İstanbul'da askeri komutanlıkları şehir dışına taşıyan, subay lojmanları ranta açan Sayın Erdoğan, Taksim Parkına, 2. Abdülhamit'in yaptırdığı 'Topçu Kışlasını' yeniden yaptırmak istiyordu.
27 Mayıs 2013'te, İBB'nin iş makineleri parka girip, ağaçları kesmek istedi. Bir gurup insanımız parkta toplanarak bu projeye karşı çıktı ve 3 gün boyunca kurdukları çadırlarda protestolarını sürdürdüler.
Üçüncü gün zabıtalar, gelen emirle göstericilerin çadırlarına müdahale etti. Direndiler. Polis devreye girdi.
İtidal çağrısı yapması beklenen dönemin başbakanı Erdoğan, protestocuları "birkaç çapulcu" olarak nitelendirdi. Arkasından provokatörler devreye girdi ve basit bir eylem bir anda Türkiye'ye yayıldı.
Olaylarda 11 kişi öldü, 8.000'den fazla kişi yaralandı ve 3.000'den fazla kişi tutuklandı.
Sayın Erdoğan 11 yıl geçti ve hala Gezi olayları üzerinden siyaset üretiyor. Hala 'camide içki içtiler… başörtülü bacımıza…' yalanına sarılıyor. Hatta ekonomik çöküşün bir sebebini de o olaylara bağlıyor. Öcalan'ı hapisten çıkarmak için büyük gayret gösteren Erdoğan, Osman Kavala, Cana Atalay gibi isimlerin gündeme gelmesine bile tahammül edemiyor.
Şimdi Suriye'ye bakalım
6 Mart 2011 yılında Suriye'nin, Dara şehrinde bir grup genç, şehrin duvarlarına "halk, rejimi devirmek istiyor" yazıları ile doldurdu.
Polis müdahale etti ve göstericilerle çatıştı ve 4 gösterici öldü. Ölen kişilerin cenaze törenleri eyleme dönüştü ve yine polisle çatıştılar.
Dara'daki gösterilerin üçüncü gününde göstericiler, iktidarın parti binasını ve adalet sarayını yaktılar.
Bir hafta sonra (18 Mart 2011) Cuma günü namaz çıkışında Şam, Halep, Dara, Kamışlı, Humus, Banyas ve Deir Zor kentlerinde, hükümete karşı eş zamanlı olarak gösteriler başladı.
Asker ve polis göstericilerle çatışmaya başladı ve bir anda Suriye ateş çemberine döndü.
ABD öncülüğünde 42 ülke, Suriye'de Esad'ı devirmek için her türlü yardıma hazır olduklarını açıkladı ve bölgeye hemen asker gönderdiler.
ABD ve yandaşları bunun ile yetinmedi. Başta Libya'da, Kaddafi'yi katleden teröristler olmak üzere birçok terör örgüt mensuplarını, Suriye'ye yönlendirdi.
Suudi-i Arabistan ve diğer ABD mandası Körfez ülkelerinin hapishanelerindeki idam mahkumlarını, Suriye'de savaşmak şartıyla serbest bırakıldı ve Suriye'ye getirildiler.
IŞİD, ÖSO, YPG-PYD, SDG, Nusra, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) gibi onlarca terör örgütü ortaya çıktı. Ortak hedefleri Esad'ı devirmek ve Suriye'ye barışı, demokrasiyi getirmekmiş.
İki olayı yan yana koyun. Koydunuz mu? Sayın Erdoğan, Suriye'yi yönetsin. Esad ise Türkiye'yi. Sizce nasıl bir tablo ortaya çıkardı.
Bugüne gelelim. Suriye'de en başa dönüldü. Çatışmalar devam ediyor. Kim, kiminle savaşıyor? Müslüman olduğunu iddia edenlerle, Müslümanım, diyenler.
Bu kan, kimin için akıyor? Suriye'ye özgürlük getirmek için… Aptal olma! Bu kan, Arz-ı Mevut için BOP için akıtılıyor.
Ya ülkemiz!
Geçen 13 yıldan zerre kadar ders almamış. Zerre kadar pay çıkaramamış bir iktidar ve küçük ortağı var.
Erdoğan, Hakan Fidan ve Bahçeli, her kamera gördüklerinde, 'Suriye'nin toprak bütünlüğünden yanayız, bizim başkalarının toprağında gözümüz yok' diyorlar, ardından ne yapılmaması gerekiyorsa, onu yapıyorlar.
Basit bir örnek vereyim. Sayın Erdoğan ve Bahçeli her fırsatta Bay Kemal, Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu'nu yurt dışında Türkiye'yi karalamakla itham ediyorlar mı? Evet..
Ayni kişiler, Suriye'de kendilerine 'muhalif' denen, iktidara başkaldıran kişi ve yapıları ülkemizde misafir ediyorlar, bir araya gelmelerini sağlıyorlar mı? Evet.
Bu nasıl bir siyaset mantığıdır?
Halep'te yaşanan olaylar ve Halep'in terör örgütlerince ele geçirilmesinden sonra Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Başkanı Hadi el-Bahra, İstanbul'da basının karşısına çıktı ve dedi ki;
"Bu askeri operasyonların başından beri belirlenen hedefleri vardı, o da kurtarılan bölgelere yönelik saldırıların durdurulması ve düşmana karşı caydırıcı bir duruş sergilemekti. Bunun da tek yolu, saldırıların kaynağı olan bölgeleri kurtarmakla oldu".
Akabinde ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, 'Esad, ellerinde Suriye'deki masum sivillerin, kendi halkının kanı olan acımasız bir diktatördür. Görmek istediğimiz şey, Suriye halkının, liderlerinin kim olacağına karar verebileceği bir siyasi sürecin yürütülmesidir" dedi.
Sayın Erdoğan meydanlarda sıkça İmam Şafi'ye ait 'düşmanın attığı oku takip ediniz. O, sizi hak ehline götürür' sözlerini dile getirir.
Bütün İslam coğrafyasına ve Suriye'ye ok atan kimdir? ABD, AB ve İsrail. Siz, kimin tarafındasınız?
Yoksa BTP Lideri Sayın Baş'ın, 'Türkiye'nin dış politikasını ABD'nin iç politikası haline getirdiler' iddiası doğru mudur?
Yalan diyorsanız, o halde yine Sayın Baş'ın, 'Esad'ın elini sıksan 10 dakikada çözülecek meseleyi isyancıların elini sıktığın için 10 yıldır çözemiyorsun. Faturasını da Türk milleti ödüyor' noktasına nasıl geldin?
- Ahmaklığın bu kadarı da fazla ama / 04.12.2024
- Abdullah Öcalan, Bahçeli’den de, Erdoğan’dan da basiretliymiş / 02.12.2024
- Sosyal devlet ancak BTP ile mümkün / 01.12.2024
- Sosyal devletten demokratik krallığa / 30.11.2024
- Kıbrıs’a NATO kılıfı / 29.11.2024
- Jennifer Lopez, Sudeysi, Kabe ve Erdoğan / 28.11.2024
- AKP ve MHP, Türkiye’nin gerçek düşmanını perdeliyor / 27.11.2024
- Tam bağımsız Türkiye için vakit tamam, söz konusu vatandır / 25.11.2024
- Sinirde Avrupa’da birinci dünyada ikinci olmuşuz / 24.11.2024