Müslüman olan bir kişinin her davranışında, her ibadet hayatında, Kuran ve Sünnet ekseninde bir davranış sergilemesi gerekmektedir. Fitne ve sahteciliğin gittikçe yaygılaşacağı ahir zamanda, birilerinin çıkıp da Kuran ve Sünnetin hükümlerinden kendi nefislerine göre yorumlar çıkararak, nefislerine hoş gelen davranış ve ibadet şekilleri icat etmelerinin önüne geçmek için kıyamete kadar Ehl–i Beyt yoluyla Kuran'ın ve Sünnetin gerçek yorumunun devam etmesi, yani aslının korunması sağlanmıştır.
Bu durum, Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammet(s.a.v.) tarafından şu hadisi şerifte beyan edilmiştir;
"Benim Ehl–i Beyt'imin sizin içinizdeki misali, Hz. Nuh'un kavmi içerisindeki Hz. Nuh'un gemisi gibidir. Kim gemiye binerse necat bulur, kim binmezse helak olur." (Suyuti, Tefsir–i Hulafa, s.573; Taberani, Mu'cem'ül Kebir, s. 78)
Yaşadığımız sosyal hayata bakınca; bırakın davranışlarımızı, ibadetlerimiz bile çeşitlilik arz etmiş, Peygamberimizin hayatında yaptıklarından çok, yapmadığı bazı ibadet ve davranış şekillerinin meydana çıktığı görülmüştür. Yani Onun ısrarla üzerinde durmasına rağmen bidat ve hurafeler gerçeklerin yerini almıştır.
"Sonradan ortaya çıkan her şey bidattir; her bidat sapıklıktır ve her sapıklık insanı ateşe sürükler." (Müslim, Cumua, 43; Ebû Davud, Sünnet 5; Nesâî, lydeyn, 22; İbn Mâce, Mukaddime, 7)
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın meydana getirdiği Ehl–i Beyt Külliyatını okudukça, Ehl–i Beyt İmamlarının örnek davranışlarına ve ibadet hayatlarına bakınca, gerçekten Kuran ve Sünnetle muhteşem bir bütünlük arz ettiğini, ibadet ve sergilenen her davranışın mutlak Kuran ve Sünnetten kaynaklandığını görmekteyiz.
Tek cümleyle bu durumu izah etmeye çalışırsak; "Ehl–i Beyt İmamları, Kuran'ın hükümlerinin ve Peygamberin sünnetlerinin koruyucularıdır" diyebiliriz.
Bu duruma açıklık getirmek için İmam Zeynelâbidin (a.s.) ile Oğlu İmam Muhammed Bâkır(a.s.) arasından geçen şu konuşmaya bakmak yeterlidir:
"Bir gün ve bir gecede bin rekât namaz kılan İmam ibadetini yeterli görmemektedir. İmam Bâkır (a.s.)'ın değerli babası İmam Zeynelâbidin (a.s.), ibadette hiç kimsenin erişemediği bir makama erişmişti.
İmam(a.s.)'ın geceleri çok ibadet ettiğinden renginin sarardığını, gözlerinin kızarmış olduğunu, alnının nasır bağladığını, ayaklarının şiştiğini gören oğlu İmam Bâkır,(a.s.) kendisini tutamayıp ağlamaya başladı.
İmam Bâkır (a.s.) buyuruyor ki:
"Ben babamın o haline üzüldüğümden dolayı ağladım, babam ise düşünceye dalmıştı, az sonra beni fark ederek şöyle buyurdular: "Ey yavrum! Emirü'l Mü'minin Hz. Ali (a.s.)'ın ibadetlerinin yazılı olduğu o kitaplardan birisini bana getir."
