Ehl-i Beyt'in, İmam Ali efendimizin üstünlüklerinden bahsetmek, Onları sevmek, Hz. Peygamber (s.a.a.) efendimizin diğer ashabını reddetmek, sevmemek anlamına gelmemektedir.
Ehl-i Beyt; Hz. Peygamber, Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'dir.
Bizler, sınırları bizzat Cenab-ı Hak tarafından Mübahale ayetiyle (İnsan, 21) ve Hz. Peygamber tarafından 40 Ehl-i Sünnet kaynağında ifade edilen Kesa Hadisi'yle belirlenen Ehl-i Beyt'i Allah ve Resulü sevdiği, sevmemizi emrettiği, farz kıldığı ve diğer sahabeden üstün tuttuğu için seviyoruz, üstün tutuyoruz.
Hz. Peygamberin diğer ashabını ise Fahr-i Alem efendimiz sevdiği için, O'na yaren oldukları için seviyoruz.
"Ali Kur'an'la, Kur'an da Ali iledir. Bu ikisi Kevser'in yanında Bana ulaşıncaya kadar birbirinden ayrılmayacaklardır." (Sevaiku'l-Muhlika, s.74) lütfüne mazhar olan imam Ali Efendimizin hazırladığı "İmam Ali'nin Mushafı" eserini tabii ki temel kaynak olarak ifade edeceğiz, methedeceğiz. Ama bu elimizde bulunan, okuduğumuz ve amel ettiğimiz Kur'an'ın yanlış olduğu anlamına gelmemektedir.
Bu noktada Prof. Dr. Haydar Baş'ın İmam Ali eserinin 602. sayfasında şu bilgilere yer verilmektedir: "Burada akla şöyle bir soru gelebilir: İmam Ali halife olduktan sonra neden Kendi yazdığı Kur'an'ı halka sunup, onları bunu okumaya davet etmedi? Hz. Ali, Hz. Osman tarafından çoğaltılan Kur'an'ı bir manada onaylamıştı. Dolayısıyla halkın arasında gruplaşmalara yol açabilecek şeylerden uzak durmaya büyük özen gösteren Hz. Ali Kur'an'ın çoğaltılması işinde de aynı yolu izlemiş ve tefrikalara yol açmaması için Kendi tertip ettiği Kur'an'ı halka sunmamıştır."
Bizim derdimiz; "Hz. Peygamber'den sonra Kur'an'a en fazla vakıf olan, ilim şehrinin kapısı İmam Ali efendimizin yazdığı bu eşsiz eserden, diğer eserleri olan ve bizzat Hz. Peygamberden duyduklarını ve gördüklerini yazarak oluşturduğu Camia ve Cifr ve de Hz. Fatıma'nın eseri olan "Hz. Fatıma'nın Mushafı"ndan neden bu güne kadar istifade edemedik", budur.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifade ettiği gibi, Ehl-i Sünnet kaynaklarında da tek tek sayılan Ehl-i Beyt imamlarının tümü, Hz. Peygamber hayattayken bizzat İmam Ali'ye yazdırdığı bu temel eserlerden, hadis külliyatından istifade etmişlerdir ve Onların sohbetlerinden devasa eserler oluşmuştur. Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleme aldığı 14 ciltlik Ehl-i Beyt Külliyatı'nda imamların görüşlerine detaylıca yer verilmektedir.
Şia hadis külliyatı, Ehl-i Beyt imamlarına sorulan sorular karşısında bu hadislerle verilen cevapları kapsar. (Prof. Dr. Haydar Baş, Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt, s.34)
İmam Azam, İmam Şafii, İmam Ahmed bin Hanbel, İmam Nesai, İmam Gazali gibi büyük İslam alimleri Ehl-i Beyt imamlarından ve onların bu temel eserlere bakarak verdikleri cevaplardan istifade etmişler ve hepsi birer Ehl-i Beyt aşığı olarak hayatlarını yaşayıp, bu uğurda can vermişlerdir.
Sünni dünya, çıkartılan fitneler sebebiyle Şia kaynaklarına uzak durmaları sebebiyle, maalesef bu temel kaynaklardan istifade edememiştir.
Ehl-i Sünnet, "İlim şehrinin kapısı Hz. Ali'dir" derken, bunu böyle kabul ederken, en temel Sünni kaynaklarında Hz. Ali'den 32 adet hadis rivayet edilmesi, "ilmin kapısı"ndan hiç istifade edilmediğinin en bariz göstergesi değil mi?
