Aklın ve bilimin ne kadar önemli olduğunu pandemi sürecinde daha iyi anlıyoruz.
Güç sadece silah ve paradan oluşmuyor. Onu bilginin beslemesi önemli…
Okulların uzaktan eğitime geçmesi ile her evin bir okul; her ebeveynin öğretmen olma süreci de başlamış oldu.
Uzun bir süre içine girmeyince çocuklarımızı eğitmek için gönderdiğimiz okulların ne kadar sıra dışı ve teknoloji özürlü olduğunu, binaların sevimsiz yapılara dönüştüğünü, pek çok çağdaş imkândan yoksun bırakıldığını daha iyi görüyoruz.
Dünün oyun konsolları ders konsoluna; oyun bilgisayarları ve tabletler ders aracına dönüşmek zorunda kaldı.
Öğrencilere uzaktan verilen dersler onları sınıftaki kadar heyecanlandırıyor mu? Elbette hayır.
Nedeni son derece basit.
Dersler tabletteki oyunlar kadar emek harcanmadığından ve eğlenceli olmadığından yavan kalıyor. Öğrenciler; bir süre sonra ekrana bakmaktan sıkılıyorlar. Hele, hele bir de yeterli hitabet eğitimi almamış öğretmenler ile karşı karşıya kalıyorlar ise ekran başında uyukluyorlar.
Yaptığım küçük bir araştırmada bir ilkokul öğrencisi, "Daha heyecanlı ve aktif bir ders beklerken, benden ekran karşısında seyirci olmam isteniyor. Benim normalde öğrendiğim şeyleri bilmiyormuşum gibi yapıp izlemem mi doğru?" diye sordu. Çoğulcu eğitim yerine bu gidişle öğrenciler birebir eğitimi tercih edecekler. Karşılarında kendilerine ders anlatan bir robot yerine kanlı canlı, iletişim kurabileceği, sohbet edebileceği, dertlerini ve sıkıntılarını paylaşabileceği, anlamadığını sormaktan çekinmeyeceği ve işlenen konuyu kaçırmaktan korkmayacağı bir öğretmen bekliyor.
Bir dönem Avusturalya'da kırsal bölgelerde yaşayan ailelerin çocukları hiç okula gitmeden telsiz ile ders görmüşler; özellikle öğrencilerin çevresel ihtiyaçları göz önüne alınarak bir program uygulanmıştı. Örneğin okul çağına gelen, ancak merkezden kilometrelerce uzakta bir çiftlikte yaşamakta olan çocukların okuma yazma öğrenmesi çok önemliydi. Matematiği geliştirmesi, başka ülkelerin anlatıldığı coğrafya dersleri gibi ufuklarını açıcı dersler ön plana çıkarılmıştı. Bu çocuklar fizik ve kimya görmemişler, ancak tarihsel bilgi, telsize cevap verecek kadar birkaç yerli lehçesini öğrenmiş olmaları yeterli görülmüştü. Sonraları şehir okullarında başarılı olunamadığı için bu sistemden vazgeçildi. Şimdi uzaktaki çocuklar yatılı okullara gönderilmekte; yaz tatillerinde ebeveynlerinin yanına dönerek onlarla hasret gidermekteler.
Pandemi sonrası yatılı okullarda eğitim daha sıkı bir kontrol altına alınarak dış temas kesilmiş, bağışıklığı zayıf olan çocuklar ailelerine gönderilmiştir. Pek insanca bulmasak da çocuklar adeta karantinaya alınmış; okul ve ders dışında sosyal faaliyetlere katılmaları yasaklanmış, ara tatillerde ailelerin yanına gönderilmemiş; okulda oyalanmaları sağlanmıştır.
Çocuklarımız, geleceğimizin mimarlarıdır. Biz kabul etsek de etmesek de onlara hangi bilgiyi yüklersek yükleyelim; kendi geleceklerini kendileri belirleyeceklerdir.
