Türkiye'nin eğitim seviyesi, dünya şartlarına göre nerededir, eksiklerimiz ve problemlerimiz nelerdir?
Bu sualler ısrarla irdelememiz ve cevabını almamız gereken sullerdir. Zira istenilen sonuçların alınamadığı eğitimde varılması gereken bilgi ve beceri seviyesine ulaşılamadığı bir gerçektir.
Uzun zaman yasak olmasına rağmen, yakın bir geçmişte özel öğretime izin verildi. Ana sınıfından üniversiteye kadar, özel öğretim kurumları kurulmaya başlandı. Fakat, içten içe birileri özel öğretim kurumlarına diş biliyor. Giderek bu kurumların önü kesiliyor.
Türk milli eğitiminin müfredat programını uygulayan bu kurumlarımızın her türlü denetimi devletçe yapılmaktadır. Serbest, bağımsız, bağlantısız, başına buyruk bir öğretmi söz konusu değildir. Genel içindeki oranı sadece % 1.5'tur, yani iki bile olamamıştır.
Halbuki ABD ve diğer batı ülkelerinde özel öğretim bazen yarıya yaklaşmış, bazen de yarıyı geçmiştir.
Uluorta denetimler, verilen cezalar, kısıtlayıcı takipler olayı çirkinleştirmektedir. Kişi hak ve hürriyetine karşı bir tavırdır.
Bizce özel öğretimin önü açılırsa yüzde 5, yüzde 10, yüzde 20'lere varılırsa, devletin eğitim yükü azalır. Kalite artar, doğal bir yarış olur.
Genelde eğitimimizin seviyesi oldukça düşük. Hem bilgi ve hem de uygulama olarak ciddi eksikliklerimiz var.
Öyleyse en doğru yol, kaliteyi artırabilecek şartları geliştirmektir. Bunun da en kolay şekli, özel öğretim önündeki engelleri kaldırmak, teşvikler vermek, takip ve baskılara son vermektir.
Bir bakıyorsunuz bir bölgede devlet okulları 3-4 yıl geçtiği halde denetlenemiyor. Fakat özel okullara bir yıl içinde birden fazla denetim yapılıyor. Uygulanan bu çifte standart vatandaşların şikayetine, rahatsızlığına sebep oluyor.
Ayrıca devlet okulları ile, özel okullar zaman zaman kıyaslanarak, özel okulların bir artısı olmadığı ispatlanmaya çalışılıyor.
Ülkenin eğitim düzeyi belli olduğuna göre, hamleci teşviklerle hem kurum ve hem de birey seviyesinde teşvikler verilmeli; burslar, ödüller, iş bulma, barınma, yeme-içme, araç-gereç temini, müesseselere arsa tahsisi gbi yöntemlerle eğitimin daha iyi bir düzeye ulaşmaşı sağlanmalıdır. Aksine, gelecek bir devlet müfettişinin tek taraflı raporu, bazı yöneticilerin baskıları, işin önünü tıkamamalıdır.
Tek problem gibi görülen ücret konusu ise, illerde oluşturulacak geniş tabanlı bir kurul tarafından tespit edilmelidir. Böylece özel okulların sayısı artar, kalite ve verim gelişir. Devlet okullarında da özendirici tedbirler alınır ve doğal bir yarış başlar...
Özel okullar ile devlet okulları her alanda kendi arasında yarışır. Sonuçta kazanan Türk milli eğitimi olur.
Bugün üniversite bitirip dilekçe yazamayan, Adıyaman ilinin Ege'de olduğunu söyleyen, diplomasına rağmen öğrendiği teorik bilgileri uygulamaya koyamayan, tüm zaman israfına rağmen yabancı dil öğrenemeyen bir hayli insanımız var.
Buna bir de iş bulamamak, amaç ve ideal sıkıntısı eklenince, eğitim çekilmez oluyor.
Mevzuat üzerinde de ciddi manada ıslahat gerekmektedir.
Bu sualler ısrarla irdelememiz ve cevabını almamız gereken sullerdir. Zira istenilen sonuçların alınamadığı eğitimde varılması gereken bilgi ve beceri seviyesine ulaşılamadığı bir gerçektir.
Uzun zaman yasak olmasına rağmen, yakın bir geçmişte özel öğretime izin verildi. Ana sınıfından üniversiteye kadar, özel öğretim kurumları kurulmaya başlandı. Fakat, içten içe birileri özel öğretim kurumlarına diş biliyor. Giderek bu kurumların önü kesiliyor.
