Hz. Ebu Tâlib, Hz. Muhammed'in amcası, en büyük destekçisi ve Hz. Ali'nin de babasıdır. Hz. Resûlullah'tan 35 yıl önce doğdu. Adı Abdülmenaf'tır. Büyük oğlu Tâlib olduğu için künyesi de Ebu Tâlib'dir.
Hz. Ebu Tâlib'in imanı geçmişten günümüze kadar tartışma konusu olmuştur. Birçokları O'nun (Allah'a sığınırız) imansız dünyadan göçtüğüne inanmaktadır. Biz de bu şekilde düşünmekten Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız sayesinde kurtulduk. Allah O'ndan razı olsun. Bu makalemde O'nun Hz. Ebu Tâlib konusunda bize aktardığı bilgilerden istifade ettik.
Güvenilir rivayetler sayesinde onun mü'min olarak vefat ettiği hususunda asla şüphe yoktur. Bazıları Resûlullah'ın bu fedakâr koruyucusunun küfrüne hükmederken; tarih, hadis ve tefsir kitaplarında naklettikleri zayıf ve meçhul rivayetlere dayanmışlardır. İslam araştırmacılarına göre, Ebu Tâlib'e isnat edilen bu asılsız iddialar, Ben-i Ümeyye'nin, Hz. Ali'ye olan düşmanlığı yüzünden uydurulmuştur.
Sabit b. Cabir, "Arapların efendisi kimdir?" diye sorulunca, "Ebu Tâlib'dir" demiştir. Eksem b. Seyfi'ye, "İlim ve hilmi kimden aldın?" diye sorulunca, o da, "Ebu Tâlib'den" cevabını verdi. Ebu Osman, Ebu Tâlib hakkında şöyle diyor: "Ebu Tâlib, Resûlullah'ın hâmisi, yardımcısı ve seveniydi. O'nun kefili, eğiticisi ve nübüvvetini ikrar eden biriydi. Menkıbeleri hakkında birçok beyitler inşad edilmiştir. Kureyş'in de büyüğü idi."
Şeyh Saduk şöyle diyor: "Ebu Tâlib mü'min idi. Ama Resûlullah'a tam manasıyla yardımcı olmak için imanını gizlemiştir."
Allame Seyyid Muhsin Emin ise şöyle diyor: "Ebu Tâlib Resûlullah'a iman etti, sözlerini onayladı. Ama bunu aşikâr etmiyordu. Peygamber'e yardımcı olabilmek için imanını gizledi. Aksi takdirde Resûlullah'ı ve İslam'ı gereğince savunamazdı. İmanını açığa vurmuş olsaydı Kureyş'in nefretini kazanırdı. Kureyş onu sadece yeğenini savunmakla suçluyordu. Ama imanını açığa vursaydı artık insanlar ona saygı duymazdı."
Hz. Ebu Tâlib'in iman etmediğine dair bazı iddialar şunlardır:
"Onları Peygamber'e yaklaşmaktan vazgeçirmeye çalışır, hem de kendisi ondan uzaklaşırlar" ayetinin Ebu Tâlib hakkında nazil olduğunu iddia etmişlerdir. "Zira müşrikleri Resûlullah'a eziyet etmekten alıkoyar ama kendisi iman etmezdi" demişlerdir. Ebu Tâlib'in şahsiyeti ve sözleri ve Ehl-i Beyt İmamlarının açıklamalarından anlaşıldığı üzere bu isnat, Ben-i Ümeyye'nin Ehl-i Beyt'e olan düşmanlıklarının neticesinde hadis olarak uydurdukları iftiralardır. Taberi'nin Tefsir'inde şöyle geçiyor: "Bu ayet, Resûlullah'ı yalanlayan ve O'ndan yüz çeviren müşrikler hakkındadır."
