2002 yılına ilk adımlarımızı atarken gazete ve televizyonlarımızda 2001'de olup bitenler bir sinema şeridi gibi gözümüzün önünden geçiriliyor. Olan bitenler sıralanıyor... O kadar.
Bir yığın "problem posası" dağ gibi milletin önüne yığılıyor. İşlerin perde arkasına dokunan yok. Derinlemesine tahliller yapan yok. Eninde sonunda bir şey diyen yok. İncir kabuğunu dolduran yok. Dolayısıyla yeni yılda milletin bütün bu çıkmazlardan kurtulması için teklif getiren olan, çözüm sunan yok. Meydanı, yok oğlu yok doldurdu. Bu rutin tablonun merkezinde Türkiye yine bir istisna yaşadı.
Seneler boyunca olduğu gibi 2001'in son gününde de Kuvay-ı Milliye'nin yeniden şahlanışının mimarı muhterem Prof. Dr. Haydar Baş beyin ve etrafında kenetlenmiş Kuvay-ı Milliye kadrosunun farkı yaşandı Türkiye'de. Meltem TV ekranlarından ve Yenimesaj gazetemizin köşelerinden Türkiye'ye akseden ideal, ufuk ve milli çözümleri hiçbir yerde bulamadık, hepinize teşekkür ederiz, diye aradı binlerce insanımız. Bu fark, Kuvay-ı Milliye ruhu ve yaklaşımının ta kendisidir.
Bu bağlamda 2001 yılının dünya genelindeki ve Türkiye özelindeki sadece iki gelişmeyi en önemli, en temel olay olarak görüyorum. Kilitlenen telefonlarımız ve dolan e-mail kutularımız da bu gelişmelerin "en önemli" oluşuna adeta bir işaret oldu.
Bunlardan ilki, dünyanın küreselleşmesindeki sürat ve bununla ilintili olarak yaşanan 11 Eylül saldırıları. Türkiye özelinde ise, yıllarca yabancı lobilerin güdümüyle Ankara'ya konuşlanan eski ve yeni politik anlayışların ülkeyi iflasa sürükledikleri bir noktada, Prof. Dr. Haydar Baş beyin liderliğindeki yeniden Kuvay-ı Milliye'nin şahlanışıyla şekillenen Bağımsız TÜrkiye Partisi'nin Türk siyasetine getirdiği milli açılımdır.
Bu gelişme, 19 Mayıs 1919'da Samsun sahillerine doğru yol alan sessiz ve fakat içinde bir milletin kurtuluşunu barındıran Kuvay-ı Milliye ruhunun mütevazi edasını andırıyor. 1919 Mayıs'ının zorlu ve boğuşmalı anlarının yıllar sonra bayram olacağını kim bilebilirdi?
Kuvay-ı Milliye ruhuyla BTP'nin siyaset sahiline demir atması da aynı edayla adeta...
2001'in filim şeridinde de görüldüğü üzere; topyekün ekonomik, siyasal, hukuki ve kültürel cendereye alınmış... Güneydoğu'suna, Ege'sine, Doğu Karadeniz'ine, İstanbul'una, Kıbrıs'ına Sevr gözü dikilmiş... Hazinesi boşaltılmış, üretimi durdurulmuş, fabrikaları kelepire çıkarılmış, yaşamı IMF'nin faizli borçlarına düğümlenmiş bir Türkiye'de yeniden Kuvay-ı Milliye ruhuyla kurulan bir BTP var. BTP, milli duruşuyla; ülkenin tıkıldığı ekonomik, siyasal, kültürel... vs. tüm çıkmazlara yönelik milli çözümleriyle tek yerli... Dahası, icazetini sadece milletinden alma duyarlılığı taşıyan; dolayısıyla problemlerin ancak devlet-millet dayanışması ile aşılacağına inanan; yıllarca PKK, DHKP-C ve sair payandaları göğsünden emziren malum Batı lobilerinde kalıbı kaykılmamış, milli duruş ve vizyon sahibi bir kadronun omuzlarında BTP...
20. yüzyılın başında olduğu gibi, şimdi, 21. yüzyılın başında da ancak bu kırattaki kadro; Kuvay-ı Milliye ruhunu kuşanmış bu omuzlar, Türkiye'yi sırtlanabilir; ülkeyi lokma lokma yutmaya çalışan global canavarların ağzından kurtarabilir.
İşte bu kadronun oluş ve böyle bir partinin kuruluş günü, inanın, belki birkaç yıl sonra "yeniden bağımsızlık günü" olarak kutlanmaya değer olacaktır. Bir millet için, bundan daha önemli ne olabilir Allah aşkına?
ABD'nin ikiz kulelerinin vurulması ve en korunaklı Pentagon'una uçakların dalmasının ardından yaşanan sıcak gelişmeler ise küresel aktörlerin, sıcak savaş yöntemini yeni düzenlerinin vazgeçilmez bir parçası olarak gördüklerini ortaya koymaktadır. Geneldeki bu en önemli gelişme, "koas coğrafyası"nın merkezinde bulunan Türkiye'mizin her an bir sıcak savaş ile karşı karşıya kalabileceğinin açık bir göstergesidir. Bu gösterge, 2002'de toplumumuzun istisnasız her ferdinin Kuvay-ı Milliye ruhu ve idealiyle yeniden yoğrulmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Yanısıra tam bağımsız bir Türkiye için, güçlü bir devlet yönetimi ve bileği bükülemez bir ordunun oluşturulması da zaruridir. Bu işler de, öyle mandacı anlayışlar ve dıştan güdümlü kaykılmışlarla olmaz.
Bu bakımdan BTP, geçen yılın "en önemli milli oluşu" olduğu gibi , gelecek yılların da merkez noktası olmaya devam edecektir.
