamamen suçlu olarak ele alıp da üzerine gitmek, bu kurumu tamamen yok etmek manasına geleceği için dikkatli davranıp tedavi mantığıyla işin üzerine gitmemiz lazım. Bir hastalık var ve biz bunu düzeltmeliyiz bu mantıkla hareket edilmesi lazım" diyor.
"Türkiye'nin ne olursa olsun Alevi-Sünni çatışmasına girmemesi şarttır. Buna göre de tedbirlerin alınması lazım. O tedbirlerin bugün alınması lazım. Eğer biz bunu tehir eder ve buna göre insanımızı yetiştirmez isek, o çatışma ortamı zuhur ettiği zaman bunun önüne geçmemiz asla mümkün olamaz. Neden? Çünkü bunun kıvılcımları, küllerin altındaki közler hala canlı bir şekilde duruyor. Çorum ve Maraş olaylarını hatırlayınız" diyor.
"Alevi-Sünni birliğini, beraberliğini sağlayacağız. Bu konuda taviz verirsek kendi ayağımıza kurşun sıkarız. Bendeniz bunu çok mühim görüyorum. Batı hep bu mezhepçilik üzerinden Türk toplumunu bölmek istedi" diyor.
"Batı bazen Alevilerin, bazen Sünnilerin yanında yer aldı. Şu anda bile İslam dünyasında Sünnilik ve Alevilik üzerinden fitneyi çıkardılar ve maalesef Irak'taki, Suriye'deki, her taraftaki bölünmeyi ve çatışmayı bu mezhep kavgalarıyla birlikte başlattılar, devam ettirdiler" diyor.
"Bunun önüne geçmek için bu kavganın İslam akaidine göre haram olduğu, bir Müslüman'ı katletmenin ebedi cehenneme girmeye sebep olduğunu bütün Müslümanlar birbirine iletecekler. Böyle bir yola sapan insan kesinlikle Türkiye'nin bölünmesine taraf olan insandır. Bunda hiç kuşkunuz olmasın" diyor.
Ekonomik ve sosyal darbe hedeflerine karşı da tek çıkış yolu Sayın Baş'ın ortaya koyduğu Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Milli Devlet tezidir.
Ama unutmamak lazım ki bu çözümleri, modelleri, fikirleri ortaya koyan Prof. Dr. Haydar Baş'tır, yani gerçek çözüm Prof. Dr. Haydar Baş'ın kendisidir. Rusya bunu fark ettiği için bugün Rusya'dır.
Sayın Baş ve kadrosu kimse bizi dinlemiyor diye bu tehlikeye kayıtsız kalmamış, kendi imkanlarıyla bunlara karşı mücadele vermiş ve bunun neticesinde ekonomik, siyasi, hukuki birçok engellerle karşılaşmıştır.
O günlerde herkes FETÖ'den rant devşirmenin hesabı içindeyken, Sayın Baş, o cenahtan gelen bütün teklifleri, ülke bölünmesin, millet parçalanmasın, bugün yaşanan darbeler yaşanıp da ülke karanlık bir vadiye girmesin diye hepsini elinin tersiyle itmiştir.
Bence asıl kahraman; olaylar olup bittikten, devlet ve millet büyük bir tehlike geçirdikten sonra, "biz yıllarca yanlış yapmışız, Allah bizi affetsin" diyenler değil; bu tehlikeyi yıllar öncesinden görüp, canıyla, malıyla, zamanıyla, her türlü sıkıntıya göğüs gererek, karşılığında bırakın bir şey almayı, bu uğurda büyük bedeller ödeyerek mücadele eden Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
FETÖ ve benzerleriyle gerçekten mücadele edilmek isteniyorsa, ilk olarak böyle öngörü sahibi ve fedakar insanlarımızdan istifade etmekten başlanmalı.
Unutmayalım ki, yıllarca ülkeyi bu darbe ortamına hazırlayanlar, bunu başarabilmek için bir şeyi daha yaptı, o da bütün bu hadiseleri önceden gören ve Türkiye'yi her türlü badireden çıkartacak çözümlere sahip olan Prof. Dr. Haydar Baş'ı gizlemek?
Halbuki, Sayın Baş'ın görüşlerinden, çözümlerinden Rusya istifade etti, BRICS ülkeleri istifade etti, küresel kriz döneminde 120'yi aşkın ülke istifade etti ama Türkiye'de Sayın Baş hakkında büyük bir karartma vardı; Sayın Baş'ın çözümleriyle Türk milleti, Türkiye'nin siyasileri buluşmasın diye her şey yapıldı.
