"XIX. yüzyılın başlarında bilim ve teknolojide sağlanan gelişmeler, askerî alana da yansıyarak harp sanatına yeni boyutlar kazandırmıştır. Osmanlı Devleti de bu gelişmelere ayak uydurarak, 1826 yılında geleneksel askerî yapının temeli sayılan Yeniçeri Ocağı'nı kaldırmıştır.
Yeni oluşturulan ordunun subay ihtiyacını karşılamak için; 1795'de topçu ve istihkam subayı yetiştirmek üzere Mühendishane-i Berri Hümayun İstanbul Eyüp'te açılmıştır. Mekteb-i Harbiye Sultan II. Mahmud'un emriyle 1834 tarihinde kurulmuştur." (www.kho.edu.tr).
Maksadınız gerçekten temizlik yapmak mı?
Yoksa başka bir niyetiniz mi var!
Bu ara meydanlarda mehter marşları çok çalınıyor da!
Şimdi bazı prof. ve alimleriniz, püsküllüleriniz, cüppelileriniz çıkıp; "Yeniçeri Ocaklarını Mustafa Kemal" kapatmıştır" derlerse şaşmam. Hatırlatayım diye yazdım!
"Yeni Osmanlı(!)cısınız ya, o bakımdan. Bir not da düşeyim size; II. Mahmud, bir hattı-ı hümayunla Yeniçeri Ocağı'nın kaldırıldığını ilan etti. Olay, hayırlı olduğu gerekçesiyle "Vaka-i Hayriye" olarak anılmıştır. (10 Haziran 1826).
Harbiye harbi konuşalım mı?
Ben sorsam siz cevaplar mısınız?
En üst rütbeden, en ast rütbeye kadar olan bir ordu mensubusunuz. Ya da hayâlinizde asker olmak var. Askeri okullara girmek için yıllarınızı harcıyorsunuz. Bu hayâlinizin yanında en büyük destek olarak o zamanlar "cemaat" şimdiki Fetö mensupları var.
Sonra da düşünüyorsunuz:
15 Haziran 2012 yılında Başbakan Erdoğan; "Kardeşlerim, gurbet hasrettir. Hasret bedeli çok ağırdır, faturası çok ağırdır. Biz, gurbette olup, şu vatan topraklarının hasreti içerisinde olanları aramızda görmek istiyoruz. Gurbet aynı zamanda garipliktir. Zaten oradan anlamını yükleniyor. Onun için de biz garipliğe tahammül edemeyiz. Diyoruz ki, bu sıla hasreti artık bitmelidir, bitsin istiyoruz. Doğrusu ben şu andaki tavrınızla hep birlikte bu hasretin bitmesini istediğinizi anlıyorum. Öyleyse bitsin bu hasret diyelim. Gurbeti bir kenara, hasreti bir kenara bırakalım diyorum" diyerek Gülen'i yaşlı gözlerle memlekete davet etmiş.
Bülent Arınç; "Gemiler yardım götürürken İsrail'den izin alınmalıydı" diyen Gülen'e, "Hocaefendi her zamanki gibi doğruyu söylüyor. Eğer dönerse onu Türkiye'ye havaalanında çiçeklerle karşılayacaklar, hakkında binbir türlü iftira yapanlar olacak" demiş.
Bekir Bozdağ ise, "Muhterem Fetullah Gülen hocaefendiye teşekkür ediyorum" diye seslenmiş.
Melih Gökçek; "Hoşgörünün, diyaloğun, barışın simgesi, değerli büyüğümüz, bu işin değerli mimarı Fetullah Gülen hocamıza da sonsuz teşekkürler ediyorum" diyerek övgüler yağdırmış.
Hatta; Cemaatle hükümet arasında çatışma olduğu iddialarını yorumlayan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çelik, "Cemaat devleti ele geçirmiş, devlete sızmış, bunlar kargaları güldürür" demiş.
Referansları sağlam, kılavuzları doğru idi. Artık korkmanın bir sakıncası yoktu. Cemaatle yakınlaştı. Harbiye'ye girdi.
Yıllar yılları kovaladı. Cemaat terör örgütü olmuştu. İşin içinde olsan da olmasan da selâm veren selâm alan, kurunun yanında yaş olan, herkes bir ifadeyle tutuklanabiliyor, okuldan uzaklaştırılıyordu. Hatta okulları kapatılıyordu!
Peki, bunca hayâl, emek, gelecek...
Dese ki bu gençler; ben içlerine girdim dört yıl oldu. Okulumu kapatıyorsunuz. Ya peki siz kırk yıldır bu adamların içindesiniz,
iç içesiniz!
Siz neyinizi kapattınız?
Hangi görevden istifa ettiniz?
Tamam, aldatıldınız, kandırıldınız. Allah bizi affetsin diye dualardasınız. Gerçeği konuşalım, maksat Fetö'yü temizlemekse köküne kadar, inine kadar inin.
Konunun dışında başka konular, niyetler varsa; "Harbiye" harbi konuşalım!
Beş yaşında el vurduğum camimizin rahlesindeki parmak izlerimden; Andımız'ı okuduğum ilkokul bahçesinden, yaşadığım genç yaşıma ve ömrümün sonuna kadar; varlığım İslâm varlığına; varlığım Türk varlığına armağan olsun, diyen Türk'üm!
Yeni oluşturulan ordunun subay ihtiyacını karşılamak için; 1795'de topçu ve istihkam subayı yetiştirmek üzere Mühendishane-i Berri Hümayun İstanbul Eyüp'te açılmıştır. Mekteb-i Harbiye Sultan II. Mahmud'un emriyle 1834 tarihinde kurulmuştur." (www.kho.edu.tr).