Gerisi, bir yığın olay, bir yığın serüven, bir yığın posa.
Bir yığın "problem posası" dağ gibi milletin önüne yığılıyor. İşlerin perde arkasına dokunan yok. Derinlemesine tahliller yapan yok. Eninde sonunda bir şey diyen yok. İncir kabuğunu dolduran yok. Dolayısıyla yeni yılda milletin bütün bu çıkmazlardan kurtulması için teklif getiren olan, çözüm sunan yok. Meydanı, yok oğlu yok doldurdu. Bu rutin tablonun merkezinde Türkiye yine bir istisna yaşadı.
Seneler boyunca olduğu gibi 2001'in son gününde de Kuvay-ı Milliye'nin yeniden şahlanışının mimarı muhterem Prof. Dr. Haydar Baş beyin ve etrafında kenetlenmiş Kuvay-ı Milliye kadrosunun farkı yaşandı Türkiye'de. Meltem TV ekranlarından ve Yenimesaj gazetemizin köşelerinden Türkiye'ye akseden ideal, ufuk ve milli çözümleri hiçbir yerde bulamadık, hepinize teşekkür ederiz, diye aradı binlerce insanımız. Bu fark, Kuvay-ı Milliye ruhu ve yaklaşımının ta kendisidir.
Bu bağlamda 2001 yılının dünya genelindeki ve Türkiye özelindeki sadece iki gelişmeyi en önemli, en temel olay olarak görüyorum. Kilitlenen telefonlarımız ve dolan e-mail kutularımız da bu gelişmelerin "en önemli" oluşuna adeta bir işaret oldu.
Bunlardan ilki, dünyanın küreselleşmesindeki sürat ve bununla ilintili olarak yaşanan 11 Eylül saldırıları. Türkiye özelinde ise, yıllarca yabancı lobilerin güdümüyle Ankara'ya konuşlanan eski ve yeni politik anlayışların ülkeyi iflasa sürükledikleri bir noktada, Prof. Dr. Haydar Baş beyin liderliğindeki yeniden Kuvay-ı Milliye'nin şahlanışıyla şekillenen Bağımsız TÜrkiye Partisi'nin Türk siyasetine getirdiği milli açılımdır.
Bu gelişme, 19 Mayıs 1919'da Samsun sahillerine doğru yol alan sessiz ve fakat içinde bir milletin kurtuluşunu barındıran Kuvay-ı Milliye ruhunun mütevazi edasını andırıyor. 1919 Mayıs'ının zorlu ve boğuşmalı anlarının yıllar sonra bayram olacağını kim bilebilirdi?
Kuvay-ı Milliye ruhuyla BTP'nin siyaset sahiline demir atması da aynı edayla adeta...
2001'in filim şeridinde de görüldüğü üzere; topyekün ekonomik, siyasal, hukuki ve kültürel cendereye alınmış... Güneydoğu'suna, Ege'sine, Doğu Karadeniz'ine, İstanbul'una, Kıbrıs'ına Sevr gözü dikilmiş... Hazinesi boşaltılmış, üretimi durdurulmuş, fabrikaları kelepire çıkarılmış, yaşamı IMF'nin faizli borçlarına düğümlenmiş bir Türkiye'de yeniden Kuvay-ı Milliye ruhuyla kurulan bir BTP var. BTP, milli duruşuyla; ülkenin tıkıldığı ekonomik, siyasal, kültürel... vs. tüm çıkmazlara yönelik milli çözümleriyle tek yerli... Dahası, icazetini sadece milletinden alma duyarlılığı taşıyan; dolayısıyla problemlerin ancak devlet-millet dayanışması ile aşılacağına inanan; yıllarca PKK, DHKP-C ve sair payandaları göğsünden emziren malum Batı lobilerinde kalıbı kaykılmamış, milli duruş ve vizyon sahibi bir kadronun omuzlarında BTP...
20. yüzyılın başında olduğu gibi, şimdi, 21. yüzyılın başında da ancak bu kırattaki kadro; Kuvay-ı Milliye ruhunu kuşanmış bu omuzlar, Türkiye'yi sırtlanabilir; ülkeyi lokma lokma yutmaya çalışan global canavarların ağzından kurtarabilir.
İşte bu kadronun oluş ve böyle bir partinin kuruluş günü, inanın, belki birkaç yıl sonra "yeniden bağımsızlık günü" olarak kutlanmaya değer olacaktır. Bir millet için, bundan daha önemli ne olabilir Allah aşkına?
ABD'nin ikiz kulelerinin vurulması ve en korunaklı Pentagon'una uçakların dalmasının ardından yaşanan sıcak gelişmeler ise küresel aktörlerin, sıcak savaş yöntemini yeni düzenlerinin vazgeçilmez bir parçası olarak gördüklerini ortaya koymaktadır. Geneldeki bu en önemli gelişme, "koas coğrafyası"nın merkezinde bulunan Türkiye'mizin her an bir sıcak savaş ile karşı karşıya kalabileceğinin açık bir göstergesidir. Bu gösterge, 2002'de toplumumuzun istisnasız her ferdinin Kuvay-ı Milliye ruhu ve idealiyle yeniden yoğrulmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Yanısıra tam bağımsız bir Türkiye için, güçlü bir devlet yönetimi ve bileği bükülemez bir ordunun oluşturulması da zaruridir. Bu işler de, öyle mandacı anlayışlar ve dıştan güdümlü kaykılmışlarla olmaz.
Bu bakımdan BTP, geçen yılın "en önemli milli oluşu" olduğu gibi , gelecek yılların da merkez noktası olmaya devam edecektir.
Gerisi, bir yığın olay, bir yığın serüven, bir yığın posa.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019