Yüzlerce yıl önce yazılmış kitaplarda bile günümüzde yaşadığımız sorunlar yazıyor dersem bana inanır mısınız?
Geçim sıkıntısı, toprak ve mal kavgaları, makam hırsı ve değer bilmezlikler hep olagelmiş.
Pek çok yazar, Yaratıcı'yı görmediği halde birbirini sevdiğiniz takdirde onun içinizde yaşadığını hissedeceğinizi belirtmiş, dinsel buyrukların insanın köle olması için değil, aksine ayakta durması ve varlığını sürdürmesi için önemli olduğunu belirtmiştir.
Yaratıcı'nın her dinde tartışma konusu olduğu, varlığı ve yokluğu inananlar ve inanmayanlar arasında derin çizgiler oluşturduğu, kardeşler arasındaki sevgi bağının bile göz ardı edildiği bilinmektedir.
Sevginin bedelini para ile ölçmek, ona bir bedel oluşturmak mümkün değildir. Sevgi için bir bedel ödemeniz de söz konusu değildir. Sevgi Yaratıcı'nın insanlara kattığı çok önemli bir değerdir. Sevgiyi sadece iki kişi arasında birlikteliğe giden bir aracı aşk olarak düşünmeyin. Sevginin çok farklı hedefleri vardır.
Gülü sevmek başkadır dikenine rağmen, bülbülü sevmek başkadır… Erkek veya kadın bir insanı sevmek başkadır; kadının kocasını, kocanın karısını sevmesi bir başkadır. Bir annenin çocuğunu sevmesi başkadır, kardeşini sevmesi başkadır.
Yaratılmış olan her şey sevilmeye değer. Giydiğin ayakkabıyı sevmek, yaptığın işi sevmek, okuduğun okulu sevmek, çocukluğunda kullandığın bir eşyayı sevmek son derece normaldir.
İnsan olanın, vatanını sevmesi, üzerinde yer alan her köyleri, şehirleri, zenginlikleri, alışkanlıkları, yetişen ağaçtan, yaşayan hayvanlara kadar doğal güzelliklerle birlikte onları sevmesi ve iyiliğini istemesi de güzeldir.
Bu dünyadan göçüp gidenleri sevmek, yaşayanları sevmek kadar doğaldır.
Kısacası sevgi varlığımızın en önemli gereklerinden birisidir.
* * *
Ne yazık ki sevgiden bahsedenlerin, sözlerinin önüne sevgi cümleleri ekleyenlerin yeterince samimi olup olmadıklarını bilmiyoruz. Çünkü sevgi tektir ama gösterilmesinin binlerce yolu vardır. Bazılarımız özlemeden sevmeyi beceremez.
Aksine sevenleri hedef kitlesi yapar. Onları kırmaya, aralarındaki bağı koparmaya çalışır. Senaryolar üretir, komplolar kurar… Bizler; her şeyden çok sonra haberdar oluruz. Ancak öyle senaryolar vardır ki; toplumun değer yargılarını değiştirmeye, algılarını körleştirmeye, gözlerini farklı bir yöne odaklamaya uğraşır.
Son günlerde gerek sosyal medyada ve gerekse fısıltı gazetesinde öyle şeyler yayınlanmaya başladı ki akıllara zarar. Bu senaryolara göre devletlerin yaşlı ve işe yaramaz olarak nitelenen nüfusu yok etme projelerinden tutun da, insanların üçüncü gözlerini PCR (pisiar) testi ile yok etmeye kadar…
Geçim sıkıntımıza, fırtına ve depremlere, her gün birbiri ardına kaybettiğimiz canlara rağmen bizler insanlığın yasal mirasçısı olarak mutluluğu bulmanın, mutlu olmanın ve mutlu kalmanın birçok görevden daha önemli olduğuna, her söylenene inanmamak gerektiğine, inanıyoruz.
Lütfen devletlerin kendi nüfuslarını yok etmek için icat ettikleri senaryolara falan inanmayınız.
Kalın sağlıcakla…
- Çöp dağları… / 11.04.2025
- Maaşının hırsızı… / 07.04.2025
- Rekabet ve geleceğin partisi olmak… / 05.04.2025
- İlahi adalet… / 04.04.2025
- Sahne… / 02.04.2025
- Sessizlik… / 01.04.2025
- Bayramlık… / 28.03.2025
- Gelecek kaygısı… / 21.03.2025
- VEFA… / 19.03.2025