"Sekreter, Irak seferine çıkmadan önce, bana dedi ki: "Bu sefer vazifen, Müslümanlar arasındaki ihtilafları iyice tanımak ve bakanlığa bilgi vermektir. Müslümanların arasındaki ihtilafı şiddetlendirebilirsen, İngiltere'ye en büyük hizmeti yapmış olacaksın.
Biz İngilizler, refah ve saadet içinde yaşamamız için, bütün dünya devletlerinde ve sömürgelerimizde tefrikalar çıkarmak zorundayız. Osmanlı Devletini de ancak böyle fitnelerle yıkabiliriz.
Böyle olmazsa, sayıca az bir millet, sayısı çok olan bir millete nasıl hüküm edebilir?
Bütün gücünle, zayıf noktaları ara bul ve oradan içeriye gir. Bilmiş ol ki, Osmanlı Devleti ve İran, zayıf devrelerini yaşıyorlar. Bunun için, senin vazifen, idarecilere karşı isyana sevk etmektir!
Tarih, bütün değişimlerin, halkın ayaklanmasından kaynaklandığını göstermiştir. Müslümanların birlik beraberliği kuvvetleri dağılınca, onları rahatça imha ederiz."
Hempher hatıratında böyle yazıyor. Görevini de çok iyi yaptığı tarihte kayıtlı. Öyle ki yıllarca Müslümanlara namaz kıldırıyor ve kimse onun bir Hıristiyan, ajan olduğunu anlayamıyor.
Thomas Edvard Lawrence ise zengin bir aileye mensup. Oxford bitirmiş. Arap dili ve medeniyetini artı İslam'ı çok iyi öğrenmiş bir kişiydi. İngiliz sömürge bakanlığından aldığı görevle Ortadoğu'ya geldi.
Yaptığı görev ortada. Bu kutsal topraklarda bir mezhep bile kurdurdu. 'Büyük Arabistan' hayali, etnik ve mezhepsel tahriklerle bölge haklarını Osmanlıya karşı ayaklandırdı.
Lawrence o günleri şöyle anlatır;
"Osmanlı'nın çöküşü için Arap yarımadasında, padişah ve halifeye karşı ayaklanmaya ihtiyaç vardı. Bunu teminde hiç zorluk çekmedim.
Hicaz Şerifi Hüseyin oğulları Faysal ve Abdullah, kendileri ve ümmetleri için ihaneti mukaddes vazife sayarak adeta bana yol gösterdiler. Abdullah bana Belçika'dan Her Arab'ın atasından miras olarak aldığı Türk düşmanlığı patlamak için ateş bekleyen bomba gibiydi."
Lawrence aynı oyunları Milli Mücadele ve Cumhuriyetin ilk yıllarında Anadolu'da da uygulamaya çalıştı. Doğudaki isyanlarda Nakşî şeyhlerine akıl hocalığı yaptı. Genç cumhuriyete karşı 30 yakın isyan çıkarıldı.
Bu kişiler, o günkü Osmanlı imparatorluğunun, Ortadoğu coğrafyasında görev yapmış ve o bölgede yaşayan Müslümanlara yukarıda saydığım gömleklerden herhangi birini giyerek milliyetçilik (ırkçılık), mezhepçilik, aşiretçilik gibi ölümcül virüs aşılarını yapmış, bağımsızlık, sosyal haklar, rahat ve huzurlu yaşam gibi sanal bir rüyaya Müslümanları iterek Osmanlıyı arkadan vurmuşlardı.
Oysa Osmanlı, İngiltere'nin çok sadık bir müttefikiydi. İngiltere'yi dost ilan etmişti. Parasını bile İngilizlere bastırıyordu. Hatta Milli Mücadeleye karşı İngilizleri destekliyor ve İngiliz bayrağı altında İslam'ı daha iyi yaşayacaklarına dair fetvalar aldırıyor ve milleti buna iknaya çalışıyorlardı.
Lawrence hatıratında İngiliz Sömürgeler Bakanının, kendilerine şöyle dediğini anlatıyor; "Bir İran Atasözü derki: 'Öncekiler ekti biz yedik. Şimdi biz ekiyoruz, gelecekteki çocuklarımız yesinler diye. Ben, size müjde veriyorum. Bir asır sonra istediklerimize kavuşacağız arkadaşlar."
Bugün İslam coğrafyası ve ülkemizin haline bakınca maalesef İngiliz Sömürgeler Bakanının sözünü gerçekleştiğini görüyoruz.
Evet, Lawrence ve Hempher bedenen öldüler ama ruhen ölmediler, aramızdalar. Bu kişilerin üzerlerinde kimi zaman siyasetçi, kimi zaman alim, kimi zaman imam, kimi zaman bilgin vs. gömlekleri vardı. Onlar öldüler. Gömleklerini ise başkaları giydi.
