Son bir haftadır Çanakkale beşik gibi sallanıyor.
Depremin merkez üssü olan köy ve etrafındaki köylerde ciddi yıkımlar var, evlerin çoğu girilemeyecek durumda, ilk depremde hasar gören, çatlayan duvarlar artçı depremlerle yerle bir oluyorlar.
Allah beterinden saklasın.
Depremler vesilesi ile görüyoruz ki ülkenin doğusunda da batısında da güneyinde de kuzeyinde de köylerimizin durumu hep aynı; yokluk-yoksulluk diz boyu. Hatta İslam coğrafyasının tamamında bu perişanlıklar haddinden fazla.
Pakistan'da deprem olur, toprak bacalar, çamurdan-kerpiçten yapılmış dayanıksız duvarlar ve yıkık duvarların altında kalan onca canlar.
Afganistan'da, İran'da, Endonezya'da, Mısır'da, Bangladeş'te? Ne zaman bir deprem olsa aynı manzaralar hep içimizi sızlatır.
Şu soru kocaman bir paslı çivi gibi beynimize saplanıp kalıyor; İslam coğrafyasının kaynaklarını kimler yiyor, kimler talan ediyor ve ettiriyor ki bu coğrafyada yokluk, yoksulluk, dolayısıyla çaresizlik diz boyu?
Köylünün elinde-avucunda olsa, ürettiği para etse, alın terinin karşılığını alabilse böyle derme-çatma yapılarda mı oturur Allah aşkına?
Bir ülke düşünün ki belli başlı şehirlerinde elli katlı, yüz katlı gökdelenler ama köyleri işte bu vaziyette.
Böyle bir ülkede gelir dağılımının adaletinden, kalkınmanın adaletinden söz edilebilir mi?
Deprem vesilesi ile köylerimizin ve köylülerimizin bu perişan haline bir kez daha şahit olunca sayın Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleme aldığı Milli Ekonomi Modeli'nin, ne büyük ve eşsiz bir çığır açtığını daha iyi anlıyoruz.
Bu model hayata geçtiği, semeresini vermeye başladığı zaman inanıyoruz ki köylerimizin de köylümüzün de çehresi değişecek ve müreffeh bir hayat sürmeye başlayacaklar.
Batı'daki köy evleri görüldüğü gibi derme-çatma ama hiç olmazsa Doğu ve Güneydoğu'dakiler gibi üstlerinde tonlarca toprak ve koca koca tomruklar yok ve onlar kadar öldürücü değil.
1983 Erzurum depreminde yüzlerce can kaybı yaşanmıştı ve halk ozanı Reyhani "hele gelin görün bizim köyleri" başlığı ile uzunca bir ağıt söylemişti, geldiler gördüler ama bunca zaman aralığında köylerimizde değişen bir şey olmadı, köylü daha da fakirleşti, ürettiği daha da para etmez oldu.
Ardından nice Fatiha'lar okunmasına vesile olur umuduyla Reyhani'nin o meşhur ağıtını siz değerli Yeni Mesaj okurlarıyla paylaşıyoruz:
"Otuz ekim bin dokuz yüz seksen üç
Hele gelin görün bizim köyleri
Dünyadan ahrete başladı bir göç
Hele gelin görün bizim köyleri
Mevsimin boranlı karlı kışında
Valiler paşalar dağlar başında
Kime sorsan cevap gözü yaşında
Gör felek neyledi (oy oy) bizim köyleri
En son hizmetinde TRT basın
İfadesi müşkül bu kara yasın
Köyde canlı yok ki kime sorasın
Hele gelin görün (oy oy oy) bizim köyleri
Hastahanelerde tanınmaz yüzler
Bükülmüş boyunlar kan dolu gözler
Nişanlısın arar nişanlı kızlar
Bak felek neyledi bizim köyleri
Reyhani bu derdi nasıl bileyim
Mürekkep yetmez ki izah eyleyim
Dostlarıma başsağlığı dileyim
Hele gelin görün bizim köyleri
Bak felek neyledi (yar yar) bizim köyleri."
Depremin merkez üssü olan köy ve etrafındaki köylerde ciddi yıkımlar var, evlerin çoğu girilemeyecek durumda, ilk depremde hasar gören, çatlayan duvarlar artçı depremlerle yerle bir oluyorlar.
Allah beterinden saklasın.
Depremler vesilesi ile görüyoruz ki ülkenin doğusunda da batısında da güneyinde de kuzeyinde de köylerimizin durumu hep aynı; yokluk-yoksulluk diz boyu. Hatta İslam coğrafyasının tamamında bu perişanlıklar haddinden fazla.
