Göç İdaresi Genel Müdürlüğü verilerine göre Türkiye'de 196 farklı ülkeden yaklaşık 5.5 milyon yabancı var, bunlardan çoğu geçici koruma statüsüne (sığınmacı) sahip.
Ülkemizde sığınmacı statüsünde olan Suriyelilerin sayısı yaklaşık 3.7 milyon (gayrı resmi verilere göre 5 milyon).
Bu Suriyelilerden kamplarda yaşayanların sayısı yalnızca 56 bin. Geriye kalanlar şehirlerde yaşıyor.
527 bin 749 kişi ile en çok Suriyeli barındıran şehrimiz tahmin edebileceğiniz gibi her köşe başında Suriyeli gruplara rastladığımız İstanbul.
İstanbul'u 451 bin 962 kişi ile Gaziantep, 435 bin 845 kişi ile Hatay takip ediyor.
Suriyelilerin yerli nüfusa oranla en yoğun olduğu şehir ise yüzde 74 ile Kilis. Kilis'te 143 bin Türk Vatandaşına karşılık 105 bin Suriyeli bulunuyor. Suriyeli yoğunluğunda Kilis'i yüzde 20.8 oran ile Hatay takip ediyor.
Türk nüfusa oranla Suriyelilerin oranı Şanlıurfa'da yüzde 20.1, Mersin'de yüzde 12.5, Adana'da yüzde 11.3, Mardin'de yüzde 10.5, Kahramanmaraş'ta yüzde 8, Bursa 'da yüzde 5.8, Kayseri'de yüzde 5.7, Konya'da yüzde 5.4, İzmir'de ise yüzde 3.4 seviyesinde.
Hükümet yetkililerinin zaman zaman yaptıkları açıklamalara göre Türkiye'nin sadece Suriyeli sığınmacılar için 10 yılda yaptığı harcama 40 milyar doları aşıyor.
Yukarıdaki verilerin de gösterdiği gibi Türkiye'de hükümet Suriyelilere yardım edeceğim diye Türkiye'yi mülteci ve sığınmacı deposu haline getirdiği ortadayken İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, sığınmacılar konusunda çok iddialı açıklamalar yapıyor.
Dünyada Türkiye kadar kapsamlı ve sağlıklı işleyen bir göç yönetimi olduğu gösterilirse Sayın Bakan adını değiştirecekmiş.
Sayın Bakan kendine yeni isim olarak neyi düşünüyor bilmiyorum ancak, Türkiye'nin göç yönetimini irdelediğimizde birkaç isim değişikliğinin yeterli olabileceğini zannetmiyorum.
Ayrıca Sayın Bakan'a göre 'Türkiye'nin bu benzersiz göç yönetimini' uygulayan kişi Cumhurbaşkanı Erdoğan, onu tek anlayan kişi de Almanya Şanşölyesi Angela Merkel'miş.
Bizi bu konuda da
kıskanıyorlar mı yoksa?
Sayın İçişleri Bakanı'nın bu açıklamalarını okuyunca insan ister istemez, 'bizi bu konuda da kıskanıyorlar mı acaba?' diye sormadan edemiyor.
Önümüzdeki günlerde Ak Parti cephesinden 'bizi kıskanıyorlar' sözleri duyarsanız sakın şaşırmayın.
Bizi kıskananlar bu ülkeler göç konusuna nasıl yaklaştıklarına hızlıca bir göz atalım dilerseniz.
Önce Almanya…
Almanya'da göçmenlik programına başvuru yapmak isteyen birisinin Alman ekonomisine yarar sağlayacak tecrübe, eğitim, bilgi ve yeterli vasıflara sahip olması gerekiyor.
Göçmenlerin en çok gitmek istedikleri Kanada'ya bakalım.
Kanada 54 yıldır puanlama sistemine göre göçmen alıyor. Göçmenlerin yabancı dil bilgisi ve eğitimi iyi düzeyde olması gerekiyor. Ayrıca göçmenlerin yaşı, mesleki tecrübeleri ve uzmanlıkları da kabul için önemli kriterler arasında.
Avustralya da göçmenler için popüler.
Kanada'dan sonra en çok göç alan ülkelerden biri olan Avustralya büyük göç dalgalarını engelleyen bir politika uyguluyor.
En çok göç alan bir başka ülke olan Norveç ise herhangi bir suçtan yargılanmış kişileri ülkesine kabul etmiyor.
Dikkat ederseniz hızlıca saydığımız bu Avrupa ülkeleri, işlerine yarayacak, ekonomilerine değer katacak göçmenleri kabul ediyorlar. Kendilerine yük olacak, toplumsal sorunlara neden olabilecek göçmenlere ise kapılarını kapatıyorlar.
Bütün bunlara baktığımızda Sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya göre tüm bu ülkeler göç politikası konusunda yanlış yapıyor, bir tek Türkiye doğruyu yapıyor!
Hükümet kendini övedursun, Avrupa ülkeleri adeta seçmece karpuz gibi Türkiye'deki milyonlarca mülteci ve sığınmacıdan işine yarayanları seçip alıyor. Aslında Türkiye göçü değil, göç Türkiye'yi yönetiyor. Adeta ülkemiz modern köle pazarı haline getirilmiş durumda.
O yüzden Suriye'den olsun Afganistan'dan olsun bu göç dalgalarının hiç biri tesadüfen ortaya çıkmış değildir.
Burada Franklin Roosevelt'in 'Politikada hiçbir şey kazayla olmaz. Olmuşsa, öyle planlanmıştır' sözünü hatırlatmakta fayda var.
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024