Hani Lozan’a göre çıkartamıyorduk!

Türkiye'de maden gerçeği, iktidarıyla muhalefetiyle tüm siyasiler tarafından üstü örtülürken, gizlenmeye çalışılırken, bir tek Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş Bey tarafından sürekli gündeme taşındı.

Yıllardır Sayın Baş, bilimsel verilerle Türkiye'nin yeraltı kaynaklarının en az 3 katrilyon dolar olduğunu her ortamda dile getirdi. Ve BRICS devletleri tarafından uygulanan dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli'nde ülkemizin maden gerçeğini ve de nasıl bir maden politikası olması gerektiğini detaylıca, en ince ayrıntısına kadar önümüze koydu.

Siyasiler ve onların medya basın uzantıları önce "ülkemizde yeterli maden yok" dediler; Prof. Dr. Baş, delilli bir şekilde 50'nin üzerinde maden kaynağımızı, hangi bölgelerde ne kadar olduğuna varıncaya kadar madde madde saydı.

Hem de birçoğunda dünyada bir numara olduğumuzu vurgulayarak…

Bu sefer de "var ama Lozan'da gizli bir madde var 2023 yılına kadar çıkartamıyoruz" yalanını ortaya attılar. Halbuki daha önceki yazılarımızda da ifade etmiştik, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğundan bu yana birçok maden çıkartılıyor ve işleniyor. Eğer Lozan'da böyle bir madde olsaydı bunları yapabilir miydik?

Dilerseniz, buna güncel bir örnek verelim: 

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, 16 Ocak'ta yaptığı basın açıklamasında, Türkiye'de geçen yıl 38 ton altın üretildiğini ifade etti.

Sayın Dönmez'in açıklamaları şöyle:

* "Türkiye, günlük petrol üretimini, 50 bin varili Türkiye Petrolleri, 10 bin varili de özel sektör olmak üzere 60 bin varile çıkardı. Bu 50 yılın rekorudur."

* "Türkiye'de geçen yıl 38 ton altın üretildi, buna karşılık 130-160 ton arası da altın ithal edildi."

* "Yurtdışında bazı ülkelerden altın arama ruhsatı aldık. Bunlar arasında Sudan ve Özbekistan da var. Bu işi artık biz biliyoruz."

* "38 ton altını üretmeyip ithal etseydik 1,8 milyar dolar ödeyecektik."

Sayın Bakan'ın bu açıklamalarından; "Lozan Anlaşması'nda gizli bir madde olduğu ve buna göre 2023 yılına kadar maden çıkartamıyoruz" iddialarının büyük bir yalan olduğunu, iftira olduğunu net bir şekilde anlıyoruz.

Dikkat ederseniz, Bakan Sönmez günde 50 bin varil petrol "kamu"nun, 10 bin varil de "özel"in çıkarttığını en yetkili ağız olarak söylüyor. Hani çıkartamıyorduk?

Yine Sayın Bakan, yıllık 38 ton altın çıkartıldığından bahsediyor.

Şimdi milletimizin; Prof. Dr. Baş "Biz Türkiye olarak maden zengiyiz, BTP iktidarında bu madenleri devlet-millet ortaklığıyla işleteceğiz. Milletimizi altın zengini, bor zengini, petrol zengini yapacağız" dediğinde "Lozan'a göre çıkartamıyoruz" diyen iftiracıları yakalarından tutup hesaba çekmesi gerekmiyor mu?

Niye bizi kandırdınız demeleri gerekmiyor mu?

Dikkat çeken diğer husus ise, Türkiye'nin, altın rezervlerinde resmi kayıtlara göre dünya ikincisi olmasına rağmen "altın ithalatçısı" olması garabeti…

AKP iktidarı döneminde yabancı maden şirketlerine adece altın için verilen maden arama ruhsatı 1000'i aşmış durumda… 

Geçtiğimiz aylarda Kanadalı Alamos şirketinin Kaz Dağları macerasını hepimiz hatırlıyoruz.

Hani şu Kaz Dağları'nda 100 milyon dolarlık mütevazı bir yatırımla, 4,5 milyarlık bir gelir elde eden şirket… CEO'su, Türklerin çok iyi taş taşıdığından bahsediyordu.

Bu, sadece bir ruhsat, bunun gibi 1000 ruhsat daha var. Türkiye bir altın cenneti ama kaymağını Kanadalı, Norveçli, Alman, ABD'li, Fransız, İngiliz şirketler yiyor.

Petrol konusunda da aynı durumdayız.

Tüm resmi belgeler gösteriyor ki, Türkiye petrol denizi üzerinde ama bu petrol ruhsatlarını yine başta ABD'li şirketler olmak üzere yabancılara devretmişiz.

İşin garip tarafı, kendi altınımızı, petrolümüzü yabancılara devretmişken, Sudan'da, Özbekistan'da arama ruhsatı alıyoruz.

Yani maden politikamızın tutulacak tarafı yok.

Üstelik maden ruhsatlarını hala devretmeye de devam ediyoruz.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG), hukuki durumları sona eren ve ihalelerinin yapılması sonucu başvuru olmayan 305 adet maden sahasını ikinci defa ihale ederek aramalara açacak. 

Ayrıca MAPEG, ayrı ayrı olmak üzere 52 adet ve 22 adet maden sahasını da ihale edilmek suretiyle aramalara açacak.

Kendi madenlerinin ve topraklarının kıymetini bilmeyen bir ülkenin, batması, yok olması kaçınılmazdır. Çünkü milleti toprak tutar, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri tutar.

İşte Prof. Dr. Haydar Baş ve Milli Ekonomi Modeli, ülkemizin ve milletimizin bu madenlerle ve verimli topraklarla yeniden buluşması demektir.

BRICS temsilcisi Prof. Dr. Gorbanovski boşuna, "Haydar Baş demek zenginlik demektir" demiyor. Yaşıyor ve görüyor.