Bugünkü özgür düşünce ve çevresel kaynaklı yaşam tarzı onları bizim isteğimiz dışında şekillendirmektedir. Bir zamanlar biz onları kendi koyduğumuz kurallarla dolu bir dünyaya uymaları için zorlarken, gelecek zaman diliminde onların bizler için koyduğu kurallara uymak zorunda kalacağız.
Eğitimdeki en önemli nokta, onları geleceğe hazırlayacağız derken kendilerine yararlı olmayacak bir sürü gereksiz bilgi ile doldurmak yerine, dışarıdaki vahşi yaşama hazırlayabilmektir.
Çocuk ve gençler için günümüzde, kendilerini ve sağlıklarını korumak; her türlü uyuşturucu, zararlı alışkanlık, heyecanlarını körükleyen cinsel fanteziler ve her türlü bilgi hırsızlığı ile mücadele etmek, iyi birer yurttaş ve iyi birer insan olarak yetişmek, başkaları ile yardımlaşma programlarında buluşmak, çevreyi düşünmek gibi temel ihtiyaçların farkına varmaları zorunludur.
Her çocuğun astronot olup uzaya çıkmak veya Ay'a gitmek gibi bir beklentisi yoktur. Kendilerine böyle bir hedef de koymazlar. Sadece yaşadıkları çerçeveye uygun bir beklenti geliştirirler. Dolayısı ile bu beklentilerine cevap verecek olanaklar sunulmalıdır.
Geleceğin mimarları olacak çocuklara sevgiyi öğretemez, hoşgörüyü aşılayamaz, yardımlaşmanın ana mantığını çözmelerinde destek olamaz isek, ebeveynler olarak aslolan görevlerimizi yapmamış, en önemlisi geleceğin şekillenmesindeki katkımızı ertelemiş oluruz. Ahlak, din, kültür, çalışkanlık vb. pek çok yardımcı programla onları tanıştırmamız sadece kısa bir süre için geçerli olacaktır. Çünkü bunlar eskimiş programlardır ve zaten yaşamlarını sürdürmektedirler.
Yeni nesil, geleceğin mimarları olarak karşımıza çıkmakta; hepimizden daha fazla insani değerlere, yaşam koşullarına, sağlık ve mutluluğa önem vermektedirler. Onlar sadece bize değil, düşüncelerimize de yön vereceklerdir.
Lütfen; onları koruyan, yediren, içiren, okutan bireyler olmaktan çok; onları dinleyen, düşüncelerini paylaşmaya, korkularını yenmeye, geleceği nasıl şekillendirmek istediklerine kulak veren, bunları önemseyen ebeveynler olmaya çalışalım.
Dayattığımız her kural; gelecekte karşımıza ilgisizlik ve sevgisizlik olarak çıkacak; hem bizlerde hem de onların yaşamında derin yaralar açacak ve izler bırakacaktır.
Eğer oğlunuz, kızınız bir gün sizi yalnızlığa mahkûm eder, hatır için arayan, tehlikeye düştüğünüz zaman ilgilenen, açmışsınız, tokmuşsunuz bilmeyen, yaşam koşullarınız umurunda olmayan varlıklara dönüşürse durumu telafi etmeniz mümkün olmayacaktır.
O nedenle sevginizi esirgemeyin, ama sevginizi yok edici bir silaha dönüştürmeyin. Onları geleceğin mimarları olarak görün, geleceğin liderleri olarak yetiştirin.
Çünkü bu pandemi en az beş sene daha gündemimizden düşmeyecek gibi görünüyor…
Mutlulukla kalın…
- Haydar Hoca'yı hatırlarken… / 06.08.2024
- Kıyılarda sorun büyük… / 05.08.2024
- Bir kral, bir prenses ve bir Demir Leydi / 28.07.2024
- Koca Nazım… / 04.06.2024
- Bizim 19 Mayıslarımız… / 19.05.2024
- Helallik / 14.05.2024
- Gerçek… / 18.01.2024
- Gözyaşı… / 27.12.2023
- Yazmak, yaşamaktır… / 23.12.2023