Türk milli eğitiminin müfredat programını uygulayan bu kurumlarımızın her türlü denetimi devletçe yapılmaktadır. Serbest, bağımsız, bağlantısız, başına buyruk bir öğretmi söz konusu değildir. Genel içindeki oranı sadece % 1.5'tur, yani iki bile olamamıştır.
Halbuki ABD ve diğer batı ülkelerinde özel öğretim bazen yarıya yaklaşmış, bazen de yarıyı geçmiştir.
Uluorta denetimler, verilen cezalar, kısıtlayıcı takipler olayı çirkinleştirmektedir. Kişi hak ve hürriyetine karşı bir tavırdır.
Bizce özel öğretimin önü açılırsa yüzde 5, yüzde 10, yüzde 20'lere varılırsa, devletin eğitim yükü azalır. Kalite artar, doğal bir yarış olur.
Genelde eğitimimizin seviyesi oldukça düşük. Hem bilgi ve hem de uygulama olarak ciddi eksikliklerimiz var.
Öyleyse en doğru yol, kaliteyi artırabilecek şartları geliştirmektir. Bunun da en kolay şekli, özel öğretim önündeki engelleri kaldırmak, teşvikler vermek, takip ve baskılara son vermektir.
Bir bakıyorsunuz bir bölgede devlet okulları 3-4 yıl geçtiği halde denetlenemiyor. Fakat özel okullara bir yıl içinde birden fazla denetim yapılıyor. Uygulanan bu çifte standart vatandaşların şikayetine, rahatsızlığına sebep oluyor.
Ayrıca devlet okulları ile, özel okullar zaman zaman kıyaslanarak, özel okulların bir artısı olmadığı ispatlanmaya çalışılıyor.
Ülkenin eğitim düzeyi belli olduğuna göre, hamleci teşviklerle hem kurum ve hem de birey seviyesinde teşvikler verilmeli; burslar, ödüller, iş bulma, barınma, yeme-içme, araç-gereç temini, müesseselere arsa tahsisi gbi yöntemlerle eğitimin daha iyi bir düzeye ulaşmaşı sağlanmalıdır. Aksine, gelecek bir devlet müfettişinin tek taraflı raporu, bazı yöneticilerin baskıları, işin önünü tıkamamalıdır.
Tek problem gibi görülen ücret konusu ise, illerde oluşturulacak geniş tabanlı bir kurul tarafından tespit edilmelidir. Böylece özel okulların sayısı artar, kalite ve verim gelişir. Devlet okullarında da özendirici tedbirler alınır ve doğal bir yarış başlar...
Özel okullar ile devlet okulları her alanda kendi arasında yarışır. Sonuçta kazanan Türk milli eğitimi olur.
Bugün üniversite bitirip dilekçe yazamayan, Adıyaman ilinin Ege'de olduğunu söyleyen, diplomasına rağmen öğrendiği teorik bilgileri uygulamaya koyamayan, tüm zaman israfına rağmen yabancı dil öğrenemeyen bir hayli insanımız var.
Buna bir de iş bulamamak, amaç ve ideal sıkıntısı eklenince, eğitim çekilmez oluyor.
Mevzuat üzerinde de ciddi manada ıslahat gerekmektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Baki Bektaş / diğer yazıları
- Gerçek hayat ahiret hayatıdır / 09.09.2003
- Tek çare birlik / 11.09.2002
- Misyonerlik faaliyetlerinin boyutları / 30.05.2002
- Halkımız çok iyi bir gözlemci / 25.05.2002
- Derviş'e göre deniz bitti / 24.05.2002
- Aziz ol, Elazığ / 17.05.2002
- Kayseri, sen ne imişsin! / 15.05.2002
- Tek çare birlik / 15.04.2002
- Görebilmek / 08.04.2002
- En büyük terör işgaldir / 06.04.2002
- Tek çare birlik / 11.09.2002
- Misyonerlik faaliyetlerinin boyutları / 30.05.2002
- Halkımız çok iyi bir gözlemci / 25.05.2002
- Derviş'e göre deniz bitti / 24.05.2002
- Aziz ol, Elazığ / 17.05.2002
- Kayseri, sen ne imişsin! / 15.05.2002
- Tek çare birlik / 15.04.2002
- Görebilmek / 08.04.2002
- En büyük terör işgaldir / 06.04.2002