İnsanın, Allah ile arasında perde olarak kendi nefsi vardır. Yani Allah bize şah damarımızdan daha yakın iken, biz O'ndan çok uzağız. İşte, bu uzaklığı milimize etmek, kul olarak insanın atacağı adımlara bağlı…
"Kul, Allah'a bir adım yaklaşırsa, Allah kuluna iki adım yaklaşır. Kul yürüyerek Allah'a giderse, Allah kuluna koşarak gelir..."
Demek ki tüm mesele Allah'a doğru adım atmakta. İnsan ruhu Allah'tan bir nefha olduğundan, doğası ve fıtratı gereği, Allah'a doğru gitmek ister. Nefis ise doğası gereği buna perde olur, şeytana doğru gitmek ister.
İşte, bütün bu gel-gitlerin yaşandığı mekânın adına ise kalp denir. Kalp, iki büyük kuvvetin çatışma alanıdır. Büyük bir savaş var orada. Müslüman, bu savaşta kelime-i tevhid çeker: "LA İLAHE İLALLAH..."
Tövbe eder: "ESTAĞFİRULLAH..."
O kalbe, peygamberini çağırır "ALLAHUMME SALLİ ALA SEYYİDİNA MUHAMMEDİN VE ALA ALİ MUHAMMED" der.
Sonra da, "ALLAH, ALLAH, ALLAH..." diyerek, Allah'ı kalbine davet eder.
Ardından İhlas okur, Fatiha okur, nefsine günlük bir ders verir. Nefis bu dersi ala ala, kötülüğü terk eder, yılanlığı sonlandırır, sonunda boyun eğer... O nefisle yaşarsın ama sana zararı yok. Terbiye olmuş, kalpte savaş sona ermiş, kalp huzura kavuşmuştur.
Huzura eren bir kalbi ise Allah muhatap alır: "Ey mutmain olmuş nefs, sen Allah'tan Allah da senden razı olarak, seçkin kullarım arasına katıl, gir cennetime..." (Fecr Sûresi 27-30). O kul, dünyada iken cenneti yaşar. Cenneti yaşayan bir insanın, yanındakiler de cenneti yaşarlar.
Şöyle ki, o kulun yanında oturduğunuzda, haliniz değişir. Ruhunuz incelir. Kalın bir ruhu ise sıkıntı basar. Kendi ile mücadele ettiği gibi o zat ile de mücadeleye girer. O zat ile arasında bu yaşanılanı, bir başkası bilmez.
Kalbini açarsa, o gönül ehli - zikir ehli zat, o kalbe girer ve gerekeni yapar. İşte, bambaşka bir âlemdir, bu kalp ve gönül âlemi...
Baş Hoca merhum "insan gönüldür, gönül…" diye boşuna demedi. Demek ki neymiş, adım bizden gelecek Allah'a gitmede. Allah, kulu iradesiyle serbest bırakmış, imtihan gereği...
Kalp yolculuğunda kul, zikir yanında kendine bir de Hak dostu kabul etmeli. Kabul etti ama Hak dostu, Hak dünyasına gitti diyelim, yine sorun yok. O zatın "dostluk gömleği", kendine gönül vermiş insanların irşadına, devam eder. Yeter ki gönlünü, ayırmasın.
Peki, kalpte savaş niçin?
Bu savaşı, inanan herkes vermek zorunda mı?
Evet, vermek zorunda! Vermezse eğer, din sahibi olursun ama ahlak sahibi olamazsın. Veya iman olur, din olmaz!
Din nedir?
Allah'ı arayan kula, Allah'ın açtığı caddedir. Musa'nın, İsa'nın hatta Adem'in yürüdüğü aynı cadde idi. O caddeler çıkmaz sokağa girdi, insanlar için Allah, yeniden o caddeyi Muhammedi ile açtı kullarına.
Kıyamete kadar, o cadde, o tek cadde açık. O caddeye girmeden, hiç bir yolculuk veya kulluk söz konusu olmaz. Muhammed (s.a.v) caddesi... O caddeye de Ali ile girilir. Kuralı koyan Allah, senin benim fikir yürütmemiz, boş laf.
"Ben ilmin şehriyim, Ali kapısı..." bitti.
İşte kalp yoluyla Allah'a giden insan, hakikatte kime tutunmuş?
Ali'ye...
Muhammed'e gitmek, Ali'ye tutunmakla mümkün. Demek ki Ali'ye tutunmak, Peygambere ve Allah'a gitmek içinmiş. Kalpte verdiğin savaşta, Ali yoksa yandın!
Neden gerçek Hak dostları "Ali" deyip durdular. Taptuk'u, Yunus'u, Hacı Bektaş'ı, Yesevi'si hep "Ali" dediler. Hacı Bayram'ı, Pir Sultan Abdal'ı, niye "Ali" dediler! Hatta Adem, "Ali" dedi, eşyayı tanıdı. Nuh Ali'ye tutundu, en yüksek menzile çıktı.
Yunus "Ali" dedi, balığın karnından çıktı.
Yusuf kuyuda Ali'ye tutunup çıktı. Ali, alem yaradılmazdan önce de vardı.
Gel çöz bu sırrı!
Ali'siz Müslüman, kalpsiz ve ruhsuz ve hatta İslam'sız Müslüman'dır. O yüzden dünyada Müslüman çok ama çoğu, İslam'sız ve Kur'an'sız ve hatta ne yazık ki imansız!
'Müslüman'lar Müslüman olmalı önce.
Müslümanlar, kalp yolculuğuna, aşk seferine çıkmalı…
Bu seferde;
Yanında, gönül dostu olacak.
Azığı Zikrullah olacak.
Suyu, gözyaşı olacak.
Rehberi, Ali olacak.
Muhammed caddesinde yürüyüşü, ancak o vakit garanti olur.
- Gel çöz bu sırrı! / 25.11.2020
- Sensiz yaşamın bir anlamı yokmuş! / 02.11.2020
- Yolumuz açık olsun Hüseyin Baş! / 28.10.2020