Ekonomideki kötü gidişatta artık mızrak çuvala sığmıyor, suni olarak gösterilmeye çalışılan tozpembe tablolar yerini karanlık bulutlara bıraktı.
Dolar, Prof. Dr. Haydar Baş'ın belirttiği gibi "ata binmiş süvari gibi" dörtnala koşmaya devam ediyor. Pahalılaştırarak, fakirleştirerek, köleleştirerek...
Geçtiğimiz Cuma günü 10 lirayı gören dolar, dün haftanın ilk gününde 10.25 lirayı test ederek rekorunu tazeledi. Euro da 11.65 liraya yükselerek rekor kırdı.
Siyasi iradenin, doların artışıyla ilgili yakın planda birtakım siyasi hesapları olabilir; ama şu bir gerçek ki, her konuda dolara bağımlı olan Türkiye için bu, ekonomik bir yıkım demektir.
Paramız dolara endeksli, üzerinde TL yazsa bile Prof. Dr. Baş'ın ifade ettiği gibi borç alınan doların karşılığı basılıyor, doların tercümesi. Doların artması demek, TL'mizin ve onun temsil ettiği milli emek ve üretimimizin sıfırla çarpılması demektir.
Hammadde, enerji ve nihai üründe ithalata olan bağımlılığımız, doları ayrıca temel bir maliyet unsuru haline getirmektedir. Dolar arttıkça maliyetler artmaktadır ve neticede bu yüksek enflasyon, hayat pahalılığı, vatandaşın alım gücünün erimesi demektir.
Doların rekorlar kırarak 10 lirayı aşması geçtiğimiz hafta sonu partisinin Kayseri İl Kongresi'ne katılan Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın da gündemindeydi. Dolar kuru artışıyla ve sonuçlarıyla ilgili yaptığı tespitler oldukça öndemliydi.
Önemine binaen bazılarını aktaralım:
"Dolar olmuş 10 lira. Şu ülkeyi ben yöneteyim, doları 1 lira 20 kuruşlardan alayım, 10 lira yapayım, insan içine çıkamam. Sizi yüzde yüz, yüzde bin fakirleştireyim, yüzünüze bakamam, utanırım."
"Rezalete bakar mısınız, dolar olmuş 10 lira. Bizim çocuklar video yapmış aylar önce diyorum ki, 'Türkiye'de dolar 10 lira olsa kim şaşırır.' Şimdi dolar olmuş 10 lira bir baktım kimse şaşırmamış."
"Bakın bugün ülkede tartışılacak şey önümüzdeki seçimde hükümet partisinin yüzde 50'yi toparlayıp toparlamayacağı olmamalı. Eğer biz vatandaşsak, kendi kararlarımızı kendimiz verebiliyorsak konuşacağımız şey şu olmalı: Hükümet bir dahaki seçimde barajı aşabilir mi acaba? Demokratik ülkelerde bu konuşulur."
"Ben bugün hükümeti destekleyen kardeşlerime de söylüyorum; sizin durumunuz iyi, siz kazanıyorsunuz, mutlusunuz, siz ekonomiyi iyi görüyorsunuz ama biz açız kardeşim, bizim durumumuz vahim. Biz kiramızı, faturamızı ödeyemiyoruz, mutfak alışverişimizi yapamıyoruz... Yanlış mı söylüyorum? Bunlardan hangisine içinizden biri 'Ben bunları rahatlıkla yapabiliyorum' der?"
"Bakın ben size müjdeyi(!) vereyim. Bu gördüğünüz zamlar hiçbir şey. Daha zamlar yolda geliyor. Şu anda doların 6 lira, 6.5 lira olduğu günlerde piyasada fiyatlanan ürünleri tüketiyoruz. Doların 10 liradan fiyatlandığı tüketime biz daha yeni başlayacağız."
BTP Lideri Hüseyin Baş'ın yaptığı bu tespitlerde hem siyasilere bir mesaj, hem de millete bir mesaj var. Siyasilerin de milletin de yapması gereken muhasebeyi ifade ediyor Sayın Baş.
Doları 1.20 liradan alıp, 10 liranın üstüne çıkartan siyasi iradenin, bu kötü gidişatın baş sorumlusu olarak muhasebesini iyi yapması gerektiğini, sorumluluğu taşıması ve bu sonucun mahcubiyetini yaşaması gerektiğini belirtiyor.
Bu muhasebeyi yapan siyasi irade, yetki sahipleri, eğer bu tabloyu düzeltecek bir çözümleri yoksa -ki olsa idi 20 yıl boyunca ortaya koyarlardı- yapmaları gereken millet yararına kenara çekilmeleri ve işi bilene bırakmalarıdır.
Milletin yapması gereken muhasebe ise; ekonomide yaşanan her türlü kötü gidişata rağmen yanlışta tekrar tekrar ısrar etmeleri. Doları 1 liradan 10 liraya çıkaran siyasi irade başka bir ülkede olsa seçim barajını aşamaz, Meclis'e giremez; ama bizim ülkede hala yüzde 50'yi aşar mı aşmaz mı diye tartışılıyor. Bu durum da aslında demokratik olmadığımızın bir göstergesi.
Sayın Baş'ın da ifade ettiği gibi; millet doların 10 liraya çıkmasına şaşırma bile şaşırmıyor, kabulleniyor, acı faturayı yine sineye çekiyor, suçlaması gerekenleri suçlamıyor, demokrasinin gereği sorması gereken hesabı sormuyor, bu kötü gidişatı sandıkta cezalandırmıyor.
BTP Lideri, yaşayacağımız acı faturadan da bahsediyor; şu an karşılaştığımız fiyatların dolar 6-6.5 lirayken belirlenen fiyatlar olduğunu, doların 10 lira olduğu zamların daha fiyatlara yansımadığını vurguluyor.
Prof. Dr. Haydar Baş uyarmıştı, "Zifiri karanlığın içine girdik, bundan sonra zam üstüne zam, ceza üstüne ceza, vergi üstüne vergi yağacak" demişti, duymadık, duymazdan geldik. Hala duymazdan gelmeye devam edersek, çözümün adresinde buluşmazsak emin olun ki, çok daha vahim günler bizleri bekliyor.
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025