Bazı rivayetlerde şöyle ifadeler yer almıştır: Ebu Tâlib ölmek üzere olduğunda Hz. Peygamber yanına giderek, "Ey amca! La ilahe illallah de ki Allah nezdinde hüccet olsun" dedi. Orada hazır olan Ebu Cehil, "Ey Ebu Tâlib! Sen Abdülmuttalib'in dininden yüz çeviriyorsun?" dedi. Ebu Tâlib de bunun üzerine, "Ben Abdülmuttalib'in dini üzereyim" dedi. O zaman da Resûlullah şöyle buyurdu: "Ben de nehyedilinceye kadar sizin için dua edeceğim." O zaman da şu iki ayet indi: "Yakınları bile olsa kendilerine (hak) açıklandıktan sonra müşrik olanlar için Peygamber ve Allah'tan bağışlanma dilenmesi (doğru) olmaz." "Sevdiklerini hidayete erdiremezsin." Ebu'l-Futuh Razi de tefsirinde rivayete cevap vermiştir: "Bu rivayet bâtıldır. Zira bu ayetler Resûlullah'ın vefatına yakın bir zamanda nâzil olmuştur. Zira bu rivayetin ilk bölümüyle son bölümü arasında çelişki vardır. Zira hadis, Abdülmuttalib'in dini üzere olduğunu söylemiştir. Abdülmuttalib ise Müslüman idi. Bu ayetlerin asıl nüzul sebebi ise insanların, müşrik babaları için dua ediyor olmalarıdır."
Bazı rivayetlerde yer aldığı üzere Resûlullah'ın, "Acaba Ebu Tâlib'e bir yararın dokundu mu? Zira o, Seni himaye ediyor ve Senin için müşriklere gazap ediyordu" diye sorulunca, "Evet. Ebu Tâlib topuklarına kadar ateşten bir çukur içindedir. Eğer Benim şefaatim olmasaydı muhakkak ki o cehennemin en derin çukurunda bulunurdu" buyurdu. Bu hadis de önceki hadis gibi uydurulmuştur, mevzu hadistir. İmam Rıza ve İmam Sâdık (a.s.) bu hadisi reddetmiş ve yalan olduğunu söyleyerek Ebu Tâlib'in iman etmiş olduğunu söylemişlerdir. Ayrıca bu rivayette şefaat söz konusudur. Hâlbuki şefaat Müslümanlar için geçerlidir. Yani şefaat şehadete bağlıdır. Dolayısıyla kâfirlere şamil olmaz. Müslüman olmayana Peygamber Efendimiz şefaat edemez. Dolayısıyla bu hadisi kabul etmek mümkün değildir.
(devam edecek)?
Hz. Ebu Tâlib'in imanı geçmişten günümüze kadar tartışma konusu olmuştur. Birçokları O'nun (Allah'a sığınırız) imansız dünyadan göçtüğüne inanmaktadır. Biz de bu şekilde düşünmekten Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız sayesinde kurtulduk. Allah O'ndan razı olsun. Bu makalemde O'nun Hz. Ebu Tâlib konusunda bize aktardığı bilgilerden istifade ettik.
Güvenilir rivayetler sayesinde onun mü'min olarak vefat ettiği hususunda asla şüphe yoktur. Bazıları Resûlullah'ın bu fedakâr koruyucusunun küfrüne hükmederken; tarih, hadis ve tefsir kitaplarında naklettikleri zayıf ve meçhul rivayetlere dayanmışlardır. İslam araştırmacılarına göre, Ebu Tâlib'e isnat edilen bu asılsız iddialar, Ben-i Ümeyye'nin, Hz. Ali'ye olan düşmanlığı yüzünden uydurulmuştur.
Sabit b. Cabir, "Arapların efendisi kimdir?" diye sorulunca, "Ebu Tâlib'dir" demiştir. Eksem b. Seyfi'ye, "İlim ve hilmi kimden aldın?" diye sorulunca, o da, "Ebu Tâlib'den" cevabını verdi. Ebu Osman, Ebu Tâlib hakkında şöyle diyor: "Ebu Tâlib, Resûlullah'ın hâmisi, yardımcısı ve seveniydi. O'nun kefili, eğiticisi ve nübüvvetini ikrar eden biriydi. Menkıbeleri hakkında birçok beyitler inşad edilmiştir. Kureyş'in de büyüğü idi."
Şeyh Saduk şöyle diyor: "Ebu Tâlib mü'min idi. Ama Resûlullah'a tam manasıyla yardımcı olmak için imanını gizlemiştir."
Allame Seyyid Muhsin Emin ise şöyle diyor: "Ebu Tâlib Resûlullah'a iman etti, sözlerini onayladı. Ama bunu aşikâr etmiyordu. Peygamber'e yardımcı olabilmek için imanını gizledi. Aksi takdirde Resûlullah'ı ve İslam'ı gereğince savunamazdı. İmanını açığa vurmuş olsaydı Kureyş'in nefretini kazanırdı. Kureyş onu sadece yeğenini savunmakla suçluyordu. Ama imanını açığa vursaydı artık insanlar ona saygı duymazdı."
