Geçtiğimiz günlerde İngiltere Başbakanı Liz Truss, 45 günlük görev süresinin ardından istifa etti. Aslında istifa ettirildi. Çünkü gerek parti içinde gerek halk tabanında desteğini yitirince önünde başka seçenek kalmadı. Üstelik görev süresinin büyük bir kısmı Kraliçe'nin cenazesi ile geçtiği için çok da bir şey yapmaya fırsat bulamadan desteğini yitirmiş oldu.
Bu kadar hızlı şekilde Liz Truss'ın istifasına yol açan esas icraatı ise "mini bütçe" tasarısıydı. Bu tasarıda önerilen şey temel olarak, zenginin vergisini kısarak devletin bütçesinde kesintiye gitmek ve bu açığı dış borçlanmayla kapatmaya çalışmaktı. Üstelik selef Başbakan zamanında çıkartılan vergileri kısmaktan bahsediyordu.
Peki, böyle bir tasarı, önceki Başbakan döneminde gerekli görülerek vergilerin çıkartılmış olmasına rağmen neden uygulamaya kondu diye düşündüğümde, benim kafamda tek bir makul cevap belirdi: Kapitalist ezberler.
Liberal/Kapitalist anlayış esasen devletin piyasadan aktör olarak çekilip özel teşebbüsün her tarafta etkin olarak rol aldığı bir düzeni öngörür ve bunun daha faydalı olacağı kanaatindedir. Bu, o anlayıştakiler için bir ezberdir. Vergi kesintisi ile birlikte İngiltere Başbakanı da bu yola kendisini soktu ve hemen arkasında isyan bayrağı açıldı. Devleti açıkça zarara sokan böyle bir uygulamanın başlatılmasının gelir adaletsizliğine yol açacağı gerekçesiyle, eleştiri yapmama teamülüne rağmen, ABD Başkanı Biden tarafından bile eleştirildi. Dolayısıyla ezbere hareketlerin ve kuralları inkâr edilemez ideolojik yaklaşımların dünya siyasetinde artık geçer akçe olmadığını bir kere daha görmüş olduk. Aynı şekilde, liberal anlayıştan dünyanın yavaş yavaş sosyal devlet anlayışına kaydığının bir örneğine de bu şekilde şahit olduk.
Liberal anlayışın "laissez faire, laissez passer (bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler)" mantığının siyasetin deney sahasında terk edilmiş olması, aslında piyasaların affının olmadığı kuralıyla birlikte sınanarak kendi sonunu getirmiştir.
Bu anlayış, ülkelerin çıkarını düşünen her ülke için geçerli olmak bir yana, bir zorunluluktur. Bundan yüz sene önce aslında bizim Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile gördüğümüz ve Cumhuriyeti kuran iradenin arkasındaki felsefe de budur.
Aklını kullanan ve aklına güvenen insanlar için izlenecek yol ezberlerden geçmez. Mantıkla ortaya konan ve yanlış olduğu anlaşıldığında terk edilen gerçekçilikten geçer. Günümüz Türkiye'si ise Atatürk'ten bu yana geçen 85 yılın ardından bu anlayışın tam aksine bir yönde savrulmaktadır. Belli ezberleri olan tek bir kişinin bütün ülkede kendini zorla dayattığı bir ortamı yaşıyoruz ve bu ortamdan her gün şikâyet etmeye de devam ediyoruz. İyiye gitmediği açık olan bir vaziyetin içerisindeyiz.
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, yaptığı bir açıklamada "Türkiye'de eğitim sorununu çözersek her sorunu çözeriz" demişti. Aynı durum, siyaset için de geçerlidir ve ezberleri bir kenara koyan akılcı ve gerçekçi düşünce metodu yalnızca eğitimle kazanılabilir. Dolayısıyla bize siyasetçinin de yetişmişi gerek. Gerek ki yaptığı bir yanlıştan dönmesini bilebilsin. Dönülmeyip ısrarla üzerine gidildiği ve yanlışın başka bir yanlışla örtülmeye gayret edildiği bir ortamda ya İngiltere'de olduğu gibi istifa gerekir ya da sonumuzu Allah hayreylesin.
- Ezbere olmaz / 25.10.2022
- Türk milletini hak ettiği noktaya taşımak / 19.09.2021
- İlginç Cuma hutbesi / 13.06.2018
- Bu yalana artık kimse kanmaz / 10.04.2018
- İnsanlığın baharı / 04.04.2018