Hayat pahalı
18.09.2018 00:00:00
Dolara ve ithalata bağımlılığın, reel ekonomi üzerindeki vurucu etkilerine her geçen gün artan bir oranda şahit oluyoruz.
Cadde ve sokaklarda, daha önce hiç şahit olmadığımız kadar dolar, kurunun ne olacağı, artan maliyetler, zamlar, pahalılık, geçim darlığı, yaşanan ekonomik kısırdöngü sesli bir şekilde konuşuluyor.
Merkez Bankası doları düşürmek için faizleri yüzde 24'e çekmesine rağmen, dolar 6,28'ler seviyesinde… Elektriğe, doğalgaza, suya, marketlerde ürün fiyatlarına, her ürün ve hizmete zam üstüne zam geliyor. Vatandaşın geliri ise bu zamlar karşısında eriyip gidiyor. Dolar ve ithalat sebebiyle maliyetler katlanarak artıyor, bu artışa dayanamayan büyük şirketler borç batağına sağlanıp borçlarını yapılandırma yoluna giderken, birçok küçük ve büyük işletme iflasa sürükleniyor.
Geçen yıl Temmuz Ağustos aylarında 12 bin 530 esnaf kapanırken bu yıl aynı dönemde kepenk indiren esnaf sayısı yüzde 50 artışla 19 bine dayandı.
Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) verilerine göre son 4.5 yılda kepenk indiren esnaf sayısı 481 bin 791…
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, geçen yıl sonunda 25.2 milyar TL civarında olan takipteki KOBİ kredileri bu yılın yedi ayında yüzde 28'lik artışla 32.4 milyar liraya yükseldi.
Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre, 2017 Ağustos ayında 874 milyon TL açık veren bütçe, 2018 Ağustos ayında 5.8 milyar TL açık verdi. 2018 Ocak-Ağustos dönemi bütçe açığı ise 50.8 milyar lira…
Bütçenin büyük bir oranda açık vermesi; yeni vergi, zam ve cezaların gelmesi anlamını taşımaktadır. Çünkü mevcut ekonomi anlayışı gelir kaynağı olarak sadece bunları gösteriyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, işsizlik Haziran'da yüzde 10.2 oldu. Haziran döneminde işsiz sayısı 64 bin artarak 3 milyon 315 bin kişiye yükseldi. Geniş tanımlı işsiz sayısı ise 6 milyona yaklaşıyor. Bu rakamlar Haziran ayı rakamları, sonraki dönemlerde işsiz sayısı daha da tırmanacak.
Şirketler elektrik faturalarını dahi ödeyemiyor. Örneğin, Dicle Elektrik Perakende Satış Anonim Şirketi (Dicle EPSAŞ), Şanlıurfa Organize Sanayi Bölgesi'nin 23 milyon lirayı bulan elektrik borcunun ödenmemesi halinde bölgedeki enerjinin kesileceğini duyurdu.
Bir dönem ucuz döviz bahanesiyle ithalata bağımlı hale getirilen sektörler, şimdi pahalı döviz sebebiyle kan ağlıyor, ürün bulamıyor.
Bugün SEKA'nın yokluğu sebebiyle; gazete basacak, kitap yapacak, tuvalette kullanacak kağıt bulamayacak noktaya geldik.
Aynı sıkıntı yarın şekerde de yaşanacak.
Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası (Şeker-İş) Genel Başkanı İsa Gök, yaptığı yazılı açıklamada, ülkede dünya uygulamalarının tam aksine salt satış yöntemiyle şeker fabrikalarını özelleştirme kararı alındığını, bunun da kamuoyunun pancar şekerinde de ithal eden ülke konumuna geleceği noktasında endişeye yol açtığını belirtti. Gıdada ithalat ve de sonrasında ithal ürün dahi bulamama, elbette ki kağıda da benzemez.
Şirketler de, bireyler de borç batağında, herkes borcunu borçla çevirmeye çalışıyor.
Artan faizler doğal olarak borçlanma maliyetlerini daha da artırıyor. Örneğin, kredi kartı faizleri…
Merkez Bankası, kredi kartı işlemlerinde uygulanacak faiz oranlarını artırdı. TL cinsinden kredi kartı işlemlerinde uygulanacak aylık azami akdi faiz oranı yüzde 2.02'den 2.25, aylık azami gecikme faiz oranı yüzde 2.52'den 2.75'e çıkarıldı.
Özetle; dolar-faiz-enflasyon kısırdöngüsünde sıkışıp kalan bir ekonomimiz var.
Ve alınan önlemler bataklıkta debelenmekten öteye geçmiyor, bizleri daha çok bataklığın içine çekiyor. Halbuki çözüm var ve içimizde…
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'yle, yaşanan bütün bu ekonomik sorunlar çok kısa bir zamanda çözüme kavuşur.
Bugün elimizdeki paraya milli ya da yerli para demek, hiçbir şeyi değiştirmiyor. Bu gerçeği yukarıda örnek olarak verdiğimiz tablo net olarak gösteriyor.
Milli paranın olduğu yerde, devlet, şirketler, vatandaşlar borç batağına batmaz. Milli tarımın, milli üretimin olduğu yerde, bu sıkıntıların hiçbiri yaşanmaz. Milli para, Prof. Dr. Baş adına patentlidir ve milli emek ve üretim karşılığı basılan paradır.
Daha da önemlisi bu para sosyal devlet projeleriyle vatandaşın cebine konulmalıdır.
Para milli olursa, dolar kuru ne olursa olsun zarar görmezsiniz. Eğer görüyorsanız paranız milli değildir. Milli üretim ancak milli parayla yapılır, milli paralarla ticaret de ancak milli para ile mümkündür.
Milli üretimin ve milli paralarla ticaretin olduğu yerde, ürünler pahalı olmaz, ürün kıtlığı yaşanmaz, piyasada istikrar olur, enflasyon, faiz sıfır olur. Sanal hereketlerle reel ekonomi çalkalanmaz.
Bırakalım inadı da, paramızı gerçekten milli yapacak, tarımımızı, hayvancılığımızı milli yapacak Modeli ve Sahibini baş tacı edelim de BRICS devletleri gibi ekonomik bağımsızlığımıza acilen kavuşalım.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Direnç kalktıkça, İsrail pervasızlaştı / 21.03.2025
- İsrail Gazze’de ateşkese kapıları kapattı / 20.03.2025
- Yargı, muhalefeti cezalandırma aracı mı? / 18.03.2025
- Trump planı mı, Mısır planı mı? / 15.03.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Direnç kalktıkça, İsrail pervasızlaştı / 21.03.2025
- İsrail Gazze’de ateşkese kapıları kapattı / 20.03.2025
- Yargı, muhalefeti cezalandırma aracı mı? / 18.03.2025
- Trump planı mı, Mısır planı mı? / 15.03.2025