Ben o kitabı babama verdim, o kitaptan biraz okudular, daha sonra dayanamayıp onu yere bırakarak şöyle buyurdular: Kim Ali bin Ebu Talib (a.s.)'ın ibadetine güç yetirebilir ki!" (İmam Zeynelâbidin Es–Seccad /Prof. Dr. Haydar Baş /s 101)
Ehl–i Beyt imamlarının ibadet ve davranışlarının Peygamberimizin ibadet ve davranışlarıyla tıpa tıp benzerlik arz ettiğini görmek için de Hz. Aişe ile arasında cereyan eden şu hadiseye bakmak yeterlidir:
Anlattığına göre, Hazreti Peygamber(s.a.v.) Efendimiz, geceleri mübarek ayakları şişinceye kadar uzun müddet namaz kılarlardı. Bu durumdan üzüntü duyan Hazreti Aişe (r.a.) Validemiz:
"Ey Allah'ın Resulü, geçmiş ve gelecek günahların bağışlandığı halde niçin böyle yapıyorsun?" diye sorunca;
"Ey Aişe! Rabbime çok şükreden bir kul olmayayım mı?" karşılığını vermiştir. (Buhari, Teheccüd, 6)
Ehl–i Beyt imamlarından bize ulaşan, Peygamberimiz Muhammed Mustafa'nın (s.a.v.) sünnetlerine ulaşarak; ibadet ve davranışlarımızı o bilgiler ışığında şekillendirmekten başka çıkar yol yoktur, vesselam…
Bu durum, Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammet(s.a.v.) tarafından şu hadisi şerifte beyan edilmiştir;
"Benim Ehl–i Beyt'imin sizin içinizdeki misali, Hz. Nuh'un kavmi içerisindeki Hz. Nuh'un gemisi gibidir. Kim gemiye binerse necat bulur, kim binmezse helak olur." (Suyuti, Tefsir–i Hulafa, s.573; Taberani, Mu'cem'ül Kebir, s. 78)
Yaşadığımız sosyal hayata bakınca; bırakın davranışlarımızı, ibadetlerimiz bile çeşitlilik arz etmiş, Peygamberimizin hayatında yaptıklarından çok, yapmadığı bazı ibadet ve davranış şekillerinin meydana çıktığı görülmüştür. Yani Onun ısrarla üzerinde durmasına rağmen bidat ve hurafeler gerçeklerin yerini almıştır.
"Sonradan ortaya çıkan her şey bidattir; her bidat sapıklıktır ve her sapıklık insanı ateşe sürükler." (Müslim, Cumua, 43; Ebû Davud, Sünnet 5; Nesâî, lydeyn, 22; İbn Mâce, Mukaddime, 7)
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın meydana getirdiği Ehl–i Beyt Külliyatını okudukça, Ehl–i Beyt İmamlarının örnek davranışlarına ve ibadet hayatlarına bakınca, gerçekten Kuran ve Sünnetle muhteşem bir bütünlük arz ettiğini, ibadet ve sergilenen her davranışın mutlak Kuran ve Sünnetten kaynaklandığını görmekteyiz.
Tek cümleyle bu durumu izah etmeye çalışırsak; "Ehl–i Beyt İmamları, Kuran'ın hükümlerinin ve Peygamberin sünnetlerinin koruyucularıdır" diyebiliriz.
Bu duruma açıklık getirmek için İmam Zeynelâbidin (a.s.) ile Oğlu İmam Muhammed Bâkır(a.s.) arasından geçen şu konuşmaya bakmak yeterlidir:
"Bir gün ve bir gecede bin rekât namaz kılan İmam ibadetini yeterli görmemektedir. İmam Bâkır (a.s.)'ın değerli babası İmam Zeynelâbidin (a.s.), ibadette hiç kimsenin erişemediği bir makama erişmişti.
İmam(a.s.)'ın geceleri çok ibadet ettiğinden renginin sarardığını, gözlerinin kızarmış olduğunu, alnının nasır bağladığını, ayaklarının şiştiğini gören oğlu İmam Bâkır,(a.s.) kendisini tutamayıp ağlamaya başladı.
İmam Bâkır (a.s.) buyuruyor ki:
"Ben babamın o haline üzüldüğümden dolayı ağladım, babam ise düşünceye dalmıştı, az sonra beni fark ederek şöyle buyurdular: "Ey yavrum! Emirü'l Mü'minin Hz. Ali (a.s.)'ın ibadetlerinin yazılı olduğu o kitaplardan birisini bana getir."
Ben o kitabı babama verdim, o kitaptan biraz okudular, daha sonra dayanamayıp onu yere bırakarak şöyle buyurdular: Kim Ali bin Ebu Talib (a.s.)'ın ibadetine güç yetirebilir ki!" (İmam Zeynelâbidin Es–Seccad /Prof. Dr. Haydar Baş /s 101)
Ehl–i Beyt imamlarının ibadet ve davranışlarının Peygamberimizin ibadet ve davranışlarıyla tıpa tıp benzerlik arz ettiğini görmek için de Hz. Aişe ile arasında cereyan eden şu hadiseye bakmak yeterlidir:
Anlattığına göre, Hazreti Peygamber(s.a.v.) Efendimiz, geceleri mübarek ayakları şişinceye kadar uzun müddet namaz kılarlardı. Bu durumdan üzüntü duyan Hazreti Aişe (r.a.) Validemiz:
"Ey Allah'ın Resulü, geçmiş ve gelecek günahların bağışlandığı halde niçin böyle yapıyorsun?" diye sorunca;
"Ey Aişe! Rabbime çok şükreden bir kul olmayayım mı?" karşılığını vermiştir. (Buhari, Teheccüd, 6)
Ehl–i Beyt imamlarından bize ulaşan, Peygamberimiz Muhammed Mustafa'nın (s.a.v.) sünnetlerine ulaşarak; ibadet ve davranışlarımızı o bilgiler ışığında şekillendirmekten başka çıkar yol yoktur, vesselam…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025