Bir de işin garip tarafı dün ve bugün kendilerini Sünni olarak tanımlayan birileri, sırf Hz. Ali'yi sevip O'nun şiası oldu diye, Alevi oldu diye, aynı Allah'a, Peygambere, Kitaba iman etmemize, aynı kıbleye dönmemize rağmen Ehl-i Beyt sevdalılarını tekfir etmesi, onları dışlaması, din dışı kabul etmesi, hatta ölümlerine fetva vermesi, sizce de büyük bir sapkınlık değil mi?
Onlarla kardeş olup, onların elindeki bu eşsiz eserlerden istifade etmek varken, tek bilek tek yürek olarak Hz. Peygamberin Nuh'un Gemisi olarak ifade ettiği Ehl-i Beyt gemisinde buluşmak varken düşmanca tavırlar sergilenmesi İslam coğrafyası üzerinde menfur emelleri olanları sevindirmekten başka ne işe yarar?
"La ilahe illallah Muhammedu'r-Resulüllah" diyen herkes mü'mindir, Müslüman'dır. Dolayısıyla Alevi'si, Caferi'si Şiası böyle diyor, tekfir edemezsin. Edersen bu sana döner.
Şii Müslüman'dır ve Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifadesiyle, "Müslüman'ı öldürmek kafir işidir."
Ehl-i Beyt; Hz. Peygamber, Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'dir.
Bizler, sınırları bizzat Cenab-ı Hak tarafından Mübahale ayetiyle (İnsan, 21) ve Hz. Peygamber tarafından 40 Ehl-i Sünnet kaynağında ifade edilen Kesa Hadisi'yle belirlenen Ehl-i Beyt'i Allah ve Resulü sevdiği, sevmemizi emrettiği, farz kıldığı ve diğer sahabeden üstün tuttuğu için seviyoruz, üstün tutuyoruz.
Hz. Peygamberin diğer ashabını ise Fahr-i Alem efendimiz sevdiği için, O'na yaren oldukları için seviyoruz.
"Ali Kur'an'la, Kur'an da Ali iledir. Bu ikisi Kevser'in yanında Bana ulaşıncaya kadar birbirinden ayrılmayacaklardır." (Sevaiku'l-Muhlika, s.74) lütfüne mazhar olan imam Ali Efendimizin hazırladığı "İmam Ali'nin Mushafı" eserini tabii ki temel kaynak olarak ifade edeceğiz, methedeceğiz. Ama bu elimizde bulunan, okuduğumuz ve amel ettiğimiz Kur'an'ın yanlış olduğu anlamına gelmemektedir.
Bu noktada Prof. Dr. Haydar Baş'ın İmam Ali eserinin 602. sayfasında şu bilgilere yer verilmektedir: "Burada akla şöyle bir soru gelebilir: İmam Ali halife olduktan sonra neden Kendi yazdığı Kur'an'ı halka sunup, onları bunu okumaya davet etmedi? Hz. Ali, Hz. Osman tarafından çoğaltılan Kur'an'ı bir manada onaylamıştı. Dolayısıyla halkın arasında gruplaşmalara yol açabilecek şeylerden uzak durmaya büyük özen gösteren Hz. Ali Kur'an'ın çoğaltılması işinde de aynı yolu izlemiş ve tefrikalara yol açmaması için Kendi tertip ettiği Kur'an'ı halka sunmamıştır."
Bizim derdimiz; "Hz. Peygamber'den sonra Kur'an'a en fazla vakıf olan, ilim şehrinin kapısı İmam Ali efendimizin yazdığı bu eşsiz eserden, diğer eserleri olan ve bizzat Hz. Peygamberden duyduklarını ve gördüklerini yazarak oluşturduğu Camia ve Cifr ve de Hz. Fatıma'nın eseri olan "Hz. Fatıma'nın Mushafı"ndan neden bu güne kadar istifade edemedik", budur.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifade ettiği gibi, Ehl-i Sünnet kaynaklarında da tek tek sayılan Ehl-i Beyt imamlarının tümü, Hz. Peygamber hayattayken bizzat İmam Ali'ye yazdırdığı bu temel eserlerden, hadis külliyatından istifade etmişlerdir ve Onların sohbetlerinden devasa eserler oluşmuştur. Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleme aldığı 14 ciltlik Ehl-i Beyt Külliyatı'nda imamların görüşlerine detaylıca yer verilmektedir.
