Dünya nüfusunun yüzde 68,4'ü toplam servetin sadece yüzde 4,2'sine sahip durumda.Nüfusun binde 5'i ise 1 milyon dolar ve üstü servete sahip durumda.Bunların sayısı 2,4 milyon kişi.Bu veriler Kapitalizmin kırıklarla dolu karnesidir.Küresel bazda 2000 yılından bu yana servet yüzde 72 artmış. Rakamsal olarak ifade edersek, küresel servet tam olarak 195 trilyon dolara ulaşmış durumda.Dünya nüfusu 6.800.000.000'i geçmiş durumda.Gelin insanların durumuna kısaca bir mercek tutalım. Dünyada 1,3 milyar insan günde bir doların altında bir gelirle yaşamak zorunda. Dünyanın en zengin üç kişisinin toplam varlığı, en yoksul 48 ülkesinin yıllık gayri safi hâsılasının toplamından fazla.1.5 milyar insan temiz suya hasret.3 milyar insan sağlık hizmetinden mahrum. 2 milyar insan elektrikle nadiren tanışıyor.Her yıl 11 milyon çocuk açlık nedeniyle ölüyor.Dünya bu durumda ise BM niye var?IMF niye var?Kapitalizm niye var?Sosyalizm niye var?Dünya bu haldeyse bunların hepsinin layık olduğu yer aslında çöplük değil mi?
Sıfır sorun ne menem bir şey?
Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu'nun sıfır sorun politikası ne menem şeymiş?Türkiye'nin başını iyice belaya sokuyor.Hem sıfır sorun diyoruz, hem de Azerbaycan, İran ve Suriye gibi komşularımızı küstürüyoruz.Böyle bir şey olur mu?Buna "stratejik derinlik" denebilir mi?Türkiye şu günlerde bir taraftan dostları kaybederken diğer taraftan düşmanları sevindiriyor.Ermeni açılımıyla Azerileri kızdırdık.Azeriler hava alanlarında Türklere vize kolaylığını rafa kaldırdı. Türk bayraklarına yasak geldiği konuşuluyor.Sadece Azerbaycan mı?Elbette değil.Sırada İran var.İran'ın tepkisi Azerbaycan'a hiç benzemez.Çok daha şiddetli olacak.Neden mi?Türkiye'den İran'a yönelebilecek tehdit çok büyük olacağı için İran'ın buna tepkisi de bu oranda büyük olacaktır.Füze kalkanıyla NATO'nun bütün silahlarının İran'a doğrultulmasına sebep olan Türkiye olursa elbette İran buna tepkisiz kalamayacaktır.Bakalım dünyada herkesin farkına vardığı sıfır sorun politikasının nelere mal olduğunu hükümet ne zaman fark edecek...
Ortodoks din devletin ilk kurumu: Ruhban Okulu
Son olarak Alman Cumhurbaşkanı Christian Wulff patrikhaneyi ziyaret etti.Türkiye'ye gelip de patriğe uğramayan batılı devlet adamı yok bildiğiniz gibi?Bu ziyaretle Almanya da patrikhanenin arkasında olduğunu Türkiye'ye göstermiş oldu.Ruhban Okulu'nun açılması bu ziyaretle yine gündeme geldi.Bilindiği gibi Ruhban Okulu'nun Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı olarak açılmasına patrikhane razı olmuyor. Bir üniversiteye bağlı olarak açılması da patrikhane tarafından kabul görmüyor.İlla bağımsız olsun deniyor.Bu okul Türkiye'den bağımsız olurken patrikhaneye bağımlı olsun isteniyor.Böyle bir şey gerçekleşirse çok önemli ve tehlikeli sonuçları olacaktır.Ruhban Okulunun patrikhanenin istediği şekilde açılması ekümeniklik iddiasında olan patrikhanenin hayalindeki Ortodoks din devletinin ilk kurumunun vücut bulması anlamına gelecek.Ruhban Okulu bu yüzden sıradan bir okul değildir.Vatikan benzeri bir devlet oluşturmak için patrikhanenin atacağı sonraki adımların başlangıcı Ruhban Okulu olacaktır.Patrikhaneye bu tavizi vereceğini tahmin ettiğim AKP hükümeti şerde hangi çığırı açacağının acaba farkında mı?Köprüyü geçene kadar?
ABD, Türkiye'ni tüm koşullarını kabul ettiğini açıkladı.Neydi bu koşullar?Türkiye'nin füze kalkanının hedefinin İran olarak ilan edilmemesi ve füze kalkanı sitemleriyle elde edilen bilgilerin İsrail'le paylaşılmaması teklifleri ABD tarafından kabul edildi. Yazıya dökülmese bile füze kalkanının hedefinin İran olduğunu bilmiyor muyuz?Biliyoruz.Bizim bu bildiğimizi İran bilmiyor mu?Biliyor.O zaman ne değişecek?Hiçbir şey değişmeyecek.Yani İran hedef olarak belirtilmese de sonuç değişmeyecek ve 371 yıldır savaşmamış Türkiye ile İran çatışmanın eşiğine hızla sürüklenecek.ABD'nin kabul ettiği İsrail'le bilgi paylaşılmayacağı konusu da koskocaman bir aldatmacadan ibarettir. NATO ve ABD'nin bildiği bir bilginin İsrail'den gizlenmesi asla mümkün değildir.Dolayısıyla ABD taleplerimizi kabul ettiğini açıklamış olsa bile füze kalkanı projesini Türkiye asla kabul etmemelidir.ABD, herkesin bildiği "köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceksin" formülünü Türkiye üzerinde uygulamaktadır.Türkiye'nin bütün talepleri kabul ediliyor. Ama bu sistemler Türkiye'ye bir kere yerleştirilmeye görsün kontrol tamamen ABD'nin elinde olacaktır. Türkiye tamamen ABD'nin kontrolünde olan bir sistemde bilgilerin İsrail'e aktarılıp aktarılmadığını denetleyebilecek mi? ABD'nin İncirlik üssü konusunda Türkiye'nin ne yapıp ne yapamayacağını çok iyi bildiğimizden şimdiden Türkiye bu konuda ABD'yi denetleyemeyeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024