Ankara bu minval üzere devam ederse, milletimiz daha nelere şahit olacak. Başımıza gelenler, pişmiş tavuğun başına gelmedi, diye bir halk deyimi var ya. Aynen onun gibi.
Neydi o; Kuzey Irak'ta 'casus belli-savaş sebebi'miz vardı. Yıllar boyu binlerce gencecik fidanlarımızı güneydoğumuzda devirmişlerdi. Binlerce masum gelin, civanlarının ölüsünü öpmüşlerdi bağırlarına taş basarak.
Yüz milyarlarca dolarlarımız gitmişti oralarda.
Ne oldu?
Çuvalladık. ABD sevdasıyla çuvalladık.
Şimdi yeller esiyor Türkmen illerinde. Güneydoğumuzda milletimize şu kadar zayiat verenlere, verdirenlere oraları kendi ellerimizle teslim edercesine çuvalladık.
Aynı manzara AB sevdasıyla Kıbrıs'ta vaki değil mi? Hani 1974'te Kıbrıs'ımızın bağrına beşbin evladımızı serpen yürekler...
Hani Beşparmak dağlarını ovaya çevirerek tanklarını kartal gibi zirvelere taşıyan bilekler?
Bu imanı, bu inancı, bu bağımsızlık karakterini, bu yüreğini yitirmeye yüz tutanlar, her şeylerini yitirmeye mahkum olurlar.
Bir lokma ekmek hesabına düştük. Yanlış mı?
Ekmeğimizi onurumuzla taştan çıkartacak yerde, AB'den, ABD'den dilenmeyi yeğledik. Sadece tarihte değil, bugün bile üzerimize aç kurlar gibi çullanan leş kargalarına, bir lokma ekmek uğruna sevdalık türküleri yaktık.
Azmimizi, ideallerimizi, yüreklerimizi küçülttük. Küçük hesaplarla avunduk. Çuvalladıkça çuvalladık.
Önce, Ankara'nın AB'ye yaktığı türkülere kulak verin.
Sonra da AB cenahından gelen homurtulara.
Kulak kesilin, can kesilin; aynadaki akislerimizi seyredin.
Dün işgalcisiniz kararı çıkartan AB, bugün sömürgecisiniz kararını açıklıyor.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde kabul edilen Kıbrıs raporunda, Türkiye, Ada'ya göçmen göndererek sömürgecilik yapmakla itham ediliyor... Ankara 'sömürgeci' olmakla suçlanıyor.
Eskiden 'işgalci' imişiz; Ankara'nın yaktığı AB türkülerindeki kara sevda daha da koyulaştıkça, AB birkaç adım daha ileri giderek şimdi de 'sömürgeci'siniz diyor.
Ankara, çuvallamaya devam ediyor.
Finlandiyalı parlamenter Jaakko Laakso tarafından hazırlanan rapor ve buna bağlı tavsiye kararında, Ankara'nın bilinçli bir 'demografik değişim' politikası güderek, Ada'yı 'sömürge' haline getirmeye çalıştığı iddia ediliyor. Son yılların en tartışmalı içeriğine sahip olan ve 'Kıbrıs'ın işgal altındaki bölümünün Türk yerleşimciler tarafından kolonizasyonu' başlığını taşıyan raporda, Türkiye'nin Anadolu'dan Ada'ya insan gönderme yoluyla, KKTC'nin de bu 'akımı' kolay vatandaşlık verme gibi yöntemlerle özendirme politikası izleyerek demografik yapıyı değiştirdikleri öne sürülüyor.
AKPM oturumunda 15'e karşı 68 oyla kabul edilen raporda, Ankara'ya, Kıbrıs'ı sömürmeyi bırak deniyor.
AKPM'deki Türk parlamenterler, rapora ilişkin bir tek değişiklik önergesi dahi vermiyor. Onlar herhalde AB'ye türkü dizmekle meşgullerdi.
Topyekün Ankara, türkü yakmaya devam ediyor. Kendi kendine gelin güvey oluyor.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Ulusal Program'ın yalnızca siyasi kriterler bölümünden oluşmadığına, ekonomik, mali ve sosyal konuların programda geniş yer tuttuğuna işaret ederek, "bazı konuları tekrar gözden geçirerek, Ulusal Program'ı nihayetlendireceğiz" diyor. Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener ise "Ulusal Program, Türkiye'nin AB yolunda önemli bir belge, AB de milli bir politikadır. Milli politikalarda ihtilaf söz konusu değildir" diye konuşuyor.
CHP lideri Deniz Baykal, 6. Uyum Paketi'nin TBMM'de kabul edilmesiyle Türkiye'nin AB ile üyelik müzakerelerine başlamasını engelleyecek makul, haklı ve ciddi bir engel kalmadığını söylüyor.
Şu Ankara dehalarıyla Türkiye, çuvallamasın da ne yapsın.
Bu kadar çuvallamadan sonra Türkiye'nin sesi soluğu kesilip Brüksel'den, heeey sömürgeciler orada mısınız, diye bir nida gelirse şaşırmayın.
Kulaklarınıza inanın.
Yazık, çoook yazık. Ankara'nın hiçbir yanından AB'yle sevdalık türkülerinden gayrı ses yok.
