21 Mart'ın Dünya Şiir Günü olduğunu çoğumuz bilmiyoruzdur.
Anneler Günü, Babalar Günü, Sevgililer Günü'nü gün gün hepimiz biliriz ama Şiir Günü'ne uzağız sanırım.
UNESCO Mart'ın 21'ini Dünya Şiir Günü olarak ilan etti.
Heryıl Mart ayının ikinci haftasından itibaren yoğunlaşan toplantılarda, konferanslarda, dinletilerde Şiir ve Şair üzerine yoğunlaşılır.
Ülkemizde de hemen hemen tüm illerde bu gün şiirler okunup, şairler yadedilerek geçirilir.
Nazım Hikmet'ten Necip Fazıl'a, Orhan Veli'den Aşık Veysel'e kadar gerniş bir yelpazede sürdürülen etkinliklerin ortak noktasında Sevgi vardır.
Bütün şiirler sevgiyle yazıldıkları için, sevgi katılarak yoğuruldukları için konuları ne olursa olsun mutlak surette SEVGİ ruh olarak onun içeriğine kazınmıştır.
İnsanlarının birbirine sevgisinin azaldığı, ihanetlerin ayyuka çıktığı, kan ve gözyaşının barbar toplumların seviyesinin altına indiği şu günlerde hüzünlü bir ortamda kutlanan Şiir Günü'nün ayrı bir önemi olsa gerek.
Birlikte olduğunuz insanı sevmeden, ailenizin kıymetini bilmeden, arkadaşlarınıza hak vermeden, komşunuzu düşünmeden,doğaya ilgisiz kalmadan,yaşadığınızın toplumu ve o toplumun insanlarına saygı göstermeden, milli ve dini duygulara hassas olmadan, ülkenize sevgi beslemeden ve diğer ülkelerdeki insanların gözyaşına duyarsız kalmadan ne Şiir yazabilir, okuyabilirsiniz ne de Şair olur ya da öyle geçinebilirsiniz...
Şiirin yoğunluğunda, Şairin kalbinde SEVGİyi barındıran bir duyarlılık ve sorumluluk vardır.
Toplumların en karanlık dönemlerinde bir yıldız gibi parlayan şairler ve eskitilemeyen şiirler de vardır; en şaşaalı dönemlerde sönüp giden şairler ve günübirlik okunup unutulan şiirler vardır.
Osmanlı'dan çok daha öncesine uzanıp Cumhuriyet dönemine kadar parlaklığını kaybetmeyen Türk Şiirinde SEVGİ ve SORUMLULUK gözlerden kaçmaz.
Toplumsal önceliklerle ve toplumsal bilinçle birlikte gelişen Türk şiirinin serencamını incelerken özellikle SORUMLULUK kavramında kafa yormamız gerek.
Kürsülerden şiirler okurken Kürsüden tutuklu babasına okuduğu şiirle yürekleri dağlayan Filistinli kız çocuğunu gözünüzün önüne getirmiyorsanız,
Şairleri anmak için katıldığınız toplantılarda Kolları arasında ölen çocuklarına ağıt yakan Iraklı anaların feryadını duymuyorsanız,
Çeçenistan'da, Keşmir'de, Sudan'da,Etiyopya'da, Eritre'de açlıktan inleyenlerin ellerini yakanızda hissetmiyorsanız
Siz ne ŞAİRsinizdir ne de ŞİİR okuyabilirsiniz...
21 Mart Dünya Şiir Günü'nü bilmeseniz de olur.
Anneler Günü, Babalar Günü, Sevgililer Günü'nü gün gün hepimiz biliriz ama Şiir Günü'ne uzağız sanırım.
UNESCO Mart'ın 21'ini Dünya Şiir Günü olarak ilan etti.
Heryıl Mart ayının ikinci haftasından itibaren yoğunlaşan toplantılarda, konferanslarda, dinletilerde Şiir ve Şair üzerine yoğunlaşılır.
Ülkemizde de hemen hemen tüm illerde bu gün şiirler okunup, şairler yadedilerek geçirilir.
Nazım Hikmet'ten Necip Fazıl'a, Orhan Veli'den Aşık Veysel'e kadar gerniş bir yelpazede sürdürülen etkinliklerin ortak noktasında Sevgi vardır.
Bütün şiirler sevgiyle yazıldıkları için, sevgi katılarak yoğuruldukları için konuları ne olursa olsun mutlak surette SEVGİ ruh olarak onun içeriğine kazınmıştır.
İnsanlarının birbirine sevgisinin azaldığı, ihanetlerin ayyuka çıktığı, kan ve gözyaşının barbar toplumların seviyesinin altına indiği şu günlerde hüzünlü bir ortamda kutlanan Şiir Günü'nün ayrı bir önemi olsa gerek.
Birlikte olduğunuz insanı sevmeden, ailenizin kıymetini bilmeden, arkadaşlarınıza hak vermeden, komşunuzu düşünmeden,doğaya ilgisiz kalmadan,yaşadığınızın toplumu ve o toplumun insanlarına saygı göstermeden, milli ve dini duygulara hassas olmadan, ülkenize sevgi beslemeden ve diğer ülkelerdeki insanların gözyaşına duyarsız kalmadan ne Şiir yazabilir, okuyabilirsiniz ne de Şair olur ya da öyle geçinebilirsiniz...
Şiirin yoğunluğunda, Şairin kalbinde SEVGİyi barındıran bir duyarlılık ve sorumluluk vardır.
Toplumların en karanlık dönemlerinde bir yıldız gibi parlayan şairler ve eskitilemeyen şiirler de vardır; en şaşaalı dönemlerde sönüp giden şairler ve günübirlik okunup unutulan şiirler vardır.
Osmanlı'dan çok daha öncesine uzanıp Cumhuriyet dönemine kadar parlaklığını kaybetmeyen Türk Şiirinde SEVGİ ve SORUMLULUK gözlerden kaçmaz.
Toplumsal önceliklerle ve toplumsal bilinçle birlikte gelişen Türk şiirinin serencamını incelerken özellikle SORUMLULUK kavramında kafa yormamız gerek.
Kürsülerden şiirler okurken Kürsüden tutuklu babasına okuduğu şiirle yürekleri dağlayan Filistinli kız çocuğunu gözünüzün önüne getirmiyorsanız,
Şairleri anmak için katıldığınız toplantılarda Kolları arasında ölen çocuklarına ağıt yakan Iraklı anaların feryadını duymuyorsanız,
Çeçenistan'da, Keşmir'de, Sudan'da,Etiyopya'da, Eritre'de açlıktan inleyenlerin ellerini yakanızda hissetmiyorsanız
Siz ne ŞAİRsinizdir ne de ŞİİR okuyabilirsiniz...
21 Mart Dünya Şiir Günü'nü bilmeseniz de olur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005