Bu mesele o kadar hayati bir meseledir ki, tüm insanlığa büyük acılar yaşatmış ve savaşların çıkma nedeni olmuştur.
Yetmedi, doların kendi ülkesindeki başkanların bile hayatlarına son vermiş.
Dolar sahipleri ve her ülkede bulunan uzantılarını çok rahatsız eden bu konuya ilişkin detaylı yazılar yazmıştım. Bu konu şahsen en çok ilgilendiğim ve üzerinde derin araştırmalar yaptığım bir konudur.
En son BTP lideri Hüseyin Baş Bey, bu konuya ilişkin Gaziantep'te güzel bir değerlendirmede bulundu.
Tekrarda fayda var diyerek tarihe not düşmek için yazdığım yazılarıma güncel bilgiler de ekleyerek bir sunum yapmak isterim. Özellikle de Türkiye'de siyasetle ilgilenen ve iktidar olmaya niyetlenen parti liderlerinin bu konuyu çok iyi bilmesi ve tüm yönleriyle analiz etmesi, ülkemiz açısından bir beka meselesidir.
Bilgisiz fikir olmaz diyerek, doların kanlı geçmişine bir yolculuğa çıkalım.
Bilindiği üzere ABD halkının İngiltere'ye karşı isyanı, 1776 yılına kadar sürmüştür.
Bu isyan sırasında İngiliz bankerler, isyancıları finanse ediyordu. Karşılığında ise "Amerikan parasını basma hakkını" elde etmeyi talep ediyorlardı.
Konu çok uzun ama kısaca bu isteklerinde başarılı oldular.
ABD'nin kurucu atalarından Washington, "İngiliz bankerlere dolar basma hakkını tanımaktan başka çaremiz yok" diyerek, bir ülkenin şah damarı sayılabilecek Merkez Bankası ve para basma hakkını, söz konusu bankerlere tanımış oldu.
1865 yılında Amerikan İç Savaşı'nı sona erdiren Cumhuriyetçi ilk başkan Abraham Lincoln "savaş giderleri gerekçesiyle" bankerlerin elinden dolar basma hakkını tekrar devlete geri aldı.
ABD, Başkan Lincoln döneminde ilk defa dolar basabildi. Fakat bu durum uzun sürmedi. Abraham Lincoln, bankerlerin tuttuğu suikastçılarla ortadan kaldırıldı.
Lincoln ölünce, yeniden başa dönüldü ve bankerler tekrar dolar basma hakkını elde etmiş oldu.
Daha sonra işbaşına gelen başkanlarla bankerlerin başı dertteydi. Sonunda orta yol bulundu ve 1913 yılında FED adlı banka kuruldu.
Amerikan dolarını basma hakkı tiyatrodan FED'e verildi.
Fakat, FED ortaklarının tamamı banker ailelerinden oluşuyordu. FED adındaki bankada, Amerika devletinin hissesi dahi yok.
Bankerler ABD'yi 12 bölgeye bölüp pay etmişlerdi. Bölgeleri temsilen, adına guvernör denilen bankacı sıfatıyla FED yönetimine girdiler.
Her biri kendi bölgesinde Merkez Bankası şubesi olarak işlev görüyordu.
Bu arada Amerika devleti de, göstermelik olarak FED Başkanı'nı tayin ediyordu.
Dediğimiz gibi bu tayin işlemi tamamıyla bir komediydi. Bankerler kimi isterse, FED'in başına o atanıyordu.
FED bir bedel karşılığı olmaksızın ABD dolarını basıyor, ülkelerin Merkez Bankaları gibi görev yapıyordu.
Kaldı ki ve ne acıdır ki, bütün ülkelerin Merkez Bankaları göstermelikti ve neredeyse tüm rezervleri, hiçbir karşılığı olmayan ABD dolarıyla doluydu!
FED, ABD'deki tüm bankalara faiz karşılığı borç veriyordu.
Hisse sahibi 12 aileden oluşan FED, banka ve şahıs faizlerinden müthiş para kazanıyordu.
Bir diğeri ise…
ABD Hazinesi borçlanma tahvilleri çıkardığında bunları çoğunlukla FED alıyor ve faiz gelirleri FED'e adeta nehir gibi akıyordu. Bu arada, FED'in tek bir kuruş vergi ödemediğini de belirtmek lazım.
İktisatla ilgili olanların bilgi sahibi olduğu üzere bankerler 1944 yılında "Bretton Woods para anlaşması" ile ABD dolarını "dünya parası" olarak kabul ettirdiler.
Bu anlaşmayla bir dolar karşılığında 0,888 gram altın olduğu var sayıldı. Katılımcı 48 ülke paralarını dolara göre tarif ettiler. Böylece "dövize bağlı" para sistemi ortaya çıkmış oldu.
İşin ilginç yanı ise, basılan her kuruş dolar karşılığında altın var sayılıyordu. (Devam edecek…)
- Dolar imparatorluğu için işlenen cinayetler -1- / 29.01.2025
- Tabut Otel ve devletçilik / 28.01.2025
- Muhalefet partileri gökten elçi mi bekliyor? / 27.01.2025
- Nutuk’u çok okuyun / 22.01.2025
- Harbiye Marşı'nı çok severim / 21.01.2025
- Teğmenler bu ülkenin namusudur / 20.01.2025
- Milli ittifak şart oldu! / 15.01.2025
- Anayasa 42-66-101 çarpmasın! / 09.01.2025
- Anayasa değil, kafalar değişmeli! / 07.01.2025