Tükeniş ve çırpınışSağır sultanın duyduğu, körebenin de gördüğü gibi Türkiye'nin gidişi iyi değil. İçine girilen çıkmaz sokakta artık yolun sonu görülüyor.Bazı kalemler artık yazmaya, bazı ağızlar konuşmaya başladı. Evet, susmak suça iştirak etmektir; tamam, gereken tepkileri de ortaya koyalım; peki, bütün bunlar çözüm olacak mı?Elbette dikkatleri bir noktaya teksif etmek gündem oluşturmak açısından bir metoddur, ancak çözüm değildir. Çözüm, yapılan teşhisin doğruluğunu gerektirir. Çözüm tedaviyi bilmeyi gerektirir. Çözüm metodun doğru uygulanışını gerektirir.Tıkanmışlık yalnız ülkemizde değil; bütün dünya da çözümsüzlük içinde çırpınıp duruyor.25 yıl önce uygulamaya konan dünyanın ekonomik, siyasi, toplumsal yapısını dönüştürmeyi amaçlayan Küreselleşme "serbest piyasa mekanizması" artık iflas etmiş durumda. Küreselleşmenin çöküşü bir değil, her sahada ayan beyan ortada. Küreselleşmeden kastedilenin, milletlerin ve devletlerin, küresel güçlerin esiri olmasıymış. İşte en son yaşanan örnekler: Afganistan işgali, Irak işgali ve devamında ABD'nin küresel işgal planı BOP.Dün teşhis yönünde kör, sağır ve dilsiz davrananlar, bugün çözüme değil de sorunlara yoğunlaşarak, farklı bir yanlışı icra ediyorlar. Sorunların büyüklüğünü dile getirerek, çözüm gösteremedikleri için insanımızın moralini bozmaktalar.Sanki de bize dikte edilen yanlışa, gidişata mecburuz duygusunu yerleştirmeye çalışmaktalar.Seçme hakkı gasp ediliyorİnsanımız üzerinde oynanan bir başka oyun, seçme hakkının gasp edilmesidir. Toplum mühendisleri, toplumu yönlendirmek için bilgi kaynaklarını ve haber ağlarını ellerinde bulundurmaya çalışıyorlar. Toplumun sosyolojik özelliklerinden, Türk insanının psikolojik özelliklerinden hareketle, kâh yanında kâh karşısında görünerek insanımız istenen noktaya sürükleniyor. Güçlünün yanında olmak duygusundan hareketle sanal güçler icat ediliyor. Hangi partinin ne kadar oy alacağı ifade edilerek, kamuoyu yönlendiriliyor. Şu partinin oyu yükseldi, bu partinin düştü şeklinde, seçmenin tercihi etki altına alınıyor. Oysa sayı çokluğu güç değildir. Sayı çokluğu güç olsaydı iktidarı ellerine geçirenler geri bırakmazlardı. Üstelik bütün imkânlar ellerinde olmasına rağmen iktidarını kısa sürede kaybeden birçok harekete tarih şahittir. Haklı ve güçlü olmadığı halde, sayı olarak çok olanlar temelsiz binalar gibidir. En ufak bir sarsıntıda yok olmaya mahkûmdurlar. Artık toplum seçme alışkanlığını da değiştiriyor. Sayı çokluğu oyununa gelmek istemiyor. Suça iştirak etmek istemiyor. Çözümün yanında olmak istiyor. Biliyor ki sayı çokluğu, güçlü olmanın arkasından mutlaka gelecektir. Toplum çözüm arıyorBugün kamuoyu çözümü aramaktadır; çözümün yanında yerini almaktadır. Çiftçimiz, köylümüz, esnafımız, sanayicimiz hâsılı milletimiz çözüm aramaktadır; ekmeğini aramaktadır; onurlu bir hayat yaşayacak ekonomik ve sosyal imkânların arayışı içindedir. İşte böyle bir zaman diliminde sağduyu sahibi sivil toplum örgütleri, akademik çevre, okur-yazar ve çizerlerin çözümün etrafında kenetlenmesi gerekmektedir. Onlarca yıldan beri tolumun çözülmekte olduğunu, ekonominin iflas ettiğini ifade eden Prof. Dr. Haydar Baş beyin söylemlerini artık herkes dile getiriyor. Sıra, Sayın Baş'ın çözümlerinin konuşulduğu zaman dilimine gelmiştir. Önümüzdeki günlerde ekonomide sistem sahibi Sayın Baş'ın "Milli Ekonomi Modeli" dünyanın dört bir tarafından akademisyenlerin katılımı ile umumî efkâra deklere edilecek. Türkiye'den başlayan milletiyle-devletiyle ekonomik kalkınma dalgası bütün dünyaya yayılacaktır.Gözün aydın Türkiye.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025
- Dünya ateş çemberinde: Türkiye’nin stratejisi ne olmalı? / 10.03.2025
- Wilson’dan İmralı’ya: Türkiye’yi bölme planı mı devrede? / 04.03.2025
- Oruç, ilahi bir emir ve bilimsel bir şifadır / 03.03.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025
- Dünya ateş çemberinde: Türkiye’nin stratejisi ne olmalı? / 10.03.2025
- Wilson’dan İmralı’ya: Türkiye’yi bölme planı mı devrede? / 04.03.2025
- Oruç, ilahi bir emir ve bilimsel bir şifadır / 03.03.2025