15 Temmuz hain darbe girişimi, FETÖ'nün gerçek yüzünün toplum ve siyaset tarafından algılanması bakımından kırılma noktasıdır.
Böylece siyaset, devlet çarkına ve milletin kılcal damarlarına çöreklenmiş bu Amerikancı-Vatikancı güruhu kökünden kazımaya koyulmuştur.
FETÖ'nun, eskilerin tabiriyle "alâmet-i farikası", yani tescilli markası ve baskın karakteri "dinler arası diyalog fitnesi"dir.
Dinler arası diyalog fitnesi Deccal illetidir.
FETÖ'nun bu fitneyi, "Ehl-i Kitap ile ittifak" ve "Hıristiyan şehit" gibi itikadî batılları türeten S. Nursî öğretisinden kaptığı gerçeği, programlarına katılan ilim erbabının ve kendilerinin beyanlarıdır.
Bu bağlamda Türk siyasetinin ve toplumun, dinler arası diyalog fitnesini en az FETÖ ihaneti kadar ciddiye alma mükellefiyeti vardır.
Zira bu illet, sadece FETÖ ile sınırlı kalmamış, Prof. Dr. Haydar Baş, kadrosu ve dostları dışında, toplumun tamamına yakınına sirayet etmiştir.
Maalesef cemaatler, cemiyetler, tarikatlar, Diyanet, STK'lar, partiler, milliyetçi geçinenler, gardırop Atatürkçüler, akademisyenler, cüppeliler, şalvarlılar? vs. 15 Temmuz ihanetine kadar el birlik dinler arası diyalog değirmenine su taşıyorlardı. FETÖ ise değirmenin başındaydı.
Alışkanlık mı, meydanı boş bırakmamak mı, kronik gafillik mi bilinmez; ama birçokları hala bu dinler arası diyalog illetinden kurtulmuş değiller.
Türkiye'de, konjonktür gereği dinler arası diyalog fitnesinden güya Allah'a sığınıp el çektiklerini ikrar edenler, Avrupa'da harala-gürele diyalogu sürdürüyorlar. Diyanet, Milli Görüşçüler, Süleymancılar ve kripto nurcular maalesef bu eksende hizmet veriyor.
Geçmiş mübarek Kadir gecesinde Diyanet'in Mannheim Yavuz Selim camiinde, Tevhid peygamberi Muhammed Mustafa'nın mihrabında imam-papaz-haham birlikte barış duasına durdu; Tevhidin merkezinde şirki dalgalandırdılar? "Kâfirlerin duâsı sapıklık içinde kalmaktan başka bir şey değildir" şeklindeki Ra'd Suresi 14. ayetin hükmünü adeta yok saydılar, Müslümanları avladılar.
Bu seneki hacda, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, bu M. Emin hoca benim dinler arası diyalogcu olduğum hususunda, hatta Görmez'in görmedikleri diye yazılar yazıyor, diye duyuruda bulunmuştu Basın danışmanı Halil beye. Diyalog karşıtı beyanatlarımdan bir dosya hazırla da kendisine ver, demişti.
Ben de, beyanatta problem yok, problem icraatta demiştim.
Avrupa'da bulunduğum hem Ramazan ayında, hem de geçen bir buçuk ayda gördüm ki, dediğimde yanılmamışım!
Diyanet, Avrupa'da dinler arası diyalog bağlamında yanlış üstüne yanlış yapmaya devam ediyor. Diyanet, dinler arası diyalog fitnesini Avrupa'da sürdürüyor.
Avrupa'da FETÖ'ye ihtiyaç yok.
Diyanet'in en son Hollanda'daki batıl icraatını, sayın Başkan'a ilettim. İki hafta oldu. Döneceklerini belirtmelerine rağmen ses-sadâ yok.
Başkan Görmez'in görmedikleri değil; bilakis Görmez'in bizzat gördükleri bunlar!
Şunu ilettim Başkan'a:
Diyanet'in yani DITIB'in Hollanda Nijmegen Eyüp Sultan Cami, yeniden inşa edilecek. Yeni inşaat projesinde caminin yanında diğer inanç sahipleri için bir oda kilise ve bir oda havra olarak onay alınıyor.