Hz. Ebu Tâlib'in iman etmediğine dair bazı iddialar şunlardır:
"Onları Peygamber'e yaklaşmaktan vazgeçirmeye çalışır, hem de kendisi ondan uzaklaşırlar" ayetinin Ebu Tâlib hakkında nazil olduğunu iddia etmişlerdir. "Zira müşrikleri Resûlullah'a eziyet etmekten alıkoyar ama kendisi iman etmezdi" demişlerdir. Ebu Tâlib'in şahsiyeti ve sözleri ve Ehl-i Beyt İmamlarının açıklamalarından anlaşıldığı üzere bu isnat, Ben-i Ümeyye'nin Ehl-i Beyt'e olan düşmanlıklarının neticesinde hadis olarak uydurdukları iftiralardır. Taberi'nin Tefsir'inde şöyle geçiyor: "Bu ayet, Resûlullah'ı yalanlayan ve O'ndan yüz çeviren müşrikler hakkındadır."
Bazı rivayetlerde şöyle ifadeler yer almıştır: Ebu Tâlib ölmek üzere olduğunda Hz. Peygamber yanına giderek, "Ey amca! La ilahe illallah de ki Allah nezdinde hüccet olsun" dedi. Orada hazır olan Ebu Cehil, "Ey Ebu Tâlib! Sen Abdülmuttalib'in dininden yüz çeviriyorsun?" dedi. Ebu Tâlib de bunun üzerine, "Ben Abdülmuttalib'in dini üzereyim" dedi. O zaman da Resûlullah şöyle buyurdu: "Ben de nehyedilinceye kadar sizin için dua edeceğim." O zaman da şu iki ayet indi: "Yakınları bile olsa kendilerine (hak) açıklandıktan sonra müşrik olanlar için Peygamber ve Allah'tan bağışlanma dilenmesi (doğru) olmaz." "Sevdiklerini hidayete erdiremezsin." Ebu'l-Futuh Razi de tefsirinde rivayete cevap vermiştir: "Bu rivayet bâtıldır. Zira bu ayetler Resûlullah'ın vefatına yakın bir zamanda nâzil olmuştur. Zira bu rivayetin ilk bölümüyle son bölümü arasında çelişki vardır. Zira hadis, Abdülmuttalib'in dini üzere olduğunu söylemiştir. Abdülmuttalib ise Müslüman idi. Bu ayetlerin asıl nüzul sebebi ise insanların, müşrik babaları için dua ediyor olmalarıdır."
Bazı rivayetlerde yer aldığı üzere Resûlullah'ın, "Acaba Ebu Tâlib'e bir yararın dokundu mu? Zira o, Seni himaye ediyor ve Senin için müşriklere gazap ediyordu" diye sorulunca, "Evet. Ebu Tâlib topuklarına kadar ateşten bir çukur içindedir. Eğer Benim şefaatim olmasaydı muhakkak ki o cehennemin en derin çukurunda bulunurdu" buyurdu. Bu hadis de önceki hadis gibi uydurulmuştur, mevzu hadistir. İmam Rıza ve İmam Sâdık (a.s.) bu hadisi reddetmiş ve yalan olduğunu söyleyerek Ebu Tâlib'in iman etmiş olduğunu söylemişlerdir. Ayrıca bu rivayette şefaat söz konusudur. Hâlbuki şefaat Müslümanlar için geçerlidir. Yani şefaat şehadete bağlıdır. Dolayısıyla kâfirlere şamil olmaz. Müslüman olmayana Peygamber Efendimiz şefaat edemez. Dolayısıyla bu hadisi kabul etmek mümkün değildir.
(devam edecek)?
Şeyma Özdemir / diğer yazıları
- Bu hangi dinin dersi? / 30.03.2016
- Hz. Ebu Tâlib'in imanı-II / 19.01.2016
- Hz. Ebu Tâlib'in imanı / 17.01.2016
- Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt / 09.01.2016
- İmamet nuru / 24.12.2015
- Hz. Ebu Tâlib'in imanı-II / 19.01.2016
- Hz. Ebu Tâlib'in imanı / 17.01.2016
- Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt / 09.01.2016
- İmamet nuru / 24.12.2015