Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), uzun zamandan beri gündeme getirdiği genel af yasa taslağını dün TBMM Başkanlığı'na sundu.
Yasa teklifinin gerekçeleri oldukça önemli:
1) FETÖ mensubu hâkim ve savcıların geçmişte adalet mekanizması ve adalet duygusunda açtığı yaraların onarılması
2) Cezaevlerinin haddinden fazla dolu olması ve bunun da insan hakları ihlallerine neden olması…
MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, ilk maddeyle alakalı şunları söylüyor:
"Hazırladığımız kanun teklifinin amacı, FETÖ mensubu hâkim ve savcıların geçmişte adalet mekanizması ve adalet duygusunda açtığı yaraların onarılmasıdır. Hain FETÖ örgütünün adalet sistemimiz içerisinde yapmış olduğu kadrolaşmanın sağladığı avantajla siyasi, ideolojik ve ekonomik olarak hasım gördüğü kişileri hukuk dışı yöntemlerle tasfiye, cezalandırma ve yok etme yollarına başvurduğu bilinen bir hakikattir. Örgüt, binlerce kişiyi haksız yere cezalandırmış ve telafisi mümkün olmayan mağduriyetlere sebep olmuştur. Bu hukuksuz uygulamanın tamamına Türk toplumu tanıktır."
15 Temmuz darbe girişimi sonrası, devlet kurumlarından özellikle de yargı kurumlarından tasfiye olan ve de tutuklanan FETÖ mensuplarının çokluğuna bakıldığında, bunların adalet mekanizmasına yön verdiği bir dönemde gerçek adaletin sağlanamayacağı muhakkaktır.
FETÖ özellikle de kumpaslarla meşhurdur.
Bir dönem ceza verenlerin, bugün ülkeye darbe girişiminde bulunan bir terör örgütüne mensubiyeti ile cezaevine girdiğine şahit olduk. Elbette ki bunların dün kurduğu mahkemelerde binlerce insanın mağdur olduğunu kabul etmek bir zorunluluktur.
Bunun temizlenmesi lazım ve belirli suçlar –ki bunlar zaten yasa taslağında madde madde sayılıyor- dışındakilere af getirilerek bu adaletsizlik, bu muamma, bu garabet tablo acilen ortadan kaldırılması lazım.
Yasa teklifinde af kapsamı dışında bırakılan hususlar; cinsel saldırı, soykırım, kasten öldürme, çocuk istismarı, kadınlara karşı işlenen suçlar, terör, darbe suçları, cumhurbaşkanına suikast ve fiili saldırı, yasama organına ve hükümete karşı suçlar, işkence ve Atatürk aleyhine işlenen suçlar olarak sayılıyor.
Zaten bunların kapsam içinde olması asla düşünülemezdi.
İkinci gerekçe ise "cezaevlerindeki doluluk" dedik. MHP Genel Başkan Yardımcısı Yıldız, bu konuda da şunları söylüyor:
"Cezaevlerinde fiziki koşullar oldukça yetersizdir. Doluluk buradaki insanların insan haklarına aykırı şekilde olmalarına neden olmaktadır. Teklifimiz yasalaşırsa, TBMM'de kabul görürse bu düzenlemeden faydalanacak tutuklu hükümlü sayısı 162 bin 989 kişidir."
Genel afla, aileleriyle birlikte yarım milyon vatandaşın önemli bir mağduriyeti giderilmiş olacak.
Ülkemizde halihazırda 449 cezaevi var ve toplam kapasitesi 211 bin 274'tür. Cezaevlerinde 21 Eylül 2018 itibarıyla 194 bin 404 hükümlü, 59 bin 131 tutuklu olmak üzere toplam 253 bin 535 kişi bulunmaktadır. Yani 42 bin 261 kişi kapasitenin üstünde…
Bu sebeple, FETÖ'nün bozduklarının düzeltilmesi, yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi, insan hakkı ihlallerinin engellenmesi, cezaevlerindeki yükümlü ve tutuklu sayısının makul bir seviyeye gelmesi için genel af zorunluluk gözükmektedir.
Siyasilerimize düşen, genel aftan sonra adalet mekanizmasını adil işleterek, bundan sonra vatandaşların mağduriyet yaşamasını engellemesidir. Toplumu suça teşvik eden bağımlı ve yanlış politikalardan uzak durmasıdır.
Örneğin ekonomide bozulma, fertlerin ve toplumların gelirlerindeki daralma, doğal olarak gasp, hırsızlık, cinayet gibi adi suçların artmasına neden olur, gençleri terör örgütlerinin tuzağına iter.
Gerçek bir adaletin tecelli etmesini istiyorsak, siyasiler olarak gelir adaletini sağlamak, insanlarımızı açlık ve sefaletten kurtarmak zorundayız.
İşsizliği çözmek zorundayız, eğitime ciddi yatırımlar yapmak zorundayız, baba devlet anlayışını getirmek zorundayız.
Bunları yapmadığımız takdirde, yine döner dolaşır, cezaevleri dolar taşar.
Bu durumda suçu işleyenler suçlu olsa da, onların dertlerine çare olmayıp, onları suça meylettiren siyaset anlayışı da suçludur.
Bugün kabul etseniz de, etmeseniz de, dünyada gelir adaletinin tek bir adresi vardır, o da Milli Ekonomi Modeli'dir.
Prof. Dr. Haydar Baş'a ait olan, dünyanın 4 milyar nüfusuna hitap eden BRICS ülkelerinin uyguladığı, istifade ettiği bu eşsiz Model, gerek paranın, gerekse kaynakların adil paylaşımını sağlayarak, milletlere, fertlere sınırsız imkanlar sunmaktadır.
Modelin sahibine danışılarak dört dörtlük uygulandığı bir ülkede inanın cezaevleri sinek avlayacaktır, suç tarih olacaktır.
Ama Türkiye olarak çözümün o kadar uzağındayız ki… Allah içimizdeki hazinenin kıymetini bilmeyi nasip eylesin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025