Türkiye, İslam dinine mensup, tarihinde Türk coğrafyasına önderlik yapmış bir ülke. Kurtuluş Savaşı ile diğer milletlere örnek olmuş, bağımsızlık için evlatlarını feda etmiştir. Zamanında sıcak savaş ile ülkemizi ele geçiremeyenler, şimdilerde kitle iletişim araçları ile, karartma faaliyetleri ile çalışma yapıyor. Siyasetimizi ele geçirmiş, halkımızı da tv, sosyal medya, kurum ve kuruluşlar vasıtasıyla ağına düşürmek istemekteler.
Siyasetten sağlığa, ekonomiden sanayiye bağımsızlığımızı yitirdik, yerli kuklalarla dışa bağımlı hale getirildik. Ülkemizin geleceği olan çocuklarımızı, gençlerimizi de eğitim sektörü ile yönlendirmekteler. Zorunlu eğitim olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ve seçmeli din ders kitaplarında kelime-i tevhidin 'La ilahe illallah' şeklinde yer alması, 'Muhammed Rasulullah' ifadesinin çıkarılması tesadüf değildir. Ülkemiz sokaklarında ve internette bedava İncil'lerin dağıtılması ise hiç tesadüfi değildir.
Din eğitimi veren bazı kurumlarda, risale-i nur derslerinin okutulmasına izin verilmesi de gayet bilinçli bir harekettir. Dinler tarihi ve özellikle 'Kutsal Kitap' derslerinde Kur'an- Kerim'den daha çok İncil ve Tevrat'tan pasajlar okuyan gençliğin Kur'an'ı rehber edinmesi imkânsız.
Ülkemizin resmi ve gayri resmi çalışmalarından biri olan Dinlerarası Diyalog adına bazı faaliyetler yapıldı ve yapılıyor. Gezi adı altında kiliselerin ziyaret edilmesi bu faaliyetlerin bir bölümü. Antalya Belek'te Dinler Bahçesi kurulması, eski kiliselerin restore edilmesi ve ziyarete açılması, Van Akdamar ve Sümela Manastırı'nın ayine açılması da bu faaliyetlerin bir diğer bölümü.
Oysa ki 2. Vatikan Konsili'nde Hıristiyan dünyası, Nostra Aetate başlıklı dokümanda "birbirimizle savaşmayalım Müslümanlara karşı birleşelim" çağrısında bulunmuş ve dinlerin diyaloğu ilk olarak bu toplantıda ortaya çıkmıştır. Medeniyeler İttifakı ve Dinlerarası Diyalog birer deccal fitnesi olup, son devrin Haçlı seferleri çalışmalarıdır.
Okul kütüphanelerinde risale-i nur külliyatlarına ayrı bir bölüm dahi kurulurken, gençlerden tarafsız olmalarını beklemek güç. Oryantalistlerin (Doğu bilimci misyoner ajanlar) İslamiyet'i yıkmak maksadıyla yazdıkları kitapları genç dimağlara okutmak, onların fikirlerini derslerde aktarmak dinimize yapılan en büyük hakarettir.
Muaviye'nin isminin başına Hazreti ifadesi getirerek Kerbela Olayı başta olmak üzere İslam tarihindeki olayları farklı mecralara çekmeye çalışanlar; yüzyıllardır süren Ebu Süfyan'cı, Muaviye'ci, Yezid'ci zihniyettir. Ve günümüzdeki eğitim kurum ve kuruluşlarını hedef almışlardır.
Kitaplara göz gezdirirken bir tanesinde ilginç bir resme rastladım. Konu kıble tayini. Dünyanın çeşitli yerlerindeki çocuklar Kâbe'ye namaz için yönelmişler: Eskimo, Amerikan, İspanyol, Türk? Bu çocukların yanısıra Çinli bir çocuk daha var. Saçları sıfıra vurulmuş, turuncu kıyafetleriyle bariz bir şekilde Budist çocuk Kâbe'ye dönüş durumda! Sanırım demek istenen o ki Budist de Müslüman!
Başka bir din kitabında da şu var: "Dinlerde evlilik" başlığı altında "la ilahe illallah" mührü ile başlayan bir Kuran ayeti. Onun altında "la ilahe illallah" mührü ile İncil ayeti. Ve yine onun altında aynı mühür ile Tevrat ayeti. Dinlerarası Diyalog ve hoşgörü adı altında "dinlerin birbirinden farkı yok, hepsi haktır" inancı verilmek isteniyor. Din dersi ve hocalar üzerinden oynanan oyunlar saymakla bitmiyor. Ve bunlar gibi laf cambazlıklarıyla çocukların beyni yıkanıyor.
Tefsir, hadis, kelam, İslam tarihi, mezhepler tarihi kitaplarından Şiileri din dışı gösteren, Peygamberimizin Yüce Ehl-i Beyt'ini gözardı eden, imamet makamı ve 12 imamı yalanlayan kitaplar okutuluyor. İslam'ın özü olan tasavvufu temsile yakışmayan insanlar televizyona çıkıyor, dinden sapmış insanları müceddid, son devrin İslam âlimi diye empoze ediyorlar. Ehli Beyt'i, Atatürk'ü, gerçek İslam'ı, bağımsızlığı uzun yıllardır insanlara cesurca anlatan Prof. Dr. Haydar Baş'ı ise gizlemeye çalışıyorlar. Fakat güneş balçıkla sıvanmıyor. Hak gelince bâtıl zail olmaya mahkumdur.