Prof. Dr. Haydar Baş 20 yıl önce uyardı, kulak tıkadılar, gözlerini kapadılar 15 Temmuz'da neredeyse her şey bitiyordu, direkten döndüler. Millet tankların önüne geçip göğsünü siper etmeseydi, bir demokrasi zaferi kazanmasaydı bugün siyasilerimizin Saddam'ın, Mursi'nin kaderini yaşadığını görecektik.
Peki, Türkiye'nin bir 20 yıl daha beklemeye tahammülü var mı? O halde artık aklımızı başımıza alalım ve Sayın Baş'a kulak verelim. Yaşananların ve bundan sonra yaşanacak olanların tek panzehiri vardır o da Prof. Dr. Baş'ın çözümleridir.
Dikkat edin darbe sonrası herkes bir yorumda bulunuyor ama Sayın Baş da öngörülerini söylüyor ve herkesten çok farklı söylüyor.
Bu sefer diyelim ki, "Bu Haydar hocanın 20 yıl önce söyledikleri çıktı, o halde bundan sonrası söyledikleri de çıkabilir, o halde dediklerini dikkate alalım, onun bahsettiği tehlikeler konusunda onun tavsiye ettiği çözümleri yapmaya çalışalım." Söyler misiniz ne zarar görürüz.
Hakikatle buluşmak bu kadar mı zor? Bu sefer de böyle yapsak ne kaybederiz?
Zaten kaybedeceğimizi kaybettik, son olaylarda canımızı zor kurtardık, bir de böyle bir adım atsak daha iyi olmaz mı? Bugüne kadar güvendiklerimizin hepsi bizleri aldattı, Sayın Baş'ın ise bugüne kadar dediği her şey çıktı. Aradaki farkı göremiyor muyuz?
Peki, ne diyor Sayın Baş? Tehlike bitmedi diyor, bundan sonra silahlı darbe değil ama Alevi-Sünni çatılması üzerinden bir iç savaş çıkartmayı planlıyorlar diyor, darbenin asıl hedefi de buydu diyor; ayrıca ekonomik ve sosyal bir darbe planlıyorlar diyor.
Çözümü de sunuyor; "Huzurlu bir Türkiye için en temel şart birlik ve beraberliktir."
"Sivil-asker, devlet-millet birliği şarttır. Bu olmadan Türk toplumunun ayakta durması asla mümkün olamaz. Burada zaman gelir sivil, zaman gelir asker yanlış yapabilir. Bunları tamamen suçlu olarak ele alıp da üzerine gitmek, bu kurumu tamamen yok etmek manasına geleceği için dikkatli davranıp tedavi mantığıyla işin üzerine gitmemiz lazım. Bir hastalık var ve biz bunu düzeltmeliyiz bu mantıkla hareket edilmesi lazım" diyor.
"Türkiye'nin ne olursa olsun Alevi-Sünni çatışmasına girmemesi şarttır. Buna göre de tedbirlerin alınması lazım. O tedbirlerin bugün alınması lazım. Eğer biz bunu tehir eder ve buna göre insanımızı yetiştirmez isek, o çatışma ortamı zuhur ettiği zaman bunun önüne geçmemiz asla mümkün olamaz. Neden? Çünkü bunun kıvılcımları, küllerin altındaki közler hala canlı bir şekilde duruyor. Çorum ve Maraş olaylarını hatırlayınız" diyor.
"Alevi-Sünni birliğini, beraberliğini sağlayacağız. Bu konuda taviz verirsek kendi ayağımıza kurşun sıkarız. Bendeniz bunu çok mühim görüyorum. Batı hep bu mezhepçilik üzerinden Türk toplumunu bölmek istedi" diyor.
"Batı bazen Alevilerin, bazen Sünnilerin yanında yer aldı. Şu anda bile İslam dünyasında Sünnilik ve Alevilik üzerinden fitneyi çıkardılar ve maalesef Irak'taki, Suriye'deki, her taraftaki bölünmeyi ve çatışmayı bu mezhep kavgalarıyla birlikte başlattılar, devam ettirdiler" diyor.
"Bunun önüne geçmek için bu kavganın İslam akaidine göre haram olduğu, bir Müslüman'ı katletmenin ebedi cehenneme girmeye sebep olduğunu bütün Müslümanlar birbirine iletecekler. Böyle bir yola sapan insan kesinlikle Türkiye'nin bölünmesine taraf olan insandır. Bunda hiç kuşkunuz olmasın" diyor.
Ekonomik ve sosyal darbe hedeflerine karşı da tek çıkış yolu Sayın Baş'ın ortaya koyduğu Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Milli Devlet tezidir.
Ama unutmamak lazım ki bu çözümleri, modelleri, fikirleri ortaya koyan Prof. Dr. Haydar Baş'tır, yani gerçek çözüm Prof. Dr. Haydar Baş'ın kendisidir. Rusya bunu fark ettiği için bugün Rusya'dır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025