DNA canlıların yaşam kodudur. Her insanın kendi kodu vardır. Gen teknolojisinin kullanımı ile hastalıkların teşhis ve tedavisinde önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Tıp alanını uzmanlarına bırakalım.
Bizim değinmek istediğimiz, DNA'nın hukuktaki yeri ve adalete yardım işlevidir.
İki açıdan bu konu öne çıkmıştır; birincisi, TBMM Genel Kurulunda görüşülmekte olan "Kişisel Verilerin Korunması" ile ilgili kanun tasarısı ve diğeri de, Başbakan Davutoğlu'nun 28 kişinin ölümüne neden olan Ankara saldırısının hemen ardından kesin bir ifade ile bombacının kimliğini açıklamasıdır.
Açıklamada, olay yerindeki kopmuş bir parmağın DNA'sından yola çıkıldığı da belirtilmiştir. Ölenlerin kimlik tespit çalışmaları devam ederken, bombacının kimliğinin aceleyle kamuoyuna duyurulmasının ardında suçluya hemen ulaşılmasının başarısını sunmak ve daha da önemlisi, bombacının PYD militanı olması sebebiyle Suriye'ye yapılacak kara harekâtına "meşru müdafaa" zemini hazırlamak yatıyordu. Zira, Davutoğlu'nun açıklamasıyla beraber Erdoğan, bilinen fikriyatını tekrarla Suriye'ye müdahaleyi dillendirmiştir. Ne çare ki, gün itibariyle kara harekâtını düşünmediklerini ifade etmeye başlamışlardır bu arkadaşlar. Yarın ne diyeceklerini kestirmek de mümkün değil? şerbetlendik zaten. Kendi politikanı üretemezsen başkalarının ağzına göre her daim yön değiştirebilirsin.
Bombacının Başbakan tarafından açıklanan kişi olmadığı, gerçek failin Abdülbaki Sömer olduğu tespit edildi. Neye göre, DNA'sına göre.
Soruyoruz şimdi, acelen neydi birader! DNA analiz sonucunu kimden aldın da, kesin biçimde açıkladın?
Akademisyen olarak seni biliyoruz, yoksa DNA teknolojisinde ayrıca bir sertifikan, bir uzmanlık çalışman filan mı var Sayın Davutoğlu?
DNA analizini kim yaptı? Adli Tıp Kurumu mu, Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Daire Başkanlığı mı, Kriminal Polis Laboratuarı Daire Başkanlığı mı? Unutuyorduk, bir de Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığı var analiz yapmaya yetkili kurum olarak. Saldırı, Genel Kurmay Başkanlığı önünde TSK'ya yönelik olunca son saydığımız kurum profil çıkarmaya en yakın olanıdır.
İşin daha da ilginç yanı Cumhuriyet Savcılığının dosyasında bombacının adının Zinar kod adlı Abdülbaki Sömer ya da Ali kod adlı Salih Neccar olabileceği kaydı, haberlere düşmüş bulunuyor.
DNA analizindeki yanlışlık tıpta ölüme neden olabilir. Adalette ise DNA profilinden yararlanacak kurumlar yanılgıya uğrarsa kişiler maddi manevi zarar görebilirler. Başbakanın açıkladığı kişinin bombacı olmadığı son tahlilde anlaşıldığında, adı bombacıya çıkan kişi ve ailesinin zararını kim karşılayacaktır? Hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş, adının o olması bu olması önemli değil derken, kendisine katıldığımız nokta, kim olursa olsun, kimden gelirse gelsin terörün karşısında olduğumuzdur. Katılmadığımız husus, eylemle ilgisi bulunmayan kişinin suçlu ilan edilmesinin hak, hukuk ve adaletle bağdaştırılamayacağıdır.
Gelelim Meclis'teki yasa tasarısına? "Veri Koruma Yasası" insanların DNA'sından kan değerlerine, mahrem nitelikteki kişisel verilerine kadar her şeyi kayıt altına alıyor. Hükümet kişileri fişleyerek, değişik suç ortamlarında istediği kişiler aleyhine kumpas kuramayacak mı, elindeki bu bilgilerle?
