Ülkemizin bugün içinde bulunduğu ahval ve şerait 1919'dan daha ağır.
Dün Mondros, Sevr antlaşmaları vardı; bugün Habur, Oslo, İmralı süreçleri var. Dünün düşmanları aynı, maşaları farklı. Dün kendi postallarıyla kirletmeyi denediler bugün pis işleri için kullandıkları eldivenleri var.
Türkiye, Sevr'de olduğu gibi masa başında teslim alınmak isteniyor.
İmralı ile yapılan müzakereler yeni anayasa ile hedefine ulaştırılmaya çalışılıyor.
Dün Maraş sokaklarında Fransız askerler dolaşıyordu, bugün Alman askerler Patriot bahanesiyle dolaşıyorlar. Maraş sokaklarında dolaşan Alman, Amerikan ve İsrail askerlerinin bu topraklarda ne işi olduğunu bileniniz var mı? İşte bu yüzden şartlar daha ağır diyoruz, çünkü dün düşman tankıyla topuyla gelmişti bugün ise müttefik adı altında bulunuyor.
Bu milleti dün nasıl kanla, ölümle tehdit ediyorlarsa bugün de aynısını yapıyorlar. İhanet şebekesinin satılmış ajanları, dünün Said mollalarının yerini alanlar " ya kan ya barış" diye tehdit ediyorlar. Peki kimi? Düşman ayak basmasın diye gözünü kırpmadan çeyrek milyon şehit veren Türk milletini. Tabi Türk olmadıkları için Türk milletini de tanımıyorlar.
Terör örgütü neden kurulmuştur? Terör örgütü ilanihaye dağda yaşamak, ilanihaye öldürülmek için dağa çıkarılmadı. Terör örgütünün bir amacı var ve bu amacını gerçekleştirmek için dağa çıkartıldı.
Bugün eğer PKK terör örgütü silahları bırakma noktasına gelmişse iki seçenekten biri gerçekleşmiş demektir.
1- Silahlı mücadelede yenilgiye uğrar ve artık mücadele edemez hale gelir ve teslim olur.
2- Dağa çıkma amacı gerçekleşir, istediklerini alır, galip olur, teslim alır.
Maalesef bugün PKK-İmralı-Ankara üçgeninde yaşanan müzakere süreci ikinci ihtimalin gerçekleştiğini göstermektedir. PKK terör örgütü AKP hükümeti marifetiyle Türkiye’yi esir almıştır. Terör örgütü 30 yıldır yapamadığını yapmış ve bölücü başı liderini muhatap aldırmış ve hükümeti masaya oturtmuştur.
Terör örgütü ve onu destekleyip üzerimize salan Batı dünyası istediği bölünme ve parçalanma talebi kabul gördü ki, PKK masaya oturtuldu.
Bütün bu süreci doğru okuyabilmek ve başbakanın şifrelerini çözebilmek adına BDP Mersin milletvekili Ertuğrul Kürkçü’nün şu sözlerini bir tarafa not etmekte fayda var.
Başbakan Erdoğan’ın Öcalan’a ev hapsi ve genel affın kesinlikle gerçekleşmeyeceği yönündeki sözlerine şöyle cevap veriyor Ertuğrul Kürkçü: “Başbakanın ‘olmaz’ dediği birçok şeyin olduğunu, ‘olur’ dediği birçok şeyin olmadığını bildiğimize göre bu bir karine teşkil etmez.”
İşte başbakanın şifresi bu, başbakanın olmaz dedikleri bir bir oluyor. Ne demişti başbakan Erdoğan. NATO’nun Libya’da ne işi var?
İki gün sonra NATO’nun Libya karargâhı olarak İzmir tayin edildi ve Başbakan Erdoğan “NATO’yu biz davet ettik” diyebildi.
Türkiye’nin hızla irtifa kaybettiği bu süreçte Başbakan Erdoğan’ın olmazlarına yüzde yüz olur gözüyle bakıp süreci bu şekilde değerlendirmek mecburiyetindeyiz.
Başbakan “birlik içindeyiz” diyorsa bilin ki ülke bölünmenin eşiğinde ve hatta bölünmüştür.
Ekonomi yolunda gidiyor diyorsa, bilin ki, ülkenin kasası tam takırdır, ülke batmıştır.
Her şey yolunda diyorsa bilin ki, hiçbir şey yolunda değildir.
Bölücü başıyla masaya oturulduğu şu süreçte gerek Pensilvanya, gerek hükümet üyeleri ağızlarından barış kelimesini düşürmez oldular. Söz konusu BOP’un maşası, ABD-İsrail’in tetikçisi PKK olunca barış, Müslüman Esad olunca savaş. İmralı ile barış, Suriye ile savaş. Başbakan bunu nasıl izah edebilir veya böyle bir garabetin izahı var mıdır? Takdiri sizlere bırakıyorum.
