Duygularımı tam olarak ifade edemiyorum!...
Elbette her devletin, her sistemin kendini koruma refleksi, korunma yöntemi olmalıdır.
Bu koruma, korunma refleksi ne kadar milletinkine benzerse o kadar millîdir.
Son yenilenen seçimde Yüzde kırk dokuz oy aldıkları için kendilerini "güçler üstü güç" gören AKP'liler, yanlıştaydılar!
"Açılım Süreci" denilen, PKK'nın dokunulmaz edildiği günleri hatırlayalım mı?
Değil mi ki, yanlış yapıyorlardı!
Bu yanlış ve ısrarcı davranışları ile de milletin yarısından fazlası ile, neredeyse selâmı?sabahı kesmişlerdi!
1960 öncesinin birbirine tahammül edemeyen iki kutuplu Türkiye'sini açıkça yaşamaya başlamıştık! AKP'liler, kendilerinden başkasına; "Allah yarattı" demiyorlardı!
Bu can inciten kaos içinde, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin; Güneydoğu Anadoludaki üç vilayet ve on üç ilçedeki destansı kahramanlıkları kaynadı gitti!
Beceren nasıl becerdiyse; Türk Silahlı Kuvvetleri ile ?güya? Türk milliyetçisi "Yavru Muhalefet MeHaPe" ve Atatürk'ün kurduğu parti olmakla övünen CHP'yi kavgalı hale getirdiler!
Türk Silahlı Kuvvetlerini savunmak AKP'ye düşmüştü sanki!
Savaş vardı!
Ekonomik kriz geldim?geliyorum diyordu!
ABD'nin yetkili diplomatları Türkiye'de sabah kahvaltılarına, ikindi çaylarına geliyorlardı! PKK ile masaya oturun telkinleri, dayatmaları başlamıştı!
İran, yıllarca savaştığı Irak'a ziyaret yapıyordu!
Rusya yeniden kendini toparlayarak ABD'ye ve yandaşlarına kafa tutuyordu.
Genel Kurmay Başkanımız, Afganistan'daki teröristlerin nükleer silah edindiklerinden falan bahsediyordu!
Sınır içinde ve sınır ötesinde şiddetli sıcak çatışmalar vardı!
Bizim siyasilerimiz ise türbanla uğraşıyor, türban arkasına saklanıyorlardı!
Millet te, siyâsilere inat Atatürk miraslarına ve Cumhuriyet kazanımlarına sahiplenmek ve korumak için AKP'ye karşı bloklaşıyordu!
İzmir'de ve Ege'de; Deniz Baykal'ın düşük performansı yüzünden kırgınlıklar, kızgınlıklar neredeyse unutulmak üzereydi.
Millet, ilk yerel seçimlerde öfkesini ve sevgisini sandıklarda göstermek üzere hazırlanıyordu kiiii gündeme AKP'nin Kapatılma Davası düşmüştü!...
Elbette kimse kendisini adaletten, yargıdan üstün görmeyecekti. Elbette yüzde yetmiş oy almış olsa dahi kimsenin kanunsuz davranmak ayrıcalığı olamayacaktı.
Ama hukuk, herkese aynı mesafede ve aynı yaptırımda olmazsa adına adâlet denir miydi?
AKP'nin kapatılması gereğini daha ilk girdikleri seçimlerden hemen sonra, yani 2002'de Erzurum'dayken yazmıştım!
Milli Görüşçülerin takîyye yaptıklarını, asla değişmediklerini, kürsülerde başka milletin içinde fısıltıyla başka konuştuklarını tespit ederek yazmıştım!
Devletin yetkili kurumlarından defalarca inisiyatif kullanmalarını yalvararak, imdat diyerek istemiştim!
Bölücülere tanınan toleransı, hiç anlayamamış, hiç hazmedememiştim!
AKP'yi DTP'lilerin demokratça(!) savunmalarını da anlayamamış ve hazmedememiştim!
AKP; Diyarbakır ve İzmir Büyükşehir Belediyelerinikazanmak uğruna her şeye evet diyebilecek bir hırs ile hareket ediyordu.
Diyarbakır ve Güneydoğu Anadolu'da DTP adındaki PKK ile, İzmir Ege ve sahillerde ise CHP adıyla Türk Milleti ile çok ciddi bir seçim kapışması yaşanacaktı!...
Diyarbakır'da bölücülük adına bir merkez kurulmuş; İzmir ve Ege'de "Bölünmez Bütünlük" adına, Atatürk Miraslarına sahiplenme adına, Cumhuriyet kazanımlarını savunma adına bir millî ruh oluşmuştu.
AKP'de bu kaleleri düşürebilmek için hükûmet olmanın verdiği bol keseden harcamalarla, saldırıya hazırlanıyordu kiiiii gündeme AKP'nin kapatılma davası düşmüştü!