Buna ihtiyaç yok.
Zira etrafta kilise vs. çok.
Bu proje camimize gelen çocuklarımız için tuzak olduğu gibi, cami vesilesiyle şirke ve teslise meşruiyet kazandırma gayretkeşliğidir.
Bu proje Dırar mescidi ve FETÖ tipi hizmetin bir başka versiyonudur.
Bir kısım Türk vatandaşları bundan rahatsızdırlar.
Kilise ve yerel idare ile işbirliği içinde projeyi yürütenler, Diyanet İşlerinin buna onay verdiğini, hiçbir mahsurun olmadığını, entegresyona katkı sağlayacağını konuşuyorlar.
Yerel idareciler de aynı minval üzere beyanatlar veriyor.
Bu projenin Eyüp Sultan ismine yakışır vaziyette şirkten ve teslisten arındırılarak "takva ve tevhid projesine" çevrilmesi gerekiyor."
Başkan Görmez artık bunları biliyor, görüyor. Ancak Diyanet, Hollanda'da sağına kilise-soluna havra kondurulmuş Nijmegen Eyüp Sultan Cami'ni bile bile yürütüyor.
Vatikan, hatta FETÖ bile böyle bir batıl iş işlemedi, ben duymadım. Duyan varsa, beni de bilgilendirsin.
Vaziyet bu iken; Diyanet, bile bile bu yanlışı yapıyorsa, Görmez'in kripto nurcu damarı mı kabardı, diyenleri haklı çıkartmış olur.
İslam'ın Tevhid akidesini, Türk milletinin sahih imanını ve birliğini koruyup kollamakla resmen vazifeli olan Diyanet, Vatikan ve FETÖ'nün bile yapmadığını, bunca musibetten sonra hala yapıyorsa; o zaman, Görmez'in bizzat görüp yaptıkları da yanlış, demek bize düşer.
Görüp yaptıklarınız da yanlış, görmeyip yaptıklarınız da sayın Görmez!
Böylece siyaset, devlet çarkına ve milletin kılcal damarlarına çöreklenmiş bu Amerikancı-Vatikancı güruhu kökünden kazımaya koyulmuştur.
FETÖ'nun, eskilerin tabiriyle "alâmet-i farikası", yani tescilli markası ve baskın karakteri "dinler arası diyalog fitnesi"dir.
Dinler arası diyalog fitnesi Deccal illetidir.
FETÖ'nun bu fitneyi, "Ehl-i Kitap ile ittifak" ve "Hıristiyan şehit" gibi itikadî batılları türeten S. Nursî öğretisinden kaptığı gerçeği, programlarına katılan ilim erbabının ve kendilerinin beyanlarıdır.
Bu bağlamda Türk siyasetinin ve toplumun, dinler arası diyalog fitnesini en az FETÖ ihaneti kadar ciddiye alma mükellefiyeti vardır.
Zira bu illet, sadece FETÖ ile sınırlı kalmamış, Prof. Dr. Haydar Baş, kadrosu ve dostları dışında, toplumun tamamına yakınına sirayet etmiştir.
Maalesef cemaatler, cemiyetler, tarikatlar, Diyanet, STK'lar, partiler, milliyetçi geçinenler, gardırop Atatürkçüler, akademisyenler, cüppeliler, şalvarlılar? vs. 15 Temmuz ihanetine kadar el birlik dinler arası diyalog değirmenine su taşıyorlardı. FETÖ ise değirmenin başındaydı.
Alışkanlık mı, meydanı boş bırakmamak mı, kronik gafillik mi bilinmez; ama birçokları hala bu dinler arası diyalog illetinden kurtulmuş değiller.
Türkiye'de, konjonktür gereği dinler arası diyalog fitnesinden güya Allah'a sığınıp el çektiklerini ikrar edenler, Avrupa'da harala-gürele diyalogu sürdürüyorlar. Diyanet, Milli Görüşçüler, Süleymancılar ve kripto nurcular maalesef bu eksende hizmet veriyor.