Dün Mondros, Sevr antlaşmaları vardı; bugün Habur, Oslo, İmralı süreçleri var. Dünün düşmanları aynı, maşaları farklı. Dün kendi postallarıyla kirletmeyi denediler bugün pis işleri için kullandıkları eldivenleri var.
Türkiye, Sevr'de olduğu gibi masa başında teslim alınmak isteniyor.
İmralı ile yapılan müzakereler yeni anayasa ile hedefine ulaştırılmaya çalışılıyor.
Dün Maraş sokaklarında Fransız askerler dolaşıyordu, bugün Alman askerler Patriot bahanesiyle dolaşıyorlar. Maraş sokaklarında dolaşan Alman, Amerikan ve İsrail askerlerinin bu topraklarda ne işi olduğunu bileniniz var mı? İşte bu yüzden şartlar daha ağır diyoruz, çünkü dün düşman tankıyla topuyla gelmişti bugün ise müttefik adı altında bulunuyor.
Bu milleti dün nasıl kanla, ölümle tehdit ediyorlarsa bugün de aynısını yapıyorlar. İhanet şebekesinin satılmış ajanları, dünün Said mollalarının yerini alanlar " ya kan ya barış" diye tehdit ediyorlar. Peki kimi? Düşman ayak basmasın diye gözünü kırpmadan çeyrek milyon şehit veren Türk milletini. Tabi Türk olmadıkları için Türk milletini de tanımıyorlar.
Terör örgütü neden kurulmuştur? Terör örgütü ilanihaye dağda yaşamak, ilanihaye öldürülmek için dağa çıkarılmadı. Terör örgütünün bir amacı var ve bu amacını gerçekleştirmek için dağa çıkartıldı.
Bugün eğer PKK terör örgütü silahları bırakma noktasına gelmişse iki seçenekten biri gerçekleşmiş demektir.
1- Silahlı mücadelede yenilgiye uğrar ve artık mücadele edemez hale gelir ve teslim olur.
2- Dağa çıkma amacı gerçekleşir, istediklerini alır, galip olur, teslim alır.
Maalesef bugün PKK-İmralı-Ankara üçgeninde yaşanan müzakere süreci ikinci ihtimalin gerçekleştiğini göstermektedir. PKK terör örgütü AKP hükümeti marifetiyle Türkiye’yi esir almıştır. Terör örgütü 30 yıldır yapamadığını yapmış ve bölücü başı liderini muhatap aldırmış ve hükümeti masaya oturtmuştur.
Terör örgütü ve onu destekleyip üzerimize salan Batı dünyası istediği bölünme ve parçalanma talebi kabul gördü ki, PKK masaya oturtuldu.
Bütün bu süreci doğru okuyabilmek ve başbakanın şifrelerini çözebilmek adına BDP Mersin milletvekili Ertuğrul Kürkçü’nün şu sözlerini bir tarafa not etmekte fayda var.
Başbakan Erdoğan’ın Öcalan’a ev hapsi ve genel affın kesinlikle gerçekleşmeyeceği yönündeki sözlerine şöyle cevap veriyor Ertuğrul Kürkçü: “Başbakanın ‘olmaz’ dediği birçok şeyin olduğunu, ‘olur’ dediği birçok şeyin olmadığını bildiğimize göre bu bir karine teşkil etmez.”
İşte başbakanın şifresi bu, başbakanın olmaz dedikleri bir bir oluyor. Ne demişti başbakan Erdoğan. NATO’nun Libya’da ne işi var?
İki gün sonra NATO’nun Libya karargâhı olarak İzmir tayin edildi ve Başbakan Erdoğan “NATO’yu biz davet ettik” diyebildi.
Türkiye’nin hızla irtifa kaybettiği bu süreçte Başbakan Erdoğan’ın olmazlarına yüzde yüz olur gözüyle bakıp süreci bu şekilde değerlendirmek mecburiyetindeyiz.
Başbakan “birlik içindeyiz” diyorsa bilin ki ülke bölünmenin eşiğinde ve hatta bölünmüştür.
Ekonomi yolunda gidiyor diyorsa, bilin ki, ülkenin kasası tam takırdır, ülke batmıştır.
Her şey yolunda diyorsa bilin ki, hiçbir şey yolunda değildir.
Bölücü başıyla masaya oturulduğu şu süreçte gerek Pensilvanya, gerek hükümet üyeleri ağızlarından barış kelimesini düşürmez oldular. Söz konusu BOP’un maşası, ABD-İsrail’in tetikçisi PKK olunca barış, Müslüman Esad olunca savaş. İmralı ile barış, Suriye ile savaş. Başbakan bunu nasıl izah edebilir veya böyle bir garabetin izahı var mıdır? Takdiri sizlere bırakıyorum.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012