Başbakan Bülent Ecevit'in önceki gün DSP Grubu'nda yaptığı konuşma, siyasi iradenin devletimizi, ülkemizi ve değerlerimizi sürüklediği adres ve çıkmaz bakımından dikkate şayandır. Konuşmanın aynı zamanda Atatürk'ün vefatının 63. yıldönümünden iki gün önce gerçekleşmesi de ayrıca manidardır.
Maalesef Ecevit, Afganistan'a asker göndermek Atatürk'ün bize vasiyetidir, diyor. Çarsız çarıksız, aç-biilaç durumdaki Türk Milleti'nin yıllarca süren Kurtuluş Mücadelesi ve ulusal bağımsızlık seferberliğinde kurmaylarıyla hep önde yürümüş Mustafa Kemal'in, ABD'nin talimatıyla ve doların ucunun gösterilmesiyle alındığı konuşulan "Afganistan'a asker gönderme kararı"na dayanak olarak kullanılması herşeyden önce sayın Ecevit'in sarılmaması gereken bayağı bir yöntemdir.
Kurtuluş Savaşı sürecinde sandıklarla milletimize altın gönderen Afgan halkının üzerine serseri bomba yağdıran, yardım paketlerinin versiyonuna misket bombaları doldurup çocuk oyuncakları olarak uçaklardan boşaltan ABD'nin sivil halka yönelik tarruzunu engellemesi beklenen Türkiye, içine düşürüldüğü batağı göremiyor. Ekonomik kriz, siyasi iradenin önünü, gözünü karartmış. Batakta çırpınan Türkiye'nin politik iradesi, geçmişe sarkarak tutunacak dal arıyor. Kendince vasiyetler uyduruyor.
Evet Mustafa Kemal, başta 1920'li yıllar ve sonrasında Afganistan'a asker, bürokrat, bilim adamı hüviyetinde pekçok yetişmiş insan gönderdi. Sandıklarla altın gönderen Afgan halkına minnet borcunu ödemek niyet ve kastıyla. Buna vefalı olmak denir. Türkiye'nin de yapması gereken budur; Afgan halkının acısını dindirecek, kültür ve refah düzeyini yükseltecek, evini imar edecek, üstüne yorgan altına döşek olacak ilim, irfan, kültür ve yardım insanı göndermektir.
Birçoklarının mandacılığın global ve postmodern versiyonu olarak gördüğü ABD'nin talimatıyla ve komutası altında Afganistan'a gitmek maharet değildir. Böyle bir manda versiyonunu, Atatürk'e nispet etmek yapılabilecek en ağır ithamdır. Vefatının 63. yıldönümünde, Ecevit'in bu kabil söylemlerle Atatürk'ün kemiklerini sızlatması tarihi bir yanlıştır.
Eğer siyasi irade bu noktada Atatürk'ü örnek almak istiyor idiyse, yapması gereken iş; bu insanlar bizim kültür coğrafyamızın, bizim mahallemizin insanları, yanlışını da biz düzeltebiliriz, eksiğini de biz tamamlayabiliriz diyerek, ABD'nin ne idüğü belirsiz bahanelerle taarruzuna engel olmaktı. NATO Genel Sekreteri'nin bile ABD'nin ileri sürdüğü kanıtlara güvenmediğini açıkladığı bir büyük savaşta ABD'nin yanlışına ve daha çok sivil halka yönelik bombardımanına ortak olmak değildir bağımsız bir Türkiye'nin yapması gereken iş. 15 milyona yakın insanın açlık, soğuk ve bomba sağanağı ile pençeleştiği bir süreçte atılacak hayırlı adım, masum halka koruma şemsiyesi olmak, terörle mücadeleyi de BM kararları ve bölge devletlerinin mutabakatı içinde bir barış gücüyle yapmaktır. Gerisi ABD'nin oyununa alet olmaktır.
