Pentagon sözcüsü Tuğgeneral Pat Ryder, Türkiye'ye ait Silahlı İnsansız Hava Aracı'nın (SİHA), 5 Ekim Perşembe sabahı Suriye'nin Haseke kentinde ABD birliklerinden yaklaşık bir kilometre uzakta hava saldırısında bulunduğunu ve birkaç saat sonra, yerel saatle 11.40'ta ABD birliklerine yarım kilometre yaklaşan SİHA'nın tehdit olarak değerlendirilerek F-16 uçakları tarafından düşürüldüğü açıklamasını yaptı.
Biz mi ne yaptık? Bir sessiz bekleyiş sonrası Dışişleri Bakanlığı'ndan ABD'nin de adını anmadan olayın üstünü örtercesine "Operasyon esnasında üçüncü taraflarla işletilen çatışmasızlık mekanizmasındaki farklı teknik değerlendirmeler nedeniyle bir SİHA kaybedilmiştir" şeklinde zoraki bir açıklama geldi.
Bu çekingenlik ve ürkek politika neden? Oysa resmi açıklamada geçen "üçüncü taraf" değil, aynı tarafta olduğumuz müttefikimiz ABD, SİHA'mızı düşürerek barışa karşı ve bize karşı suç işlemiştir. İşin vahimi SİHA'mızı vuran F-16 uçağının İncirlik Üssü'nden kalktığı iddiası… Bu varsayım ne ölçüde doğru bilemesek de, bildiğimiz ABD'nin dost olmadığı, hatta düşmanımız olduğu gerçeğidir.
Yapılması gereken ülkemizdeki Amerikan üslerinin kapatılması iken, ABD'ye en azından bir nota bile gönderemiyoruz. Bunun sebebi ekonomik esaret! Güçlü ekonominiz yoksa, tam bağımsızlıktan söz edemezsiniz.
Türkiye'nin ekonomik göstergelerini yokladığımızda başarılı bir ülke olduğumuzu söyleyemeyiz;
Ekonomik refah ve olanakların belirli grup ya da sınıfa tahsis edilmesi... Toplumda belirli grup ya da sınıfların ekonomik statülerinin daima düşük olması, eğitim ve iş olanaklarından mahrum kalmaları, yoksulluğun ve eğitimsizliğin belirli kesimlerde yoğunlaşması...
Kişi başına düşen milli gelir, kamu borçları, çocuk ölüm oranları, yoksulluk seviyesi, iş sorunları gibi ekonomik göstergelerde yaşanan ani yükseliş ve düşüşler... Ulusal paranın çökmesi, devalüasyon, kayıt dışı ekonominin artışı... Kaçakçılık, uyuşturucu trafiği gibi illegal yapılanmalar, ülke dışına nakit para kaçışı... İşçi ve memur maaşlarının ve emekli aylıklarının yeterli düzeyde olmaması...
Bir ülkeyi ayakta tutan taşıyıcı kolonlar, o ülkenin ordusu, eğitimi, adaleti ve ekonomisidir. Bu alanlar güçlü olursa, o ülke dimdik ayakta durur. Bunun somut örneği Türkiye Cumhuriyeti'nin kurtuluş ve kuruluş sürecidir… Sevr'den Lozan'a…
Merhum Hocamız bilge devlet adamı Prof. Dr. Haydar Baş'ın deyimiyle Türkiye Cumhuriyeti'nin tapu senedi olan Lozan Barış Sözleşmesi, bir anlamda ekonomik esareti kabul etmeme mücadelesinin eseridir.
Lozan'da barış görüşmelerine ara verildiğinde 1. İktisat Kongresi, İzmir'de toplanmıştı. Alınan kararlar, ekonomisi bağımsız bir ülkenin alacağı nitelikteydi. Yerli sanayi teşvik ediliyor, milli bankalardan söz ediliyordu. Plana göre devlet ekonomik açıdan güçlenecek ve özel teşebbüse de destek sağlanacaktı. Türkiye Lozan'a ikinci kez gittiğinde, İktisat Kongresi'nin meyveleri toplandı. Esas sorun hızlıca çözüme ulaştı. Kapitülasyonlar kaldırılmış, Türkiye tam bağımsız olmuştur.
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında tam bağımsızlığımız için "Milli Ekonomi Modeli" (MEM) mücadelesi verilmesi tek yoldur.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023





















































