"Yapmayın Allah aşkına! Parti kapatarak taraftarları, fanatikleştirmeyin! Milleti yasa ile germeyin! Millete rağmen Vallahi bir şey olmaz!" Diye haykırmıştım.
"Yasaklı belediye başkanlarının içinde DTP'lileri de görmezse bu millet, sizin vereceğiniz kararı ne kadar adil bulur?! Ve sizin cezalandırdığınız kişileri sahiplenerek iyice büyüteceklerinin farkında değil misiniz?" Diye sorgulamıştım.
AKP; "Laikliğe karşı odak olmak"tan suçlu bulunmuş ve Hazine Yardımının kesilmesiyle cezalandırılmıştı!
Böylece Recep Tayyip Erdoğan ve AKP'nin Atatürk Cumhuriyetine süregelen kinleri iyice alevlenmişti!
O süreçten sonra iyice hızlanarak AKP önderliğindeki 2.Cumhuriyetçiler'in, Yeni Türkiyecilerin, Büyük Ortadoğu Projesi taraftarlarının, üniter yapımızı hedef almış bölücülerin, AB'cilerin, ABD'cilerin ve yerli işbirlikçilerin; millete karşı, millet oyu ile güçlendirilme operasyonlarını yaşamıştık!
Siyasallaştırılarak yargıyı da kendilerine ortak etmelerinin, sonuçlarını hep beraber 15 Temmuz gecesi yaşadık!
Vallahi attıkları taş, ürküttükleri kurbağaya değmedi!
"Milli Görüş" ve "Büyük Doğu" adlı benzer ideallerle aynı yollarda beraber yürüyerek, bütün ülkeyi nereye getirdiklerini, nasıl bir uçuruma yuvarlamak üzere olduklarını, maalesef yüzlerce Şehit, yüzlerce yaralı ile gördük!
Elbette yıllarca yürüdükleri yol arkadaşlarını, en iyi AKP'liler bilecek!
Elbette Cumhurbaşkanının; "Ne istediler de vermedik?" itirafından da belli olacağı üzere, bu kahpe oluşumun nerelerde istihdam edildiklerini en iyi AKP'liler bilecek!
Nazlı Ilıcak'la evli iken Pensilvanya'ya gittiklerinde, Nazlı Ilıcak'ın; "Hocam! Siyaset ve basının üzerindeki bu askeri vesayet ne zaman bitecek?" Sorusuna; "Hilmi Özkök Genelkurmay Başkanı olduğu zaman." cevabının verildiğini anlatan Emin Şirin'in anlatımlarının üzerini örtenler, şimdi güya Türk Silahlı Kuvvetlerinden FETÖ mensuplarını ayıklıyorlar!
Genelkurmay Eski Başkanlarından İlker BAŞBUĞ'un da dediği gibi; "Abdulhamid'in bile yapmadıklarını" yapıyorlar!
Askeri Liseleri kapatıyorlar ama aslında Ordunun kan damarlarını kesiyorlar!
Orduyu yeniden dizayn ediyoruz diye siyasallaştırıyorlar!
Ve çok fena Atatürkçü, çok fanatik Kemalist oldular!
Tam da bu olağanüstü günlerde ABD'nin Genelkurmay Başkanı, Türkiye'de!
Yine ve tam bu ziyaret sırasında, Avukat Mert Eryılmaz; "15 Temmuz darbe görünümlü işgal hareketi" dediği kalkışmanın İncirlik'ten yönetildiğini, İncirlik Üssünde görevli TSK içine sızmış FETÖ'cü subayların üstte görevli ABD silahlı kuvvetleri mensuplarıyla birlikte hareket ettiklerini, dahası işgal hareketinin direkt ABD'den yönetildiği iddiasıyla; "ABD silahlı kuvvetleri mensuplarının da Amerikan Genel Kurmayından, CIA'den bağımsız hareket ettiklerinin düşünülemez olduğu ve dolayısıyla Amerikan Genelkurmay Başkanının bu alçak işgal hareketinden, darbe girişiminden doğrudan sorumlu" olduğunu belirterek şikayet ediyor! Şikayetin altına imzamı koyarım!
Gençliğimizde, kına gecelerinde bir oyun oynardık. Gözü bağlı ebenin arkadaşları ensesine tokatı patlatır ve "Eşim, seni sine sine süren kim?" diye sorardı! Ebenin ensesine vuranı bilmesi mümkün değildi, çünkü müttefikinden ?özür? eşinden şüphelenmek aklına gelmezdi!!
Galiba yine milletin gözünü bağlayıp bu oyunu oynatıyorlar ama canımızı çok acıttılar!
