Ülke ekonomileri tüketici, üretici ve devletten oluşur. Mevcut sistemde bu üç kesim de finansman yani para ihtiyacını kredi alarak gideriyor. Devlet, yüksek faizlerle iç ve dış borç alıyor. Üretici üretim yapabilmek için bankaların kapısını aşındırıyor. Tüketici de çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak için ya kredi kartı kullanarak ya da bankalardan tüketici kredileri altında faizle borçlanarak hayatını idame ettirmeye çalışıyor. Yani ekonominin bütün kesimleri başta devlet olmak üzere maliyetli para ile geçiniyor.
Tabii ki borç almanın faiz ödemeleri dışında başka maliyetleri de var. Sayın Cumhurbaşkanımız İMF'ye borç verme sadedindeki bir konuşmasında "Borç alan emir alır" şeklinde ifade etti ki gerçekten doğrudur.
Diğer taraftan çift para biriminin yanı TL ve doların beraberce dolandığı piyasamızda borçlanmanın tehdit seviyesi tahmin bile edilemez. Ekonominin bütün katmanlarının para ihtiyacını borçlanarak yapmaları, para piyasalarındaki iç veya dış dalgalanmayı fırtınaya çeviriyor.
Milli Ekonomi Modeli ise borçlanma kısır döngüsünü kırıyor. MEM'de devlet, tüketiciyi finanse etmekle işe başlıyor. Tüketici, tüketim kabiliyetini kazanınca firmalardan alışveriş yapmak suretiyle bir nevi piyasayı fonluyor. Esnaf, ihtiyacı olan parayı borçlanmak yerine yapacağı satıştan elde edeceği karlarla sağlamış olacak. Devlet de bu ticari döngüden toplayacağı vergilerle iç ve dış borçlanmaktan kurtuluyor. Diğer taraftan üretim artışı devletin senyoraj ve emisyon hakkını kullanmasına imkan tanıyor. Yani devlet, tüketim ve üretim sirkülasyonundan senyoraj geliri yani para basma hakkı ve vergi geliri elde ediyor.
MEM'de tüketici ekonominin dinamosu vazifesini görüyor. Tüketicinin güçlenmesi dalga dalga bütün ekonomiyi düzeltiyor, taşları yerine oturtuyor. Bu yüzden tüketim en büyük kaynaktır. Herkesin dilinde pelesenk olan fakat bir türlü göremediğimiz önce insan düşüncesi MEM'de vücuda geliyor. İnsana yatırım yapmak ve insanı kalkındırmak MEM'in olmazsa olmaz kuralıdır. Bu çerçevede; vatandaşlık maaşı, asgari ücretin 5000 TL olması, 1500 TL kadın maaşı ve diğer sosyal projeler sistemin ve ekonominin gereği olarak verilebilmektedir. Özetle bu projelerin gerçekleşmesi için Milli Ekonomi Modeli uygulanmalıdır. Aksi takdirde mevcut kapitalist liberal düşünce bu imkanları asla sağlayamaz.
Yeri gelmişken ifade edelim. Bütün konuşmalarında liberalizm vurgusu yapan müttefikler hangi düşünceyle sosyal devlet projeleri uygulayacaklar? Sayın Akşener vatandaşlık maaşı vereceğini söylüyor. Fakat nasıl ve hangi sistemin hangi kaynağıyla belli değil. Seçim dönemi geçtikten sonra geçmiş olsun. Temel Karamollaoğlu 5600 TL asgari ücret vadediyor. Temel bey burada şark kurnazlığına başvurmuş. 5000 TL demiyor biraz değiştiriyor 5600 TL vaad ederek güya kopya çekmediği izlenimi vermeye çalışmış fakat nafile. İktidar, milli para diyor, milli ekonomi modeli diyor fakat modelin sahibini ve milli paranın mucidini saklıyor.
Siyasilerin, Prof. Dr. Haydar Baş'ın projelerini ismen çalarak millete ve devlete faydalı olmaları bir tarafa Sayın Baş'ı gizledikleri için milletimizin kurtuluş kapısını kapatıyorlar.
Bağımsız Türkiye Partisi, seçime girme hakkına sahip olduğu halde oynanan oyunları ve çevrilen dümenleri görerek seçimleri boykot etme kararı aldı. Seçimlere girmiyor. Seçimle bir işi olmadığı halde Prof. Dr. Haydar Baş yine vatandaşlık maaşı, milli para, milli ekonomi modeli, kadın maaşı ve sosyal devlet milli devlet projelerini anlatmaya devam ediyor. Çünkü bu kavramlar seçimin değil sistemin gereğidir.