(yarın devam edelim)...
Biz İngilizler, refah ve saadet içinde yaşamamız için, bütün dünya devletlerinde ve sömürgelerimizde tefrikalar çıkarmak zorundayız. Osmanlı Devletini de ancak böyle fitnelerle yıkabiliriz.
Böyle olmazsa, sayıca az bir millet, sayısı çok olan bir millete nasıl hüküm edebilir?
Bütün gücünle, zayıf noktaları ara bul ve oradan içeriye gir. Bilmiş ol ki, Osmanlı Devleti ve İran, zayıf devrelerini yaşıyorlar. Bunun için, senin vazifen, idarecilere karşı isyana sevk etmektir!
Tarih, bütün değişimlerin, halkın ayaklanmasından kaynaklandığını göstermiştir. Müslümanların birlik beraberliği kuvvetleri dağılınca, onları rahatça imha ederiz."
Hempher hatıratında böyle yazıyor. Görevini de çok iyi yaptığı tarihte kayıtlı. Öyle ki yıllarca Müslümanlara namaz kıldırıyor ve kimse onun bir Hıristiyan, ajan olduğunu anlayamıyor.
Thomas Edvard Lawrence ise zengin bir aileye mensup. Oxford bitirmiş. Arap dili ve medeniyetini artı İslam'ı çok iyi öğrenmiş bir kişiydi. İngiliz sömürge bakanlığından aldığı görevle Ortadoğu'ya geldi.
Yaptığı görev ortada. Bu kutsal topraklarda bir mezhep bile kurdurdu. 'Büyük Arabistan' hayali, etnik ve mezhepsel tahriklerle bölge haklarını Osmanlıya karşı ayaklandırdı.
Lawrence o günleri şöyle anlatır;
"Osmanlı'nın çöküşü için Arap yarımadasında, padişah ve halifeye karşı ayaklanmaya ihtiyaç vardı. Bunu teminde hiç zorluk çekmedim.
Hicaz Şerifi Hüseyin oğulları Faysal ve Abdullah, kendileri ve ümmetleri için ihaneti mukaddes vazife sayarak adeta bana yol gösterdiler. Abdullah bana Belçika'dan Her Arab'ın atasından miras olarak aldığı Türk düşmanlığı patlamak için ateş bekleyen bomba gibiydi."
Lawrence aynı oyunları Milli Mücadele ve Cumhuriyetin ilk yıllarında Anadolu'da da uygulamaya çalıştı. Doğudaki isyanlarda Nakşî şeyhlerine akıl hocalığı yaptı. Genç cumhuriyete karşı 30 yakın isyan çıkarıldı.
Bu kişiler, o günkü Osmanlı imparatorluğunun, Ortadoğu coğrafyasında görev yapmış ve o bölgede yaşayan Müslümanlara yukarıda saydığım gömleklerden herhangi birini giyerek milliyetçilik (ırkçılık), mezhepçilik, aşiretçilik gibi ölümcül virüs aşılarını yapmış, bağımsızlık, sosyal haklar, rahat ve huzurlu yaşam gibi sanal bir rüyaya Müslümanları iterek Osmanlıyı arkadan vurmuşlardı.
Oysa Osmanlı, İngiltere'nin çok sadık bir müttefikiydi. İngiltere'yi dost ilan etmişti. Parasını bile İngilizlere bastırıyordu. Hatta Milli Mücadeleye karşı İngilizleri destekliyor ve İngiliz bayrağı altında İslam'ı daha iyi yaşayacaklarına dair fetvalar aldırıyor ve milleti buna iknaya çalışıyorlardı.
Lawrence hatıratında İngiliz Sömürgeler Bakanının, kendilerine şöyle dediğini anlatıyor; "Bir İran Atasözü derki: 'Öncekiler ekti biz yedik. Şimdi biz ekiyoruz, gelecekteki çocuklarımız yesinler diye. Ben, size müjde veriyorum. Bir asır sonra istediklerimize kavuşacağız arkadaşlar."
Bugün İslam coğrafyası ve ülkemizin haline bakınca maalesef İngiliz Sömürgeler Bakanının sözünü gerçekleştiğini görüyoruz.
Evet, Lawrence ve Hempher bedenen öldüler ama ruhen ölmediler, aramızdalar. Bu kişilerin üzerlerinde kimi zaman siyasetçi, kimi zaman alim, kimi zaman imam, kimi zaman bilgin vs. gömlekleri vardı. Onlar öldüler. Gömleklerini ise başkaları giydi.
(yarın devam edelim)...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025