Brüksel'den önce ben sesleneyim, belki ayıkırlar; hey 'sömürgeci'liği içlerine sindirenler orada mısınız?
Neydi o; Kuzey Irak'ta 'casus belli-savaş sebebi'miz vardı. Yıllar boyu binlerce gencecik fidanlarımızı güneydoğumuzda devirmişlerdi. Binlerce masum gelin, civanlarının ölüsünü öpmüşlerdi bağırlarına taş basarak.
Yüz milyarlarca dolarlarımız gitmişti oralarda.
Ne oldu?
Çuvalladık. ABD sevdasıyla çuvalladık.
Şimdi yeller esiyor Türkmen illerinde. Güneydoğumuzda milletimize şu kadar zayiat verenlere, verdirenlere oraları kendi ellerimizle teslim edercesine çuvalladık.
Aynı manzara AB sevdasıyla Kıbrıs'ta vaki değil mi? Hani 1974'te Kıbrıs'ımızın bağrına beşbin evladımızı serpen yürekler...
Hani Beşparmak dağlarını ovaya çevirerek tanklarını kartal gibi zirvelere taşıyan bilekler?
Bu imanı, bu inancı, bu bağımsızlık karakterini, bu yüreğini yitirmeye yüz tutanlar, her şeylerini yitirmeye mahkum olurlar.
Bir lokma ekmek hesabına düştük. Yanlış mı?
Ekmeğimizi onurumuzla taştan çıkartacak yerde, AB'den, ABD'den dilenmeyi yeğledik. Sadece tarihte değil, bugün bile üzerimize aç kurlar gibi çullanan leş kargalarına, bir lokma ekmek uğruna sevdalık türküleri yaktık.
Azmimizi, ideallerimizi, yüreklerimizi küçülttük. Küçük hesaplarla avunduk. Çuvalladıkça çuvalladık.
Önce, Ankara'nın AB'ye yaktığı türkülere kulak verin.
Sonra da AB cenahından gelen homurtulara.
Kulak kesilin, can kesilin; aynadaki akislerimizi seyredin.
Dün işgalcisiniz kararı çıkartan AB, bugün sömürgecisiniz kararını açıklıyor.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde kabul edilen Kıbrıs raporunda, Türkiye, Ada'ya göçmen göndererek sömürgecilik yapmakla itham ediliyor... Ankara 'sömürgeci' olmakla suçlanıyor.
Eskiden 'işgalci' imişiz; Ankara'nın yaktığı AB türkülerindeki kara sevda daha da koyulaştıkça, AB birkaç adım daha ileri giderek şimdi de 'sömürgeci'siniz diyor.
Ankara, çuvallamaya devam ediyor.
Finlandiyalı parlamenter Jaakko Laakso tarafından hazırlanan rapor ve buna bağlı tavsiye kararında, Ankara'nın bilinçli bir 'demografik değişim' politikası güderek, Ada'yı 'sömürge' haline getirmeye çalıştığı iddia ediliyor. Son yılların en tartışmalı içeriğine sahip olan ve 'Kıbrıs'ın işgal altındaki bölümünün Türk yerleşimciler tarafından kolonizasyonu' başlığını taşıyan raporda, Türkiye'nin Anadolu'dan Ada'ya insan gönderme yoluyla, KKTC'nin de bu 'akımı' kolay vatandaşlık verme gibi yöntemlerle özendirme politikası izleyerek demografik yapıyı değiştirdikleri öne sürülüyor.
AKPM oturumunda 15'e karşı 68 oyla kabul edilen raporda, Ankara'ya, Kıbrıs'ı sömürmeyi bırak deniyor.
AKPM'deki Türk parlamenterler, rapora ilişkin bir tek değişiklik önergesi dahi vermiyor. Onlar herhalde AB'ye türkü dizmekle meşgullerdi.
Topyekün Ankara, türkü yakmaya devam ediyor. Kendi kendine gelin güvey oluyor.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Ulusal Program'ın yalnızca siyasi kriterler bölümünden oluşmadığına, ekonomik, mali ve sosyal konuların programda geniş yer tuttuğuna işaret ederek, "bazı konuları tekrar gözden geçirerek, Ulusal Program'ı nihayetlendireceğiz" diyor. Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener ise "Ulusal Program, Türkiye'nin AB yolunda önemli bir belge, AB de milli bir politikadır. Milli politikalarda ihtilaf söz konusu değildir" diye konuşuyor.
CHP lideri Deniz Baykal, 6. Uyum Paketi'nin TBMM'de kabul edilmesiyle Türkiye'nin AB ile üyelik müzakerelerine başlamasını engelleyecek makul, haklı ve ciddi bir engel kalmadığını söylüyor.
Şu Ankara dehalarıyla Türkiye, çuvallamasın da ne yapsın.
Bu kadar çuvallamadan sonra Türkiye'nin sesi soluğu kesilip Brüksel'den, heeey sömürgeciler orada mısınız, diye bir nida gelirse şaşırmayın.
Kulaklarınıza inanın.
Yazık, çoook yazık. Ankara'nın hiçbir yanından AB'yle sevdalık türkülerinden gayrı ses yok.
Brüksel'den önce ben sesleneyim, belki ayıkırlar; hey 'sömürgeci'liği içlerine sindirenler orada mısınız?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019