Bayram değil seyran değil, Başbakan R. T. Erdoğan, neden idam faslını açıyor?
İki ihtimal var.
Ya kâbus görüyor, şehitler gece uykularını kaçırıyor.
Yahut Türk milletinin başına yeni bir çorap örülüyor. Erdoğan, idam meselesini açarak, idam yasasını gündeme getirerek şal çekiyor.
Erdoğan’ın kâbus görmesi çok tabii… Hatta kâbus, yaptığı yanlış icraatlardan vazgeçmesi bakımından kendisi için bir fırsat, bir nimet!
Bir taraftan şehite “kelle”, teröristbaşı Apo’ya “sayın” demekten Kartal 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde mahkum olacaksın, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi kararı onayacak… Diğer taraftan ise vatan evlatlarını terörle mücadele diye dağa göndereceksin, oradan beşerli-onarlı cenazeleri gelecek, yürekler kavrulacak, cam ekranlardan başsağlığı nutukları çekeceksin!
2002’de “ölüm cezasının Anayasal güvence altında ağırlaştırılmış müebbete dönüştürülmesine destek veririz, gerekli adımı atarız” diyeceksin, idam işi AB talimatlarına göre kotarılacak; 2012’de ise “77 kişiyi öldürmüş bir insanın sadece 21 yıl hapisle cezalandırılmasını anlamak kolay değil. Ölümler karşısında, öldürmeler karşısında gerekirse idam cezası yeniden masaya getirilmelidir. Devletin, öldüreni affetme yetkisini biz kendimizde görmüyoruz. Bu yetki öldürülenin ailesine aittir, bize ait olamaz. Bununla ilgili düzenlemeleri yapmak gerekir” diyerek kahramanlık yapacaksın…
Bir yandan AB teslimiyetçiliğinde herkesi sollayacaksın, AB üyeliği ham hayaline can atacaksın, AB fasılları ve ilerleme raporları karşısında süt dökmüş kedi vaziyeti alacaksın; diğer taraftan Avrupa Birliği şeflerinin “AB’ye üye olmak isteyen bir ülkede idam cezası olamaz. İdam gelirse AB gider” talimatını güya duymazlıktan gelerek milleti avutacaksın…
Bir taraftan “PKK ile pazarlık yapmayı” “şerefsizlik” olarak niteleyecek, gürleyeceksin; diğer taraftan PKK teröristleriyle Oslo pazarlığı iplerin pazara-işportaya çıkacak…
Bir taraftan PKK ile masaya oturmadık, kimsenin dayatmalarına eyvallahımız olmaz diyeceksin, diğer taraftan Oslo’da PKK’nın ilk adımda talep ettiği, AKP’li Galip Ensarioğlu ifadesiyle “özerk”liği bile aşan “bütünşehir” yasasını ve federatif yapılanma zeminini oluşturacaksın…
Böylesi vahim icraatların sahibi için, kâbus nimettir… Görene!
Ayıkmayan ve yanlıştan dönmeyen için asıl kâbus, kabir ve sonrasında başlayacaktır!
Türk milleti, şayet bunları sandığa gömerse; yanlışlarını sürdüremezler, böylece belki kâbusları, kabir ve sonrası azapları biraz hafifler.
Erdoğan’ın politik sicili ve tecrübelere göre, ikinci ihtimal, yani “Türk milletinin başına yeni bir çorap örülüyor” olması daha ağır basıyor.
Erdoğan, Türk milletine sağ gösterip sol vuruyor.
Hatırlayın, Erdoğan, yıllarca Esad’a “kardeşim” dedi, vizeleri kaldırttı, ortak Bakanlar Kurulu toplantısı yaptı, ailece geldi-gitti, yedi-içti, tatil yaptı; 15-20 ay önce bir gece yarısı Esad’ı zalim ilan etti, işgalci Amerika, AB ve onların Suriye’deki terörist çetelerinin safında yer tuttu, besliyor, destek sağlıyor.
Libya’da NATO’nun ne işi var, diye gürlediği demden üç-beş gün sonra, İzmir NATO’ya üs olarak tahsis edildi, oradan kalkan savaş uçaklarıyla Libya’da on binlerce Müslüman’ın üzerine bomba yağdırıldı.
Erdoğan bayram değil-seyran değil, öyle milliyetçi, öyle dinci bir idam çıkışı yapıyor ki… Bugüne kadar Erdoğan’ın değirmenine su taşımayı maharet zanneden Hürriyet’ten Sedat Ergin bile afallıyor, Erdoğan’ın idam söyleminin “din eksenli” olduğunu ispatlamaya çalışıyor.
İdam gelse ne olacak; Apo’ya ve kodesteki yandaşlarına işlemeyecek… Kanun geriye işlemez çünkü!
Erdoğan, idam çıkışlarıyla, önümüzdeki günlerin vahim icraatlarına milliyetçi ve dinci şal çekiyor.
Bu demektir ki, Türkiye’yi bölecek başkanlık sitem, eyalet modeli ve federasyon yapısı geliyor.
Bu demektir ki, teröristbaşı Apo ve yandaşlarına genel af geliyor.
Bu demektir ki, Türk milleti ve devleti dağılıyor!