Geçmiş mübarek Kadir gecesinde Diyanet'in Mannheim Yavuz Selim camiinde, Tevhid peygamberi Muhammed Mustafa'nın mihrabında imam-papaz-haham birlikte barış duasına durdu; Tevhidin merkezinde şirki dalgalandırdılar? "Kâfirlerin duâsı sapıklık içinde kalmaktan başka bir şey değildir" şeklindeki Ra'd Suresi 14. ayetin hükmünü adeta yok saydılar, Müslümanları avladılar.
Bu seneki hacda, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, bu M. Emin hoca benim dinler arası diyalogcu olduğum hususunda, hatta Görmez'in görmedikleri diye yazılar yazıyor, diye duyuruda bulunmuştu Basın danışmanı Halil beye. Diyalog karşıtı beyanatlarımdan bir dosya hazırla da kendisine ver, demişti.
Ben de, beyanatta problem yok, problem icraatta demiştim.
Avrupa'da bulunduğum hem Ramazan ayında, hem de geçen bir buçuk ayda gördüm ki, dediğimde yanılmamışım!
Diyanet, Avrupa'da dinler arası diyalog bağlamında yanlış üstüne yanlış yapmaya devam ediyor. Diyanet, dinler arası diyalog fitnesini Avrupa'da sürdürüyor.
Avrupa'da FETÖ'ye ihtiyaç yok.
Diyanet'in en son Hollanda'daki batıl icraatını, sayın Başkan'a ilettim. İki hafta oldu. Döneceklerini belirtmelerine rağmen ses-sadâ yok.
Başkan Görmez'in görmedikleri değil; bilakis Görmez'in bizzat gördükleri bunlar!
Şunu ilettim Başkan'a:
Diyanet'in yani DITIB'in Hollanda Nijmegen Eyüp Sultan Cami, yeniden inşa edilecek. Yeni inşaat projesinde caminin yanında diğer inanç sahipleri için bir oda kilise ve bir oda havra olarak onay alınıyor.
Buna ihtiyaç yok.
Zira etrafta kilise vs. çok.
Bu proje camimize gelen çocuklarımız için tuzak olduğu gibi, cami vesilesiyle şirke ve teslise meşruiyet kazandırma gayretkeşliğidir.
Bu proje Dırar mescidi ve FETÖ tipi hizmetin bir başka versiyonudur.
Bir kısım Türk vatandaşları bundan rahatsızdırlar.
Kilise ve yerel idare ile işbirliği içinde projeyi yürütenler, Diyanet İşlerinin buna onay verdiğini, hiçbir mahsurun olmadığını, entegresyona katkı sağlayacağını konuşuyorlar.
Yerel idareciler de aynı minval üzere beyanatlar veriyor.
Bu projenin Eyüp Sultan ismine yakışır vaziyette şirkten ve teslisten arındırılarak "takva ve tevhid projesine" çevrilmesi gerekiyor."
Başkan Görmez artık bunları biliyor, görüyor. Ancak Diyanet, Hollanda'da sağına kilise-soluna havra kondurulmuş Nijmegen Eyüp Sultan Cami'ni bile bile yürütüyor.
Vatikan, hatta FETÖ bile böyle bir batıl iş işlemedi, ben duymadım. Duyan varsa, beni de bilgilendirsin.
Vaziyet bu iken; Diyanet, bile bile bu yanlışı yapıyorsa, Görmez'in kripto nurcu damarı mı kabardı, diyenleri haklı çıkartmış olur.
İslam'ın Tevhid akidesini, Türk milletinin sahih imanını ve birliğini koruyup kollamakla resmen vazifeli olan Diyanet, Vatikan ve FETÖ'nün bile yapmadığını, bunca musibetten sonra hala yapıyorsa; o zaman, Görmez'in bizzat görüp yaptıkları da yanlış, demek bize düşer.
Görüp yaptıklarınız da yanlış, görmeyip yaptıklarınız da sayın Görmez!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019