İçimden geçenleri, bir söylesem, bir duysalar var ya...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Elbette her devletin, her sistemin kendini koruma refleksi, korunma yöntemi olmalıdır.
Bu koruma, korunma refleksi ne kadar milletinkine benzerse o kadar millîdir.
Son yenilenen seçimde Yüzde kırk dokuz oy aldıkları için kendilerini "güçler üstü güç" gören AKP'liler, yanlıştaydılar!
"Açılım Süreci" denilen, PKK'nın dokunulmaz edildiği günleri hatırlayalım mı?
Değil mi ki, yanlış yapıyorlardı!
Bu yanlış ve ısrarcı davranışları ile de milletin yarısından fazlası ile, neredeyse selâmı?sabahı kesmişlerdi!
1960 öncesinin birbirine tahammül edemeyen iki kutuplu Türkiye'sini açıkça yaşamaya başlamıştık! AKP'liler, kendilerinden başkasına; "Allah yarattı" demiyorlardı!
Bu can inciten kaos içinde, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin; Güneydoğu Anadoludaki üç vilayet ve on üç ilçedeki destansı kahramanlıkları kaynadı gitti!
Beceren nasıl becerdiyse; Türk Silahlı Kuvvetleri ile ?güya? Türk milliyetçisi "Yavru Muhalefet MeHaPe" ve Atatürk'ün kurduğu parti olmakla övünen CHP'yi kavgalı hale getirdiler!
Türk Silahlı Kuvvetlerini savunmak AKP'ye düşmüştü sanki!
Savaş vardı!
Ekonomik kriz geldim?geliyorum diyordu!
ABD'nin yetkili diplomatları Türkiye'de sabah kahvaltılarına, ikindi çaylarına geliyorlardı! PKK ile masaya oturun telkinleri, dayatmaları başlamıştı!
İran, yıllarca savaştığı Irak'a ziyaret yapıyordu!
Rusya yeniden kendini toparlayarak ABD'ye ve yandaşlarına kafa tutuyordu.
Genel Kurmay Başkanımız, Afganistan'daki teröristlerin nükleer silah edindiklerinden falan bahsediyordu!
Sınır içinde ve sınır ötesinde şiddetli sıcak çatışmalar vardı!
Bizim siyasilerimiz ise türbanla uğraşıyor, türban arkasına saklanıyorlardı!
Millet te, siyâsilere inat Atatürk miraslarına ve Cumhuriyet kazanımlarına sahiplenmek ve korumak için AKP'ye karşı bloklaşıyordu!
İzmir'de ve Ege'de; Deniz Baykal'ın düşük performansı yüzünden kırgınlıklar, kızgınlıklar neredeyse unutulmak üzereydi.
Millet, ilk yerel seçimlerde öfkesini ve sevgisini sandıklarda göstermek üzere hazırlanıyordu kiiii gündeme AKP'nin Kapatılma Davası düşmüştü!...
Elbette kimse kendisini adaletten, yargıdan üstün görmeyecekti. Elbette yüzde yetmiş oy almış olsa dahi kimsenin kanunsuz davranmak ayrıcalığı olamayacaktı.
Ama hukuk, herkese aynı mesafede ve aynı yaptırımda olmazsa adına adâlet denir miydi?
AKP'nin kapatılması gereğini daha ilk girdikleri seçimlerden hemen sonra, yani 2002'de Erzurum'dayken yazmıştım!
Milli Görüşçülerin takîyye yaptıklarını, asla değişmediklerini, kürsülerde başka milletin içinde fısıltıyla başka konuştuklarını tespit ederek yazmıştım!
Devletin yetkili kurumlarından defalarca inisiyatif kullanmalarını yalvararak, imdat diyerek istemiştim!
Bölücülere tanınan toleransı, hiç anlayamamış, hiç hazmedememiştim!
AKP'yi DTP'lilerin demokratça(!) savunmalarını da anlayamamış ve hazmedememiştim!
AKP; Diyarbakır ve İzmir Büyükşehir Belediyelerinikazanmak uğruna her şeye evet diyebilecek bir hırs ile hareket ediyordu.
Diyarbakır ve Güneydoğu Anadolu'da DTP adındaki PKK ile, İzmir Ege ve sahillerde ise CHP adıyla Türk Milleti ile çok ciddi bir seçim kapışması yaşanacaktı!...
Diyarbakır'da bölücülük adına bir merkez kurulmuş; İzmir ve Ege'de "Bölünmez Bütünlük" adına, Atatürk Miraslarına sahiplenme adına, Cumhuriyet kazanımlarını savunma adına bir millî ruh oluşmuştu.
AKP'de bu kaleleri düşürebilmek için hükûmet olmanın verdiği bol keseden harcamalarla, saldırıya hazırlanıyordu kiiiii gündeme AKP'nin kapatılma davası düşmüştü!
