İmam Ali (a.s) hilafet döneminde, halkın bir araya toplandığı önemli günlerden birinde minbere çıkarak halka şöyle hitap etmiştir:
"Resulullah'ın (s.a.a) Gadir-i Hum günü 'Ben kimin mevlasıysam, Ali de onun mevlasıdır' buyurduğunu duyan her Müslümanı Allah'a şahit tutuyorum ki, kalkıp duyduğuna dair şehadette bulunsun. Bu olayı kendi gözleriyle görüp kendi kulaklarıyla duymayan kimse kalkmasın."
O zaman on altısı Bedir savaşında bulunanlar olmak üzere otuz sahabe kalkıp Resulullah'ın Hz. Ali'nin elinden tutarak halka hitaben "Acaba benim müminlere nefislerinden daha evla olduğumu bilmiyor musunuz?" Onlar da "Evet, biliyoruz" dediklerinde "Ben kimin mevlasıysam, Ali de onun mevlasıdır. Ey Allah'ım onu seveni sen de sev; ona düşman olana sen de düşman ol" buyurduğuna şehadette bulundular.
Ama Gadir-i Hum olayında hazır olan bazı sahabeler, Hz. Ali'ye olan haset ve düşmanlıkları yüzünden şehadette bulunmadılar. Bunlardan birisi de Enes ibn-i Malik idi. Hz. Ali (a.s) minberden inip ona, "Ey Enes, neden Resulullah'ın ashabının şehadette bulunduğu gibi sen de onlarla birlikte o gün duyduğuna şehadette bulunmuyorsun?" dediğinde "Ey Emir'el müminin, artık yaşım geçmiş ve duyduklarımı unutmuşum" diye cevap vermişti. O zaman Hz. Ali ona "Eğer yalan konuşuyorsan Allah seni sarığınla gizleyemeyeceğin bir beyazlığa (hastalığa) duçar etsin" diye beddua etti.
Bunun üzerine, Enes ibn-i Malik henüz yerinden kalkmadan cüzzam hastalığına yakalandı. Öyle ki, cüzzam hastalığından yüzü beyazlaştı. Sonraları Enes ağlayarak "Beni salih kulun duası bu hale getirdi; zira ben onun şehadetini gizledim" diyordu.
Bu meşhur olan kıssa birçok kaynakta yer almıştır. Bu olayı Ahmed ibn-i Hanbel de Müsned'inde şöyle nakletmiştir: "Üç kişiden başka hepsi şehadet verdiler; şehadet vermeyen üç kişi de imam Ali'nin (a.s) bedduasını tutuldular" demiştir.
Burada imam Ahmed ibn-i Hanbel'in El Belazuri'ye isnaden naklettiği o üç kişiyi zikretmek yerinde olur. O diyor ki: Hz. Ali, Gadir-i Hum'da bulunanlara ant verdiğinde minberinin altında Enes ibn-i Malik, Bura ibn-i Azib ve Cerir ibn-i Abdullah Beceli de vardı.
Hz. Ali'nin (as) isteğini tekrarlamasına rağmen bu üçünden hiç birisi kalkıp da şehadette bulunmadı. O zaman Hz. Ali (a.s) şöyle dedi: "Allah'ım, bu şehadeti bildiği halde gizleyen kimseyi öyle bir belaya duçar et ki, onunla tanınsın ve bu belaya duçar olmadan canını alma."
Ravi diyor ki: "Enes ibn-i Malik cüzzam hastalığına yakalandı, Bura ibn-i Azib kör oldu, Cerir ibn-i Abdullah ise hicret ettiği halde tekrar bedevi hayatına döndü ve Eş-Şerat bölgesine gidip annesinin evinde öldü."
(İbn-i Kuteybe el Dinnuri'nin yazdığı "Kitab'ul Mearif", s.251 /Müsned-i /Ahmed ibn-i Hanbel, c.1, s.119 /El Belazuri'nin yazdığı "Ensab'ul Eşraf", c.1, s.l52,)
- Hüseyin Baş güler yüzlülüğü ve samimiyeti / 12.10.2022
- Güller beni Şah Hüseyn’e götürün / 04.08.2022
- Mübahele olayı / 26.07.2022
- Gadir-i Hum’u inkâr / 22.07.2022
- Mikdad bin Esved / 15.07.2022
- Benim dedem / 26.01.2022
- Yeşilay ve Kızılay / 06.03.2021