"Ant içeriz ki laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız. Ne mutlu Türküm diyene!"
Yüce Atatürk'ün asil evlatları, işte bu ant yüzünden süründürülüyor!
"Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" diyerek savunmalarına başlayan kahraman Teğmenler, sergiledikleri bu asil ve karakterli duruşları nedeniyle, Türk milletinin gönlünde taht kurdular.
Elbette ki bu kahraman Teğmenler için asıl mesele, "Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" şeklindeki kararlı ve onurlu tutumlarından ibaret bir meseleydi.
Bunu mesele haline getirenler bugün olduğu gibi, dün de tarih sahnesinde yerini almışlardı.
Almışlardı almasına ama nasıl! Hadi tarihe bir yolculuk yapalım.
Bilindiği üzere 1. Dünya Savaşı sonrası Osmanlı hükümeti, isyan eden Ermeniler için tehcir sürecini başlatmış ve sonuçlandırmıştı.
Bu süreçte Yozgat'ın Boğazlıyan ilçesinde yer alan Ermenilerin ise Suriye'ye nakline karar verildi. Bu karara ilişkin de Boğazlıyan kaymakamı Kemal Bey görevlendirilmişti.
Osmanlı Devleti'nin 1. Dünya Savaşı sonucunda mağlup olmasının ardından bürokratlar hakkında çokça inceleme ve soruşturma sürdürülürken, 24 Kasım 1918'de Tevfik Paşa Hükümeti, Saray Hükümetinden İngilizlerin beklentisi doğrultusunda tehcir suçlarını araştırmaya yönelik olarak "Tahkikat-ı Fecayii Komisyonu"nu kurmuş ve bu hamleyle İngilizlere yaranmaya çalışmıştı.
Anadolu, 7 bölgeye ayrılıp bölgelere tehcir soruşturma heyeti gönderilerek tehcir suçlularını yargılamak üzere, 1918'de Harp Divanı kuruldu.
7 Ocak 1919'da İngiliz Yüksek Komiseri Calthorpe, Tevfik Paşa hükümetinin Dışişleri Bakanı Mustafa Reşit Paşa ile görüşür.
Yapılan görüşmede İngiliz Komiseri "Sürgün" yerine "Kırım" sözcüğünü kullanır. Mustafa Reşit Paşa, Calthorpe'a "Ermeni Kırımı konusunda bir sıkıyönetim mahkemesi kurulduğunu, suçluların yargılamaya başlandığını, biraz zaman bahşedilirse adaletin yerini bulacağını" söylemekten çekinmez.
Aynı gün Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, sözde Ermeni kırımı suçlamasıyla İstanbul'da tutuklanıp Bekirağa Bölüğü'ne hapsedilir.
Saray hükümeti, Vahdettin'in fazla zaman geçirilmeden İngilizlerin isteği doğrultusunda tutuklamaların yapılmasını istemesi üzerine, İngilizlerin "Black List" adını verdikleri listeye göre tutuklamalara başlanır.
Bu tutuklamalar ile Ocak 1919'da çok sayıda vatansever "İngiliz esirlere kötü davranmak" ve "Tehcir suçlusu" olarak tutuklanarak, yine aynı şekilde Bekirağa Bölüğü'ne hapsedilmiştir.
Padişah Vahdettin, Tevfik Paşa hükümetinin yerine İngilizlerin isteklerini karşılamakta daha yeterli olacak Damat Ferit hükümeti kurar.
4 Mart 1919'da kurulan Damat Ferit hükümeti, 10 Mart 1919'da adeta bir insan avı başlatarak, kara liste diye adlandırılan tüm vatansever isimleri tutuklatmıştır.
İngilizler, 15 Mart - 7 Nisan 1919 arasında Damat Ferit hükümetine 61 kişilik bir kara liste daha vererek, listedeki isimlerin sözde "Ermeni kırımından" sanık olarak tutuklanmasını sağlamıştır.
Kaymakam Kemal Bey'in tutuklandığı süreçten sonra 18 duruşmada beraat ettiği ve sonrasında tekrar yargılandığı, çelişkili beyanların, yalan tanıkların olduğu bir süreçten sonra, tutulmuş Ermeni tanıkların beyanlarına dayanılarak 8 Nisan 1919'da idama mahkûm edilir.
Vatan haini Padişah Vahdettin ise, Kemal Bey'in idam kararını onaylamak için şeyhülislamdan fetva ister.
Şeyhülislam Mustafa Sabri Bey tarafından ise zaten belli olan fetva hazırlanır ve Kahraman vatan sevdalısı Kemal Bey'in idamı, 9 Nisan 1919'da kesinleşir.
10 Nisan 1919 Perşembe günü ise Kemal Bey, Beyazıt Meydanı'nda idam edilir.
Cenaze töreninden önceki son sözlerinde ise Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey; "Ben bir Türküm. Türk memuruyum. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki ben masumum. Son sözüm bugün de budur, yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun böyle adalet. Benim sevgili kardeşlerim asil Türk milletine çocuklarımı emanet ediyorum. Bu kahraman millet, elbette onlara bakacaktır. Vatan uğruna cephede ölen bir insan gibi şehit gidiyorum. Allah vatana, millete zeval vermesin!" diyerek suçlamalara karşı çıkmıştır.
Bu aziz kahramanın cenaze töreni, adeta milli bir isyana dönüşür.
Damat Ferit Paşa'nın başında olduğu Osmanlı hükümeti, Mehmed Kemal Bey'in cenaze töreninin İngiliz işgaline karşı bir direniş eylemine dönüşebileceğinden korkarak bir bildiri yayınladı ve cenazeye katılanları tutuklamakla tehdit etmiştir.
Dört yıl sonra ulu önderimiz eşsiz kahramanımız Mustafa Kemal Atatürk'ün öncülüğünde kurulan TBMM, 14 Ekim 1922 yılında, Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'i "Milli Şehit" ilan etmiş ve ailesine maaş bağlamıştır.
Bugünden geriye doğru baktığımızda ise iki şey hatırlanıyor.
İdam edilen şehit, edenler ise vatan haini!
Selam olsun Mehmet Kemal Bey'e ve tüm kahramanlara.
Selam olsun "Mustafa Kemal'in Askerleri" olan asil Teğmenlere.
Ne Mutlu Türküm Diyene.
- Milli ittifak şart oldu! / 15.01.2025
- Anayasa 42-66-101 çarpmasın! / 09.01.2025
- Anayasa değil, kafalar değişmeli! / 07.01.2025
- 23 yıldır milleti silkeliyorlar! / 02.01.2025
- ‘Kürtçe’ diye bir dil yoktur / 01.01.2025
- Lanet olsun Emevilere! / 31.12.2024
- Atatürk’e kılıç çekeni Allah affetmez! / 30.12.2024
- Asgari ücretlinin ruhuna el Fatiha / 26.12.2024
- Atatürk’ün kurduğu fabrikalar nerede? / 24.12.2024