Misyonerlerin dinler arası diyalog kavramıyla ulaşmak istedikleri nihai hedeflerini Papa II. Jean Paul 2000 yılı mesajında şöyle bildiriyordu;
"Birinci bin yılda (milenyum) Avrupa'yı Hıristiyanlaştırdık. İkinci bin yılda Amerika ve Afrika'yı Hıristiyanlaştırdık. Üçüncü bin yılda ise Asya'yı Hıristiyanlaştıralım."
Dinler arası diyalogun mimarlarından Montgomery Watt, "Modern Dünyada İslam Vahyi" adlı eserinde dinler arası diyalogun ilk şartını açıkça yazmaktadır. Watt'a göre diyalogun şartı "Benim dinim son dindir" inancından vazgeçmektir.
Watt bu çalışmasında, "Dinlerin karşılaştırılması, yani üstünlük ve aşağılık açısından herhangi bir değerlendirmeye gitmemektir. Objektif anlamda geçerli olmadığı için gerçek diyalog anlayışı, bu çeşit karşılaştırmalardan vazgeçmeyi icap ettirir. Taraflardan biri "Benim dinim son dindir" derse bu olmaz; çünkü buradaki "son" kelimesi diğer dinlerden üstün olma veya diğer dinleri geçersiz kılma anlamlarına gelir. Bunun için, benim dinim diğerlerinkinden daha üstündür inancının terk edilmesi gerekir" demektedir.
Şu anda üst düzey bir görevde olan ve aynı zamanda Montgomery Watt'ın tez öğrencisi olan bir ilahiyatçı ikinci din şurasında yaptığı konuşmada,
"Dinler arası diyalog yapılırken bir dinin diğerinden üstün olduğunu iddia etmek en büyük dinsizliktir."
Aynı ilahiyat profesörü 2000 yılında katıldığı bir televizyon programında "Kuran'da Müslüman hanımların Hıristiyanlarla evlenmesi yasaklanmış. Biz AB'ye girmek istiyoruz. Bu gibi ayetlerin günümüz şartlarına göre yorumlanması gerekmez mi?" demiştir. Bu örnekler Türkiye'deki dinler arası diyalog savunucularının dinler arası diyalog fikrini ortaya atan Vatikan'daki efendilerine ne kadar layık ve sadık olduklarını göstermesi açısından önemlidir. Bu sözler söylendikten kısa bir süre sonra Urfa tertip edilen diyalogcu bir vakfın organize ettiği bir törende Hıristiyan bir erkekle Müslüman bir kadın evlendirildi. Dinler arası diyalog savunucusu bir gazete de bu düğünü "bir devrim" şeklinde manşetine taşıdı. Bütün bu gerçeklerden sonra Türkiye'de dinler arası diyalog savunuculuğu yapanlar, İslam'ın son ve tek hak din olduğu gerçeğini gözardı etmeyi kabul etmişler demektir. Bu çevrelere şunu sormak lazımdır; İslam'ın son hak din olduğunu söylemekten vazgeçtiyseniz onun yerine hangi dini koymaktasınız?
Bilindiği gibi İslam'da M. Watt'ın bahsettiği ve dinler arası diyalogu savunan çevrelerin terk ettiği son ve tek hak din kavramı vardır. Aşağıdaki ayetler İslam'ın son ve tek hak din olduğunu göstermektedir.
"Allah indinde hak din ancak İslam'dır." (Al-i İmran 19)
"Kim İslam'dan başka din ararsa, bilsin ki, bulduğu din asla kabul edilmeyecektir." (Al-i İmran 85)
"Bugün, dininizi kemale erdirdim, ikmal ettim. Size olan nimetlerimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı seçtim." (Maide 3)
R. Arnaldez, Ehl-i sünnet bir Müslüman'a dinler arası diyalogu kabul ettirmenin pratikte imkânsız olduğunu, bu inancın tahrip edilmesi gerektiğini söyledikten sonra, İslami esasları, nakil ile değil, akıl ile anlamayı bir metot haline dönüştürmüş Vehhabi, Selefi anlayışının temsilcisi olan Abduh ekolü'nün hâkim kılınması halinde, dinler arası diyalogun oldukça kolaylaşacağını ifade etmektedir. ( R. Arnaldez: Contidions dun avee İslam)
Arnaldez'in bu tespitleriyle paralel olarak "Abant toplantılarında" akıl ile vahyin çeliştiği durumlarda aklı tercih etme yönünde karar çıkartıldı. Vatikan bir şeye karar veriyor ve Hemen Türkiye'de toplantılar tertip edip Vatikan'ın isteği yönünde bir karar çıkartılıyor.
Dinler arası Diyalog fikrinin babası olan Louıs Massignon, "Onların (Müslümanların) her şeylerini tahrif ettik. İnançları, dinleri mahvoldu. Artık hiçbir şeye tam inanmıyorlar. Derin bir boşluğa düştüler. İntihar ve anarşi için olgun hale geldiler" demektedir. Massignon'un bu itirafı dinler arası diyalogla amaçlanan şeyin İslam'ı tahrif edip, Müslümanlara çok daha derinden zarar vermek ve Batının siyasi hedeflerine zemin hazırlamak olduğunu göstermektedir.