Pakistan'da deprem olur, toprak bacalar, çamurdan-kerpiçten yapılmış dayanıksız duvarlar ve yıkık duvarların altında kalan onca canlar.
Afganistan'da, İran'da, Endonezya'da, Mısır'da, Bangladeş'te? Ne zaman bir deprem olsa aynı manzaralar hep içimizi sızlatır.
Şu soru kocaman bir paslı çivi gibi beynimize saplanıp kalıyor; İslam coğrafyasının kaynaklarını kimler yiyor, kimler talan ediyor ve ettiriyor ki bu coğrafyada yokluk, yoksulluk, dolayısıyla çaresizlik diz boyu?
Köylünün elinde-avucunda olsa, ürettiği para etse, alın terinin karşılığını alabilse böyle derme-çatma yapılarda mı oturur Allah aşkına?
Bir ülke düşünün ki belli başlı şehirlerinde elli katlı, yüz katlı gökdelenler ama köyleri işte bu vaziyette.
Böyle bir ülkede gelir dağılımının adaletinden, kalkınmanın adaletinden söz edilebilir mi?
Deprem vesilesi ile köylerimizin ve köylülerimizin bu perişan haline bir kez daha şahit olunca sayın Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleme aldığı Milli Ekonomi Modeli'nin, ne büyük ve eşsiz bir çığır açtığını daha iyi anlıyoruz.
Bu model hayata geçtiği, semeresini vermeye başladığı zaman inanıyoruz ki köylerimizin de köylümüzün de çehresi değişecek ve müreffeh bir hayat sürmeye başlayacaklar.
Batı'daki köy evleri görüldüğü gibi derme-çatma ama hiç olmazsa Doğu ve Güneydoğu'dakiler gibi üstlerinde tonlarca toprak ve koca koca tomruklar yok ve onlar kadar öldürücü değil.
1983 Erzurum depreminde yüzlerce can kaybı yaşanmıştı ve halk ozanı Reyhani "hele gelin görün bizim köyleri" başlığı ile uzunca bir ağıt söylemişti, geldiler gördüler ama bunca zaman aralığında köylerimizde değişen bir şey olmadı, köylü daha da fakirleşti, ürettiği daha da para etmez oldu.
Ardından nice Fatiha'lar okunmasına vesile olur umuduyla Reyhani'nin o meşhur ağıtını siz değerli Yeni Mesaj okurlarıyla paylaşıyoruz:
"Otuz ekim bin dokuz yüz seksen üç
Hele gelin görün bizim köyleri
Dünyadan ahrete başladı bir göç
Hele gelin görün bizim köyleri
Mevsimin boranlı karlı kışında
Valiler paşalar dağlar başında
Kime sorsan cevap gözü yaşında
Gör felek neyledi (oy oy) bizim köyleri
En son hizmetinde TRT basın
İfadesi müşkül bu kara yasın
Köyde canlı yok ki kime sorasın
Hele gelin görün (oy oy oy) bizim köyleri
Hastahanelerde tanınmaz yüzler
Bükülmüş boyunlar kan dolu gözler
Nişanlısın arar nişanlı kızlar
Bak felek neyledi bizim köyleri
Reyhani bu derdi nasıl bileyim
Mürekkep yetmez ki izah eyleyim
Dostlarıma başsağlığı dileyim
Hele gelin görün bizim köyleri
Bak felek neyledi (yar yar) bizim köyleri."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Gör / 25.02.2025
- Yaman yemişler / 24.02.2025
- Millet açlıkla, siyaset esnafı ise birbirleri ile... / 22.02.2025
- Heba edilen kaynaklar ve fitreye muhtaç on milyonlar / 19.02.2025
- Biraz da yoksullar gülse ne olur / 17.02.2025
- Tek seçenek dürüst olmak / 15.02.2025
- Deprem öncesi yıllar ve deprem sonrası anlar... / 13.02.2025
- Serveti belli ellerde toplayan sistem / 12.02.2025
- Dilim, dilim dilim olsun / 09.02.2025
- Meğer ilan edilen imar kâbusu imiş / 07.02.2025
- Yaman yemişler / 24.02.2025
- Millet açlıkla, siyaset esnafı ise birbirleri ile... / 22.02.2025
- Heba edilen kaynaklar ve fitreye muhtaç on milyonlar / 19.02.2025
- Biraz da yoksullar gülse ne olur / 17.02.2025
- Tek seçenek dürüst olmak / 15.02.2025
- Deprem öncesi yıllar ve deprem sonrası anlar... / 13.02.2025
- Serveti belli ellerde toplayan sistem / 12.02.2025
- Dilim, dilim dilim olsun / 09.02.2025
- Meğer ilan edilen imar kâbusu imiş / 07.02.2025