Şia hadis külliyatı, Ehl-i Beyt imamlarına sorulan sorular karşısında bu hadislerle verilen cevapları kapsar. (Prof. Dr. Haydar Baş, Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt, s.34)
İmam Azam, İmam Şafii, İmam Ahmed bin Hanbel, İmam Nesai, İmam Gazali gibi büyük İslam alimleri Ehl-i Beyt imamlarından ve onların bu temel eserlere bakarak verdikleri cevaplardan istifade etmişler ve hepsi birer Ehl-i Beyt aşığı olarak hayatlarını yaşayıp, bu uğurda can vermişlerdir.
Sünni dünya, çıkartılan fitneler sebebiyle Şia kaynaklarına uzak durmaları sebebiyle, maalesef bu temel kaynaklardan istifade edememiştir.
Ehl-i Sünnet, "İlim şehrinin kapısı Hz. Ali'dir" derken, bunu böyle kabul ederken, en temel Sünni kaynaklarında Hz. Ali'den 32 adet hadis rivayet edilmesi, "ilmin kapısı"ndan hiç istifade edilmediğinin en bariz göstergesi değil mi?
Bir de işin garip tarafı dün ve bugün kendilerini Sünni olarak tanımlayan birileri, sırf Hz. Ali'yi sevip O'nun şiası oldu diye, Alevi oldu diye, aynı Allah'a, Peygambere, Kitaba iman etmemize, aynı kıbleye dönmemize rağmen Ehl-i Beyt sevdalılarını tekfir etmesi, onları dışlaması, din dışı kabul etmesi, hatta ölümlerine fetva vermesi, sizce de büyük bir sapkınlık değil mi?
Onlarla kardeş olup, onların elindeki bu eşsiz eserlerden istifade etmek varken, tek bilek tek yürek olarak Hz. Peygamberin Nuh'un Gemisi olarak ifade ettiği Ehl-i Beyt gemisinde buluşmak varken düşmanca tavırlar sergilenmesi İslam coğrafyası üzerinde menfur emelleri olanları sevindirmekten başka ne işe yarar?
"La ilahe illallah Muhammedu'r-Resulüllah" diyen herkes mü'mindir, Müslüman'dır. Dolayısıyla Alevi'si, Caferi'si Şiası böyle diyor, tekfir edemezsin. Edersen bu sana döner.
Şii Müslüman'dır ve Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifadesiyle, "Müslüman'ı öldürmek kafir işidir."
Murat Çabas / diğer yazıları
- Bayram değil, seyran değil, Trump bizi niye öptü? / 18.12.2024
- Asgari ücrette ‘kabullenilmiş çaresizlik’ yaşanıyor / 17.12.2024
- Yeni Suriye’nin net kazananları ABD ve İsrail / 14.12.2024
- Suriye’de fotoğrafın büyüğünü görmek! / 13.12.2024
- İsrail’i Suriye’de şimdi kim durduracak? / 11.12.2024
- Suriye BOP’unun tamamlanması, Türkiye BOP’una işaret / 10.12.2024
- Kuzeyden güneye ‘İsrail koridoru’ tamamlanıyor / 07.12.2024
- ‘Halep’e girdik’ derken Kıbrıs’ı kaybediyoruz / 06.12.2024
- Suriye’deki gelişmeler BOP’un uzantısı / 04.12.2024
- Fırat’ın batısı da, doğusu gibi devlet istiyor / 03.12.2024
- Asgari ücrette ‘kabullenilmiş çaresizlik’ yaşanıyor / 17.12.2024
- Yeni Suriye’nin net kazananları ABD ve İsrail / 14.12.2024
- Suriye’de fotoğrafın büyüğünü görmek! / 13.12.2024
- İsrail’i Suriye’de şimdi kim durduracak? / 11.12.2024
- Suriye BOP’unun tamamlanması, Türkiye BOP’una işaret / 10.12.2024
- Kuzeyden güneye ‘İsrail koridoru’ tamamlanıyor / 07.12.2024
- ‘Halep’e girdik’ derken Kıbrıs’ı kaybediyoruz / 06.12.2024
- Suriye’deki gelişmeler BOP’un uzantısı / 04.12.2024
- Fırat’ın batısı da, doğusu gibi devlet istiyor / 03.12.2024