"Birinci bin yılda (milenyum) Avrupa'yı Hıristiyanlaştırdık. İkinci bin yılda Amerika ve Afrika'yı Hıristiyanlaştırdık. Üçüncü bin yılda ise Asya'yı Hıristiyanlaştıralım."
Dinler arası diyalogun mimarlarından Montgomery Watt, "Modern Dünyada İslam Vahyi" adlı eserinde dinler arası diyalogun ilk şartını açıkça yazmaktadır. Watt'a göre diyalogun şartı "Benim dinim son dindir" inancından vazgeçmektir.
Watt bu çalışmasında, "Dinlerin karşılaştırılması, yani üstünlük ve aşağılık açısından herhangi bir değerlendirmeye gitmemektir. Objektif anlamda geçerli olmadığı için gerçek diyalog anlayışı, bu çeşit karşılaştırmalardan vazgeçmeyi icap ettirir. Taraflardan biri "Benim dinim son dindir" derse bu olmaz; çünkü buradaki "son" kelimesi diğer dinlerden üstün olma veya diğer dinleri geçersiz kılma anlamlarına gelir. Bunun için, benim dinim diğerlerinkinden daha üstündür inancının terk edilmesi gerekir" demektedir.
Şu anda üst düzey bir görevde olan ve aynı zamanda Montgomery Watt'ın tez öğrencisi olan bir ilahiyatçı ikinci din şurasında yaptığı konuşmada,
"Dinler arası diyalog yapılırken bir dinin diğerinden üstün olduğunu iddia etmek en büyük dinsizliktir."
Aynı ilahiyat profesörü 2000 yılında katıldığı bir televizyon programında "Kuran'da Müslüman hanımların Hıristiyanlarla evlenmesi yasaklanmış. Biz AB'ye girmek istiyoruz. Bu gibi ayetlerin günümüz şartlarına göre yorumlanması gerekmez mi?" demiştir. Bu örnekler Türkiye'deki dinler arası diyalog savunucularının dinler arası diyalog fikrini ortaya atan Vatikan'daki efendilerine ne kadar layık ve sadık olduklarını göstermesi açısından önemlidir. Bu sözler söylendikten kısa bir süre sonra Urfa tertip edilen diyalogcu bir vakfın organize ettiği bir törende Hıristiyan bir erkekle Müslüman bir kadın evlendirildi. Dinler arası diyalog savunucusu bir gazete de bu düğünü "bir devrim" şeklinde manşetine taşıdı. Bütün bu gerçeklerden sonra Türkiye'de dinler arası diyalog savunuculuğu yapanlar, İslam'ın son ve tek hak din olduğu gerçeğini gözardı etmeyi kabul etmişler demektir. Bu çevrelere şunu sormak lazımdır; İslam'ın son hak din olduğunu söylemekten vazgeçtiyseniz onun yerine hangi dini koymaktasınız?
Bilindiği gibi İslam'da M. Watt'ın bahsettiği ve dinler arası diyalogu savunan çevrelerin terk ettiği son ve tek hak din kavramı vardır. Aşağıdaki ayetler İslam'ın son ve tek hak din olduğunu göstermektedir.
"Allah indinde hak din ancak İslam'dır." (Al-i İmran 19)
"Kim İslam'dan başka din ararsa, bilsin ki, bulduğu din asla kabul edilmeyecektir." (Al-i İmran 85)
"Bugün, dininizi kemale erdirdim, ikmal ettim. Size olan nimetlerimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı seçtim." (Maide 3)
R. Arnaldez, Ehl-i sünnet bir Müslüman'a dinler arası diyalogu kabul ettirmenin pratikte imkânsız olduğunu, bu inancın tahrip edilmesi gerektiğini söyledikten sonra, İslami esasları, nakil ile değil, akıl ile anlamayı bir metot haline dönüştürmüş Vehhabi, Selefi anlayışının temsilcisi olan Abduh ekolü'nün hâkim kılınması halinde, dinler arası diyalogun oldukça kolaylaşacağını ifade etmektedir. ( R. Arnaldez: Contidions dun avee İslam)
Arnaldez'in bu tespitleriyle paralel olarak "Abant toplantılarında" akıl ile vahyin çeliştiği durumlarda aklı tercih etme yönünde karar çıkartıldı. Vatikan bir şeye karar veriyor ve Hemen Türkiye'de toplantılar tertip edip Vatikan'ın isteği yönünde bir karar çıkartılıyor.
Dinler arası Diyalog fikrinin babası olan Louıs Massignon, "Onların (Müslümanların) her şeylerini tahrif ettik. İnançları, dinleri mahvoldu. Artık hiçbir şeye tam inanmıyorlar. Derin bir boşluğa düştüler. İntihar ve anarşi için olgun hale geldiler" demektedir. Massignon'un bu itirafı dinler arası diyalogla amaçlanan şeyin İslam'ı tahrif edip, Müslümanlara çok daha derinden zarar vermek ve Batının siyasi hedeflerine zemin hazırlamak olduğunu göstermektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024