"Yapmayın Allah aşkına! Parti kapatarak taraftarları, fanatikleştirmeyin! Milleti yasa ile germeyin! Millete rağmen Vallahi bir şey olmaz!" Diye haykırmıştım.
"Yasaklı belediye başkanlarının içinde DTP'lileri de görmezse bu millet, sizin vereceğiniz kararı ne kadar adil bulur?! Ve sizin cezalandırdığınız kişileri sahiplenerek iyice büyüteceklerinin farkında değil misiniz?" Diye sorgulamıştım.
AKP; "Laikliğe karşı odak olmak"tan suçlu bulunmuş ve Hazine Yardımının kesilmesiyle cezalandırılmıştı!
Böylece Recep Tayyip Erdoğan ve AKP'nin Atatürk Cumhuriyetine süregelen kinleri iyice alevlenmişti!
O süreçten sonra iyice hızlanarak AKP önderliğindeki 2.Cumhuriyetçiler'in, Yeni Türkiyecilerin, Büyük Ortadoğu Projesi taraftarlarının, üniter yapımızı hedef almış bölücülerin, AB'cilerin, ABD'cilerin ve yerli işbirlikçilerin; millete karşı, millet oyu ile güçlendirilme operasyonlarını yaşamıştık!
Siyasallaştırılarak yargıyı da kendilerine ortak etmelerinin, sonuçlarını hep beraber 15 Temmuz gecesi yaşadık!
Vallahi attıkları taş, ürküttükleri kurbağaya değmedi!
"Milli Görüş" ve "Büyük Doğu" adlı benzer ideallerle aynı yollarda beraber yürüyerek, bütün ülkeyi nereye getirdiklerini, nasıl bir uçuruma yuvarlamak üzere olduklarını, maalesef yüzlerce Şehit, yüzlerce yaralı ile gördük!
Elbette yıllarca yürüdükleri yol arkadaşlarını, en iyi AKP'liler bilecek!
Elbette Cumhurbaşkanının; "Ne istediler de vermedik?" itirafından da belli olacağı üzere, bu kahpe oluşumun nerelerde istihdam edildiklerini en iyi AKP'liler bilecek!
Nazlı Ilıcak'la evli iken Pensilvanya'ya gittiklerinde, Nazlı Ilıcak'ın; "Hocam! Siyaset ve basının üzerindeki bu askeri vesayet ne zaman bitecek?" Sorusuna; "Hilmi Özkök Genelkurmay Başkanı olduğu zaman." cevabının verildiğini anlatan Emin Şirin'in anlatımlarının üzerini örtenler, şimdi güya Türk Silahlı Kuvvetlerinden FETÖ mensuplarını ayıklıyorlar!
Genelkurmay Eski Başkanlarından İlker BAŞBUĞ'un da dediği gibi; "Abdulhamid'in bile yapmadıklarını" yapıyorlar!
Askeri Liseleri kapatıyorlar ama aslında Ordunun kan damarlarını kesiyorlar!
Orduyu yeniden dizayn ediyoruz diye siyasallaştırıyorlar!
Ve çok fena Atatürkçü, çok fanatik Kemalist oldular!
Tam da bu olağanüstü günlerde ABD'nin Genelkurmay Başkanı, Türkiye'de!
Yine ve tam bu ziyaret sırasında, Avukat Mert Eryılmaz; "15 Temmuz darbe görünümlü işgal hareketi" dediği kalkışmanın İncirlik'ten yönetildiğini, İncirlik Üssünde görevli TSK içine sızmış FETÖ'cü subayların üstte görevli ABD silahlı kuvvetleri mensuplarıyla birlikte hareket ettiklerini, dahası işgal hareketinin direkt ABD'den yönetildiği iddiasıyla; "ABD silahlı kuvvetleri mensuplarının da Amerikan Genel Kurmayından, CIA'den bağımsız hareket ettiklerinin düşünülemez olduğu ve dolayısıyla Amerikan Genelkurmay Başkanının bu alçak işgal hareketinden, darbe girişiminden doğrudan sorumlu" olduğunu belirterek şikayet ediyor! Şikayetin altına imzamı koyarım!
Gençliğimizde, kına gecelerinde bir oyun oynardık. Gözü bağlı ebenin arkadaşları ensesine tokatı patlatır ve "Eşim, seni sine sine süren kim?" diye sorardı! Ebenin ensesine vuranı bilmesi mümkün değildi, çünkü müttefikinden ?özür? eşinden şüphelenmek aklına gelmezdi!!
Galiba yine milletin gözünü bağlayıp bu oyunu oynatıyorlar ama canımızı çok acıttılar!
İçimden geçenleri, bir söylesem, bir duysalar var ya...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017