Gözün aydın Türkiye…
İki ihtimal var.
Ya kâbus görüyor, şehitler gece uykularını kaçırıyor.
Yahut Türk milletinin başına yeni bir çorap örülüyor. Erdoğan, idam meselesini açarak, idam yasasını gündeme getirerek şal çekiyor.
Erdoğan’ın kâbus görmesi çok tabii… Hatta kâbus, yaptığı yanlış icraatlardan vazgeçmesi bakımından kendisi için bir fırsat, bir nimet!
Bir taraftan şehite “kelle”, teröristbaşı Apo’ya “sayın” demekten Kartal 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde mahkum olacaksın, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi kararı onayacak… Diğer taraftan ise vatan evlatlarını terörle mücadele diye dağa göndereceksin, oradan beşerli-onarlı cenazeleri gelecek, yürekler kavrulacak, cam ekranlardan başsağlığı nutukları çekeceksin!
2002’de “ölüm cezasının Anayasal güvence altında ağırlaştırılmış müebbete dönüştürülmesine destek veririz, gerekli adımı atarız” diyeceksin, idam işi AB talimatlarına göre kotarılacak; 2012’de ise “77 kişiyi öldürmüş bir insanın sadece 21 yıl hapisle cezalandırılmasını anlamak kolay değil. Ölümler karşısında, öldürmeler karşısında gerekirse idam cezası yeniden masaya getirilmelidir. Devletin, öldüreni affetme yetkisini biz kendimizde görmüyoruz. Bu yetki öldürülenin ailesine aittir, bize ait olamaz. Bununla ilgili düzenlemeleri yapmak gerekir” diyerek kahramanlık yapacaksın…
Bir yandan AB teslimiyetçiliğinde herkesi sollayacaksın, AB üyeliği ham hayaline can atacaksın, AB fasılları ve ilerleme raporları karşısında süt dökmüş kedi vaziyeti alacaksın; diğer taraftan Avrupa Birliği şeflerinin “AB’ye üye olmak isteyen bir ülkede idam cezası olamaz. İdam gelirse AB gider” talimatını güya duymazlıktan gelerek milleti avutacaksın…
Bir taraftan “PKK ile pazarlık yapmayı” “şerefsizlik” olarak niteleyecek, gürleyeceksin; diğer taraftan PKK teröristleriyle Oslo pazarlığı iplerin pazara-işportaya çıkacak…
Bir taraftan PKK ile masaya oturmadık, kimsenin dayatmalarına eyvallahımız olmaz diyeceksin, diğer taraftan Oslo’da PKK’nın ilk adımda talep ettiği, AKP’li Galip Ensarioğlu ifadesiyle “özerk”liği bile aşan “bütünşehir” yasasını ve federatif yapılanma zeminini oluşturacaksın…
Böylesi vahim icraatların sahibi için, kâbus nimettir… Görene!
Ayıkmayan ve yanlıştan dönmeyen için asıl kâbus, kabir ve sonrasında başlayacaktır!
Türk milleti, şayet bunları sandığa gömerse; yanlışlarını sürdüremezler, böylece belki kâbusları, kabir ve sonrası azapları biraz hafifler.
Erdoğan’ın politik sicili ve tecrübelere göre, ikinci ihtimal, yani “Türk milletinin başına yeni bir çorap örülüyor” olması daha ağır basıyor.
Erdoğan, Türk milletine sağ gösterip sol vuruyor.
Hatırlayın, Erdoğan, yıllarca Esad’a “kardeşim” dedi, vizeleri kaldırttı, ortak Bakanlar Kurulu toplantısı yaptı, ailece geldi-gitti, yedi-içti, tatil yaptı; 15-20 ay önce bir gece yarısı Esad’ı zalim ilan etti, işgalci Amerika, AB ve onların Suriye’deki terörist çetelerinin safında yer tuttu, besliyor, destek sağlıyor.
Libya’da NATO’nun ne işi var, diye gürlediği demden üç-beş gün sonra, İzmir NATO’ya üs olarak tahsis edildi, oradan kalkan savaş uçaklarıyla Libya’da on binlerce Müslüman’ın üzerine bomba yağdırıldı.
Erdoğan bayram değil-seyran değil, öyle milliyetçi, öyle dinci bir idam çıkışı yapıyor ki… Bugüne kadar Erdoğan’ın değirmenine su taşımayı maharet zanneden Hürriyet’ten Sedat Ergin bile afallıyor, Erdoğan’ın idam söyleminin “din eksenli” olduğunu ispatlamaya çalışıyor.
İdam gelse ne olacak; Apo’ya ve kodesteki yandaşlarına işlemeyecek… Kanun geriye işlemez çünkü!
Erdoğan, idam çıkışlarıyla, önümüzdeki günlerin vahim icraatlarına milliyetçi ve dinci şal çekiyor.
Bu demektir ki, Türkiye’yi bölecek başkanlık sitem, eyalet modeli ve federasyon yapısı geliyor.
Bu demektir ki, teröristbaşı Apo ve yandaşlarına genel af geliyor.
Bu demektir ki, Türk milleti ve devleti dağılıyor!
Gözün aydın Türkiye…
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019