Yargının adaleti zedeleyecek yasalarla çembere alınması, en az siyaseten kuşatılması kadar vahimdir.
Bizim değinmek istediğimiz, DNA'nın hukuktaki yeri ve adalete yardım işlevidir.
İki açıdan bu konu öne çıkmıştır; birincisi, TBMM Genel Kurulunda görüşülmekte olan "Kişisel Verilerin Korunması" ile ilgili kanun tasarısı ve diğeri de, Başbakan Davutoğlu'nun 28 kişinin ölümüne neden olan Ankara saldırısının hemen ardından kesin bir ifade ile bombacının kimliğini açıklamasıdır.
Açıklamada, olay yerindeki kopmuş bir parmağın DNA'sından yola çıkıldığı da belirtilmiştir. Ölenlerin kimlik tespit çalışmaları devam ederken, bombacının kimliğinin aceleyle kamuoyuna duyurulmasının ardında suçluya hemen ulaşılmasının başarısını sunmak ve daha da önemlisi, bombacının PYD militanı olması sebebiyle Suriye'ye yapılacak kara harekâtına "meşru müdafaa" zemini hazırlamak yatıyordu. Zira, Davutoğlu'nun açıklamasıyla beraber Erdoğan, bilinen fikriyatını tekrarla Suriye'ye müdahaleyi dillendirmiştir. Ne çare ki, gün itibariyle kara harekâtını düşünmediklerini ifade etmeye başlamışlardır bu arkadaşlar. Yarın ne diyeceklerini kestirmek de mümkün değil? şerbetlendik zaten. Kendi politikanı üretemezsen başkalarının ağzına göre her daim yön değiştirebilirsin.
Bombacının Başbakan tarafından açıklanan kişi olmadığı, gerçek failin Abdülbaki Sömer olduğu tespit edildi. Neye göre, DNA'sına göre.
Soruyoruz şimdi, acelen neydi birader! DNA analiz sonucunu kimden aldın da, kesin biçimde açıkladın?
Akademisyen olarak seni biliyoruz, yoksa DNA teknolojisinde ayrıca bir sertifikan, bir uzmanlık çalışman filan mı var Sayın Davutoğlu?
DNA analizini kim yaptı? Adli Tıp Kurumu mu, Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Daire Başkanlığı mı, Kriminal Polis Laboratuarı Daire Başkanlığı mı? Unutuyorduk, bir de Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığı var analiz yapmaya yetkili kurum olarak. Saldırı, Genel Kurmay Başkanlığı önünde TSK'ya yönelik olunca son saydığımız kurum profil çıkarmaya en yakın olanıdır.
İşin daha da ilginç yanı Cumhuriyet Savcılığının dosyasında bombacının adının Zinar kod adlı Abdülbaki Sömer ya da Ali kod adlı Salih Neccar olabileceği kaydı, haberlere düşmüş bulunuyor.
DNA analizindeki yanlışlık tıpta ölüme neden olabilir. Adalette ise DNA profilinden yararlanacak kurumlar yanılgıya uğrarsa kişiler maddi manevi zarar görebilirler. Başbakanın açıkladığı kişinin bombacı olmadığı son tahlilde anlaşıldığında, adı bombacıya çıkan kişi ve ailesinin zararını kim karşılayacaktır? Hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş, adının o olması bu olması önemli değil derken, kendisine katıldığımız nokta, kim olursa olsun, kimden gelirse gelsin terörün karşısında olduğumuzdur. Katılmadığımız husus, eylemle ilgisi bulunmayan kişinin suçlu ilan edilmesinin hak, hukuk ve adaletle bağdaştırılamayacağıdır.
Gelelim Meclis'teki yasa tasarısına? "Veri Koruma Yasası" insanların DNA'sından kan değerlerine, mahrem nitelikteki kişisel verilerine kadar her şeyi kayıt altına alıyor. Hükümet kişileri fişleyerek, değişik suç ortamlarında istediği kişiler aleyhine kumpas kuramayacak mı, elindeki bu bilgilerle?
Yargının adaleti zedeleyecek yasalarla çembere alınması, en az siyaseten kuşatılması kadar vahimdir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023