İçinde bulunduğumuz Mah-ı Matem, yani Muharrem, yani Hicri takvimin ilk ayı başlayalı beri, çeşitli sosyal medya mecralarında, çeşitli haber sitelerinde öylesine acayip ve garaib yazılar okuduk ki, neredeyse küçük dilimizi yutacak olduk.
Kerbela katliamının yıldönümünde, on Muharrem'de icra edilen anma etkinlikleri, sergilenen matem görüntüleri etrafında, koca koca ilahiyat profesörleri ve sayısız mezunları, bazı Müslümanların yaşın yaşın ağlayışlarını kınayan yorumlar yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar.
Böylesine elim bir hadisenin yıldönümünde, dünyanın neresinde olursa olsun, bir Müslümanın dertlenmesinden, kederlenmesinden ve gözyaşı dökmesinden daha doğal ne olabilir?
İman ettiği, imanını borçlu olduğu son elçi son Peygamber Hz. Muhammed aleyhisselamın evlad u iyaline reva görülen bu katliamı, bu eşi görülmemiş vahşeti ve dehşeti hatırlayıp da dertlenmemek, ağlayıp gözyaşı dökmemek, asıl yadırganacak bir durum değil midir?
Dolayısıyla, Kerbela faciası karşısında ağlayanlar değil, ağlamayanlar kınanmalıdır.
Çağlar ötesinden tüm dünyaya yayılan, halen tüm dünyada yankılanan o masum ve mazlum Müslümanların seslerini duymayan kulaklar, elbette uzmanlarına gösterilmeli, kadınların ve çocukların o feryadlarından ürpermeyen, titremeyen gönüller derhal tedavi edilmelidirler.
Aradan asırlar geçtiği halde, haberi yeni duymuş gibi, Hz. Zeyneb'in, bacı Zeyneb'in, ana Zeyneb'in ve hala Zeyneb'in sesine ses vererek gözyaşı dökenler, samimiyetleri Allah ile kendi aralarında, biz bilemeyiz, elbette imrenilecek insanlardır.
Asıl sorgulanması gereken vahim vaziyet, ağlamayanların, ağlayamayanların acınası vaziyetleridir.
Zerre kadar ürpermeyen, ağlamayan ve ağlayamayan Müslümanlar, başlarını elleri arasına alıp derin derin düşünmelidirler ve sormalıdırlar; Kerbela acısı ile kendi aralarına kalın duvarları örenler kimlerdir?
Asırlar içerisinde nasıl bir algı, nasıl bir anlayış meydana getirilmiş, zihinler ve gönüller hangi metotlarla karartılmıştır ki, Peygamber evladının katilleri, Müslümanların gönül ve zihin dünyalarında temiz adamlar gibi dolaşır olmuşlardır?
Kerbela faciasının yıldönümünde, ağlayanların, gözyaşı dökenlerin samimiyetleri sorgulanıyor da, zerre kadar ürpermeyenlerin, 'görmedim, duymadım, bilmiyorum' modunda devam edenlerin umursamaz vaziyetleri sorgulanmıyor.
Biz de diyoruz ki, her kimseniz, yok mu sizin uyaracak kimseniz?
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025