Maksadınız gerçekten temizlik yapmak mı?
Yoksa başka bir niyetiniz mi var!
Bu ara meydanlarda mehter marşları çok çalınıyor da!
Şimdi bazı prof. ve alimleriniz, püsküllüleriniz, cüppelileriniz çıkıp; "Yeniçeri Ocaklarını Mustafa Kemal" kapatmıştır" derlerse şaşmam. Hatırlatayım diye yazdım!
"Yeni Osmanlı(!)cısınız ya, o bakımdan. Bir not da düşeyim size; II. Mahmud, bir hattı-ı hümayunla Yeniçeri Ocağı'nın kaldırıldığını ilan etti. Olay, hayırlı olduğu gerekçesiyle "Vaka-i Hayriye" olarak anılmıştır. (10 Haziran 1826).
Harbiye harbi konuşalım mı?
Ben sorsam siz cevaplar mısınız?
En üst rütbeden, en ast rütbeye kadar olan bir ordu mensubusunuz. Ya da hayâlinizde asker olmak var. Askeri okullara girmek için yıllarınızı harcıyorsunuz. Bu hayâlinizin yanında en büyük destek olarak o zamanlar "cemaat" şimdiki Fetö mensupları var.
Sonra da düşünüyorsunuz:
15 Haziran 2012 yılında Başbakan Erdoğan; "Kardeşlerim, gurbet hasrettir. Hasret bedeli çok ağırdır, faturası çok ağırdır. Biz, gurbette olup, şu vatan topraklarının hasreti içerisinde olanları aramızda görmek istiyoruz. Gurbet aynı zamanda garipliktir. Zaten oradan anlamını yükleniyor. Onun için de biz garipliğe tahammül edemeyiz. Diyoruz ki, bu sıla hasreti artık bitmelidir, bitsin istiyoruz. Doğrusu ben şu andaki tavrınızla hep birlikte bu hasretin bitmesini istediğinizi anlıyorum. Öyleyse bitsin bu hasret diyelim. Gurbeti bir kenara, hasreti bir kenara bırakalım diyorum" diyerek Gülen'i yaşlı gözlerle memlekete davet etmiş.
Bülent Arınç; "Gemiler yardım götürürken İsrail'den izin alınmalıydı" diyen Gülen'e, "Hocaefendi her zamanki gibi doğruyu söylüyor. Eğer dönerse onu Türkiye'ye havaalanında çiçeklerle karşılayacaklar, hakkında binbir türlü iftira yapanlar olacak" demiş.
Bekir Bozdağ ise, "Muhterem Fetullah Gülen hocaefendiye teşekkür ediyorum" diye seslenmiş.
Melih Gökçek; "Hoşgörünün, diyaloğun, barışın simgesi, değerli büyüğümüz, bu işin değerli mimarı Fetullah Gülen hocamıza da sonsuz teşekkürler ediyorum" diyerek övgüler yağdırmış.
Hatta; Cemaatle hükümet arasında çatışma olduğu iddialarını yorumlayan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çelik, "Cemaat devleti ele geçirmiş, devlete sızmış, bunlar kargaları güldürür" demiş.
Referansları sağlam, kılavuzları doğru idi. Artık korkmanın bir sakıncası yoktu. Cemaatle yakınlaştı. Harbiye'ye girdi.
Yıllar yılları kovaladı. Cemaat terör örgütü olmuştu. İşin içinde olsan da olmasan da selâm veren selâm alan, kurunun yanında yaş olan, herkes bir ifadeyle tutuklanabiliyor, okuldan uzaklaştırılıyordu. Hatta okulları kapatılıyordu!
Peki, bunca hayâl, emek, gelecek...
Dese ki bu gençler; ben içlerine girdim dört yıl oldu. Okulumu kapatıyorsunuz. Ya peki siz kırk yıldır bu adamların içindesiniz,
iç içesiniz!
Siz neyinizi kapattınız?
Hangi görevden istifa ettiniz?
Tamam, aldatıldınız, kandırıldınız. Allah bizi affetsin diye dualardasınız. Gerçeği konuşalım, maksat Fetö'yü temizlemekse köküne kadar, inine kadar inin.
Konunun dışında başka konular, niyetler varsa; "Harbiye" harbi konuşalım!
Beş yaşında el vurduğum camimizin rahlesindeki parmak izlerimden; Andımız'ı okuduğum ilkokul bahçesinden, yaşadığım genç yaşıma ve ömrümün sonuna kadar; varlığım İslâm varlığına; varlığım Türk varlığına armağan olsun, diyen Türk'üm!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Osman Ateşoğlu / diğer yazıları
- Türk olduğunu bil yeter / 07.11.2017
- Sır değildir gizlediğimiz / 22.10.2017
- Kim bizden? / 25.02.2017
- DUMA'nın dumanı tüttü! / 22.08.2016
- 'Harbiye' harbi konuşalım! / 17.08.2016
- Türk'üm! / 31.07.2016
- Bugün! / 11.07.2016
- Sürgünüm? / 29.06.2016
- Meddah / 24.06.2016
- Sessiz olun demedik, ses siz olun! / 25.02.2016
- Sır değildir gizlediğimiz / 22.10.2017
- Kim bizden? / 25.02.2017
- DUMA'nın dumanı tüttü! / 22.08.2016
- 'Harbiye' harbi konuşalım! / 17.08.2016
- Türk'üm! / 31.07.2016
- Bugün! / 11.07.2016
- Sürgünüm? / 29.06.2016
- Meddah / 24.06.2016
- Sessiz olun demedik, ses siz olun! / 25.02.2016