Tabii ki borç almanın faiz ödemeleri dışında başka maliyetleri de var. Sayın Cumhurbaşkanımız İMF'ye borç verme sadedindeki bir konuşmasında "Borç alan emir alır" şeklinde ifade etti ki gerçekten doğrudur.
Diğer taraftan çift para biriminin yanı TL ve doların beraberce dolandığı piyasamızda borçlanmanın tehdit seviyesi tahmin bile edilemez. Ekonominin bütün katmanlarının para ihtiyacını borçlanarak yapmaları, para piyasalarındaki iç veya dış dalgalanmayı fırtınaya çeviriyor.
Milli Ekonomi Modeli ise borçlanma kısır döngüsünü kırıyor. MEM'de devlet, tüketiciyi finanse etmekle işe başlıyor. Tüketici, tüketim kabiliyetini kazanınca firmalardan alışveriş yapmak suretiyle bir nevi piyasayı fonluyor. Esnaf, ihtiyacı olan parayı borçlanmak yerine yapacağı satıştan elde edeceği karlarla sağlamış olacak. Devlet de bu ticari döngüden toplayacağı vergilerle iç ve dış borçlanmaktan kurtuluyor. Diğer taraftan üretim artışı devletin senyoraj ve emisyon hakkını kullanmasına imkan tanıyor. Yani devlet, tüketim ve üretim sirkülasyonundan senyoraj geliri yani para basma hakkı ve vergi geliri elde ediyor.
MEM'de tüketici ekonominin dinamosu vazifesini görüyor. Tüketicinin güçlenmesi dalga dalga bütün ekonomiyi düzeltiyor, taşları yerine oturtuyor. Bu yüzden tüketim en büyük kaynaktır. Herkesin dilinde pelesenk olan fakat bir türlü göremediğimiz önce insan düşüncesi MEM'de vücuda geliyor. İnsana yatırım yapmak ve insanı kalkındırmak MEM'in olmazsa olmaz kuralıdır. Bu çerçevede; vatandaşlık maaşı, asgari ücretin 5000 TL olması, 1500 TL kadın maaşı ve diğer sosyal projeler sistemin ve ekonominin gereği olarak verilebilmektedir. Özetle bu projelerin gerçekleşmesi için Milli Ekonomi Modeli uygulanmalıdır. Aksi takdirde mevcut kapitalist liberal düşünce bu imkanları asla sağlayamaz.
Yeri gelmişken ifade edelim. Bütün konuşmalarında liberalizm vurgusu yapan müttefikler hangi düşünceyle sosyal devlet projeleri uygulayacaklar? Sayın Akşener vatandaşlık maaşı vereceğini söylüyor. Fakat nasıl ve hangi sistemin hangi kaynağıyla belli değil. Seçim dönemi geçtikten sonra geçmiş olsun. Temel Karamollaoğlu 5600 TL asgari ücret vadediyor. Temel bey burada şark kurnazlığına başvurmuş. 5000 TL demiyor biraz değiştiriyor 5600 TL vaad ederek güya kopya çekmediği izlenimi vermeye çalışmış fakat nafile. İktidar, milli para diyor, milli ekonomi modeli diyor fakat modelin sahibini ve milli paranın mucidini saklıyor.
Siyasilerin, Prof. Dr. Haydar Baş'ın projelerini ismen çalarak millete ve devlete faydalı olmaları bir tarafa Sayın Baş'ı gizledikleri için milletimizin kurtuluş kapısını kapatıyorlar.
Bağımsız Türkiye Partisi, seçime girme hakkına sahip olduğu halde oynanan oyunları ve çevrilen dümenleri görerek seçimleri boykot etme kararı aldı. Seçimlere girmiyor. Seçimle bir işi olmadığı halde Prof. Dr. Haydar Baş yine vatandaşlık maaşı, milli para, milli ekonomi modeli, kadın maaşı ve sosyal devlet milli devlet projelerini anlatmaya devam ediyor. Çünkü bu kavramlar seçimin değil sistemin gereğidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cihat Tekin / diğer yazıları
- İkinci Trump dönemi nelere gebe? / 11.11.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024