Siyasetten sağlığa, ekonomiden sanayiye bağımsızlığımızı yitirdik, yerli kuklalarla dışa bağımlı hale getirildik. Ülkemizin geleceği olan çocuklarımızı, gençlerimizi de eğitim sektörü ile yönlendirmekteler. Zorunlu eğitim olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ve seçmeli din ders kitaplarında kelime-i tevhidin 'La ilahe illallah' şeklinde yer alması, 'Muhammed Rasulullah' ifadesinin çıkarılması tesadüf değildir. Ülkemiz sokaklarında ve internette bedava İncil'lerin dağıtılması ise hiç tesadüfi değildir.
Din eğitimi veren bazı kurumlarda, risale-i nur derslerinin okutulmasına izin verilmesi de gayet bilinçli bir harekettir. Dinler tarihi ve özellikle 'Kutsal Kitap' derslerinde Kur'an- Kerim'den daha çok İncil ve Tevrat'tan pasajlar okuyan gençliğin Kur'an'ı rehber edinmesi imkânsız.
Ülkemizin resmi ve gayri resmi çalışmalarından biri olan Dinlerarası Diyalog adına bazı faaliyetler yapıldı ve yapılıyor. Gezi adı altında kiliselerin ziyaret edilmesi bu faaliyetlerin bir bölümü. Antalya Belek'te Dinler Bahçesi kurulması, eski kiliselerin restore edilmesi ve ziyarete açılması, Van Akdamar ve Sümela Manastırı'nın ayine açılması da bu faaliyetlerin bir diğer bölümü.
Oysa ki 2. Vatikan Konsili'nde Hıristiyan dünyası, Nostra Aetate başlıklı dokümanda "birbirimizle savaşmayalım Müslümanlara karşı birleşelim" çağrısında bulunmuş ve dinlerin diyaloğu ilk olarak bu toplantıda ortaya çıkmıştır. Medeniyeler İttifakı ve Dinlerarası Diyalog birer deccal fitnesi olup, son devrin Haçlı seferleri çalışmalarıdır.
Okul kütüphanelerinde risale-i nur külliyatlarına ayrı bir bölüm dahi kurulurken, gençlerden tarafsız olmalarını beklemek güç. Oryantalistlerin (Doğu bilimci misyoner ajanlar) İslamiyet'i yıkmak maksadıyla yazdıkları kitapları genç dimağlara okutmak, onların fikirlerini derslerde aktarmak dinimize yapılan en büyük hakarettir.
Muaviye'nin isminin başına Hazreti ifadesi getirerek Kerbela Olayı başta olmak üzere İslam tarihindeki olayları farklı mecralara çekmeye çalışanlar; yüzyıllardır süren Ebu Süfyan'cı, Muaviye'ci, Yezid'ci zihniyettir. Ve günümüzdeki eğitim kurum ve kuruluşlarını hedef almışlardır.
Kitaplara göz gezdirirken bir tanesinde ilginç bir resme rastladım. Konu kıble tayini. Dünyanın çeşitli yerlerindeki çocuklar Kâbe'ye namaz için yönelmişler: Eskimo, Amerikan, İspanyol, Türk? Bu çocukların yanısıra Çinli bir çocuk daha var. Saçları sıfıra vurulmuş, turuncu kıyafetleriyle bariz bir şekilde Budist çocuk Kâbe'ye dönüş durumda! Sanırım demek istenen o ki Budist de Müslüman!
Başka bir din kitabında da şu var: "Dinlerde evlilik" başlığı altında "la ilahe illallah" mührü ile başlayan bir Kuran ayeti. Onun altında "la ilahe illallah" mührü ile İncil ayeti. Ve yine onun altında aynı mühür ile Tevrat ayeti. Dinlerarası Diyalog ve hoşgörü adı altında "dinlerin birbirinden farkı yok, hepsi haktır" inancı verilmek isteniyor. Din dersi ve hocalar üzerinden oynanan oyunlar saymakla bitmiyor. Ve bunlar gibi laf cambazlıklarıyla çocukların beyni yıkanıyor.
Tefsir, hadis, kelam, İslam tarihi, mezhepler tarihi kitaplarından Şiileri din dışı gösteren, Peygamberimizin Yüce Ehl-i Beyt'ini gözardı eden, imamet makamı ve 12 imamı yalanlayan kitaplar okutuluyor. İslam'ın özü olan tasavvufu temsile yakışmayan insanlar televizyona çıkıyor, dinden sapmış insanları müceddid, son devrin İslam âlimi diye empoze ediyorlar. Ehli Beyt'i, Atatürk'ü, gerçek İslam'ı, bağımsızlığı uzun yıllardır insanlara cesurca anlatan Prof. Dr. Haydar Baş'ı ise gizlemeye çalışıyorlar. Fakat güneş balçıkla sıvanmıyor. Hak gelince bâtıl zail olmaya mahkumdur.
Şeyma Özdemir / diğer yazıları
- Bu hangi dinin dersi? / 30.03.2016
- Hz. Ebu Tâlib'in imanı-II / 19.01.2016
- Hz. Ebu Tâlib'in imanı / 17.01.2016
- Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt / 09.01.2016
- İmamet nuru / 24.12.2015
- Hz. Ebu Tâlib'in imanı-II / 19.01.2016
- Hz. Ebu Tâlib'in imanı / 17.01.2016
- Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt / 09.01.2016
- İmamet nuru / 24.12.2015