Sayısı onmilyonlarla ifade edilen bir genç nüfusa sahip olmamız, bizde "haklı" bir özgüven ve rahatlık hissi oluştururken, bugün hükümetin girmek için çırpındığı Avrupa Birliği için de en büyük endişe kaynağıdır. Avrupa Birliği literatürlerine de "resmi" olarak girmek üzere olan "hazım kapasitesinin" özünde de Türkiye'nin genç ve dinamik nüfusu vardır. Yani Avrupa Birliği'ndeki "hazım"sorunu Türkiye ile başlamış olup, bu hazımsızlığın en büyük sebebi de Türk gençliğidir. Gençliğimizle övünürüz. Övünmekte haklıyız da, çünkü Türkiye gibi stratejik özelliklere sahip bir ülkenin en stratejik donanımlarından birisi de gençliktir. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu denli dinamik bir genç nüfus yoktur. Olanların da Türkiye gibi, dünya siyasetine yön verebilecek tarihi ve coğrafi bir vizyonu bulunmamaktadır. Böyle etkili ve stratejik özelliklere sahip hazinemiz, maalesef onyıllardır istismar ediliyor, gelecekleri tarumar ediliyor.Ortada çok ciddi miktarda hammadde var ama Türkiye uzun yıllardır ısrarla bu hammaddeyi enerjiye dönüştüremiyor. Aksine, bu hammadenin üzerini örtüyor, yıpratıyor.Bugün en verimli çağına gelen milyonlarca Türk genci, Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) ile imha ediliyor!Bazıları için bu ifade ağır gelebilir ama durumu en iyi ifade eden fiil bu. Her yıl ortalama 1.5 milyon gencimiz, geleceklerini tayin etme noktasına taşınmış ÖSS'ye giriyor ve bunların sadece yüzde 10-15'i dört yıllık bir üniversiteye girebiliyor. Geriye kalan yüzde 90'lık kesim ise kendilerine hazırlanan "acı kadere" terkediliyor.Türkiye, en büyük silahı ve hazinesi olan gençliğini kendi elleriyle yok ediyor, çaresizliğe, ümitsizliğe ve geleceği olmayan bir yöne sevkediyor. Türkiye'de liseyi bitiren yüzbinlerce genç, milyarlar vererek dersanelere akın ediyor. Dersanelerde 1 yılda, okuduğu 3 yılın tekrarını yapıyor, ve kendisiyle birlikte sınava girecek bir buçuk milyon aday arasından yüzde 10'luk dilime girebilmek için büyük bir uğraş veriyor.Türkiye'de liseyi bitirip, dersanelere giden veya maddi durumu yetmediği için gidemeyip evinde bir yıl boyunca gece gündüz çalışan gençlerimizin tek bir isteği var: Okumak!Bütün çabalar, bütün emekler, milyarlar, yaşanan stresler... bütün hepsi okumak için. Dünyanın neresine giderseniz gidin, okumak için bu denli çaba sarfeden ve böyle saçma bir yarışın içinde yok edilen bir gençlik göremezsiniz. Devletin en temel vazifesi okumak isteyen gençlerine okuma fırsatını vermektir. Sosyal devlet anlayışının en temel prensiplerinden birisi de budur. Ama gelin görün ki, hükümetler gençlerimizin en temel hakkını yıllardır gasp ediyor ve milyonlarca gencimiz bu acımasız sınav çarkında öğütülüyor. "Gençlik bizim geleceğimizdir" diyoruz ama geleceğimizi bu şekilde öğütmekten de maalesef rahatsız olmuyoruz. Gençliğimizi, geleceğimizi sınavdaki 180 soruya bağlayıp, daha sonra o geleceğimizi 195 dakikaya hapsedip intihar odasına kilitliyoruz! Sonra da "işte sana iki seçenek: Ya bu sınavı kazanıp geleceğini kurtar, ya da..." deyip gençliğin geleceğini belirsiz bu üç noktaya teslim edip çekiliyoruz. Burada her iki seçenek de belirsizlik girdabında. Tek farkı, üniversiteyi kazananlar, kendilerini bekleyen karanlık gelecekle 4 yıl sonra müşerref oluyorlar! Bu bağlamda; parti tüzük ve programında mevcut sınav sisteminin çarpıklığını ortaya koyan ve gençliğin okuma hakkını vermenin devletin en temel vazifesi olduğunu ifade eden tek parti olarak Bağımsız Türkiye Partisi'ni görüyoruz. Prof. Dr. Haydar Baş'ın, liseyi bitiren her gence, sınavsız üniversite projesi, Milli Ekonomi Modeli'yle tüm dünyaya takdim edilip, büyük kabul gören sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak ifade ediliyor.Gençliğimiz, yani geleceğimiz için bu projeleri ve sahibini sadece alkışlamakla yetinmeyip, sonuna kadar sahip çıkmalıyız...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012