Başbakan Ecevit'in de bu oyunu haklı çıkarmak için Atatürk'ün vasiyetiymiş kabilinden mandacılığı okşayan söylemleri de maalesef hiç de yakışık değildir. Dolayısıyla hem milletten, hem de vefatının 63. yıldönümünde Atatürk'ten özür dilemesi gereği açıktır.
Maalesef Ecevit, Afganistan'a asker göndermek Atatürk'ün bize vasiyetidir, diyor. Çarsız çarıksız, aç-biilaç durumdaki Türk Milleti'nin yıllarca süren Kurtuluş Mücadelesi ve ulusal bağımsızlık seferberliğinde kurmaylarıyla hep önde yürümüş Mustafa Kemal'in, ABD'nin talimatıyla ve doların ucunun gösterilmesiyle alındığı konuşulan "Afganistan'a asker gönderme kararı"na dayanak olarak kullanılması herşeyden önce sayın Ecevit'in sarılmaması gereken bayağı bir yöntemdir.
Kurtuluş Savaşı sürecinde sandıklarla milletimize altın gönderen Afgan halkının üzerine serseri bomba yağdıran, yardım paketlerinin versiyonuna misket bombaları doldurup çocuk oyuncakları olarak uçaklardan boşaltan ABD'nin sivil halka yönelik tarruzunu engellemesi beklenen Türkiye, içine düşürüldüğü batağı göremiyor. Ekonomik kriz, siyasi iradenin önünü, gözünü karartmış. Batakta çırpınan Türkiye'nin politik iradesi, geçmişe sarkarak tutunacak dal arıyor. Kendince vasiyetler uyduruyor.
Evet Mustafa Kemal, başta 1920'li yıllar ve sonrasında Afganistan'a asker, bürokrat, bilim adamı hüviyetinde pekçok yetişmiş insan gönderdi. Sandıklarla altın gönderen Afgan halkına minnet borcunu ödemek niyet ve kastıyla. Buna vefalı olmak denir. Türkiye'nin de yapması gereken budur; Afgan halkının acısını dindirecek, kültür ve refah düzeyini yükseltecek, evini imar edecek, üstüne yorgan altına döşek olacak ilim, irfan, kültür ve yardım insanı göndermektir.
Birçoklarının mandacılığın global ve postmodern versiyonu olarak gördüğü ABD'nin talimatıyla ve komutası altında Afganistan'a gitmek maharet değildir. Böyle bir manda versiyonunu, Atatürk'e nispet etmek yapılabilecek en ağır ithamdır. Vefatının 63. yıldönümünde, Ecevit'in bu kabil söylemlerle Atatürk'ün kemiklerini sızlatması tarihi bir yanlıştır.
Eğer siyasi irade bu noktada Atatürk'ü örnek almak istiyor idiyse, yapması gereken iş; bu insanlar bizim kültür coğrafyamızın, bizim mahallemizin insanları, yanlışını da biz düzeltebiliriz, eksiğini de biz tamamlayabiliriz diyerek, ABD'nin ne idüğü belirsiz bahanelerle taarruzuna engel olmaktı. NATO Genel Sekreteri'nin bile ABD'nin ileri sürdüğü kanıtlara güvenmediğini açıkladığı bir büyük savaşta ABD'nin yanlışına ve daha çok sivil halka yönelik bombardımanına ortak olmak değildir bağımsız bir Türkiye'nin yapması gereken iş. 15 milyona yakın insanın açlık, soğuk ve bomba sağanağı ile pençeleştiği bir süreçte atılacak hayırlı adım, masum halka koruma şemsiyesi olmak, terörle mücadeleyi de BM kararları ve bölge devletlerinin mutabakatı içinde bir barış gücüyle yapmaktır. Gerisi ABD'nin oyununa alet olmaktır.
Başbakan Ecevit'in de bu oyunu haklı çıkarmak için Atatürk'ün vasiyetiymiş kabilinden mandacılığı okşayan söylemleri de maalesef hiç de yakışık değildir. Dolayısıyla hem milletten, hem de vefatının 63. yıldönümünde Atatürk'ten özür dilemesi gereği açıktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019