3. bin yıl Vatikan için hayati bir öneme sahiptir. Daha doğrusu hedeftir. Nedir o hedef? Avrupa, Afrika, Amerika kıtalarından sonra Asya ve Türkiye'nin Hıristiyanlaştırılması ve böylece 'Dünya Krallığının' ilan edilmesi ve dünyaya hakim olma zamanıdır.
20. yüzyılın başında savaşlarla dünyayı ele geçirmeye çalışan Haçlı zihniyeti gerek 1. Dünya Savaşı ve gerekse Kurtuluş Savaşı yıllarında coğrafyamıza ve milletimize karşı top tüfek yanında kullandığı en yıkıcı, öldürücü silahlardan biri de din adına şöhret yapmış, kalabalıkları yönlendiren gerçekte ise Haçlı uşağı kişilerdi. M. Kemal, Haçlılar yanında bunlarla da mücadele etmiş, bertaraf etmişti ama bitirememişti.
İşte Vatikan'a bağlı Müslüman görünümlü zihniyetin günümüzdeki en meşhur ismi F. Gülen'dir. Gülen, 20. Yüzyılın son çeyreğinde (70'li yıllar) ABD ve Vatikan tanışıp dün Said Nursi, İskilipli Atıf gibilerin sahiplendiği bu misyonu üstlenmiştir.
Yıllar yılı sevgi, şefkat, merhamet gibi kavramlarla, gözyaşlarıyla milletimizin güvenini kazanan bu zihniyet diğer taraftan planlı bir şekilde devletin eğitim, yargı, emniyet, asker ve diyanet kurumlarına adam yetiştirmiş ve yerleştirmişti. Bir yandan da ekonomik olarak gelişimini tamamlamış, siyasete iyice sızmış ve medyada gücünü ispatlamıştı bu zihniyet.
FETÖ, vakti gelmiş olacak ki, milenyuma (21. Yüz yıla) 2 kala (1998'de) Türk Milletinin imanına karşı kalkışma hareketini başlattı. Bu kalkışma bir küfür hareketiydi, bir şirk hareketiydi.
Ne hazindir ki, milletin imanına karşı başlatılan bu isyana Prof. Dr. Haydar Baş dışında hiçbir ilim adamı, hiçbir siyasi hareket karşı çıkmamış, siyasilerden, medyadan, Diyanetten ve din adına ortalıkla don, şalvar gezenlerden hiçbir itiraz gelmemişti. Hatta ve hatta bugün FETÖ'ya lanet okuyanlar, o gün dua ediyor, fiilli olarak destek veriyorlardı.
23 Temmuz 2016 tarihli yazısında Selim Kotil Bey bizzat tanık olarak o günleri şöyle anlatmıştı; "Daha FETO yurt dışına çıkmadan onun kasalarından Ali Açıl'a ikaz etmek için gönderildiğimizde biz, ona, Prof. Haydar Baş Bey'in vatan, millet, birlik ve beraberlik mesajlarını iletirken, yanlış yola girdiklerini söylerken o bize bir tek cümle etti.
Dedi ki; 'geçen hafta bütün sivil toplum temsilcileri bu masa etrafında idi. Hepsine ciddi maddi destekte bulunuyorduk, bir tek siz yoktunuz.'
Sabri Terzi, Müslüm Karabacak, M. Emin Koç, Ahmet Erimhan, İbrahim Berk, Harın Kayacı ve diğer kıymetli büyüklerim yıllardır yazılarında, televizyonlardaki konuşmalarında o günlerde Prof. Dr. Haydar Baş tarafından hangi cemaatlere, hangi siyasilere, toplumun öne çıkan isimlerine gönderildiklerini, bu başlatılan şirk, küfür hareketine karşı bir ve beraber olma gerekliliğini vurguladıkları ama bu kişi ve zihniyetlerce ya sakallarının sorgulandığı, ya da siyasi ve ekonomik zarar görecekleri itirafıyla Sayın Baş'a destek vermeyeceklerini ifade ettiklerini açıkladılar.
Oysa Haydar Baş destek istemiyordu. İmanınızı muhafaza edin, milletimizin imanını müdafaa edelim çağrısı yapıyordu. Bu muhafaza aynı zamanda devletimizin, milletimizin muhafazasıydı. Hepsi bu gerçeği biliyordu ama bilmezden geliyorlardı.
Evet, FETÖ'nün İslam'a darbe girişiminin adı; 'Dinler Arası Diyalog'tur.' Dinler Arası Diyalog nedir sorusunun cevabını da aynen BOP nedir, sorusunun cevabı gibi bizzat sahipleri tarafından cevaplanmıştır.
Dinler Arası Diyalog nedir?
Bu sorunun 1964'te tarifi yapan Papa Jean Paul 1991'de aynı tarifi güncellemiştir; "Dinlerarası diyalog, Kilise'nin bütün insanları Kilise'ye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır. Bu misyon aslında Mesih'i ve İncil'i bilmeyenlere ve diğer dinlere mensup olanlara yöneliktir. Tanrı, Mesih vasıtasıyla bütün insanları kendine çağırmakta, vahyinin ve sevgisinin mükemmelliğini onlarla paylaşmak istemektedir." (Jean Paul II. Redemptoris Missio Roma: 1991)
Aynı Papa 2000 yılına girerken yayınladığı mesajda da bu projenin inanç yanında siyasi hedefi de açık: "Birinci bin yılda Avrupa Hıristiyanlaştırıldı. İkinci bin yılda Amerika ve Afrika Hıristiyanlaştırıldı. Üçüncü bin yılda ise Asya'yı Hıristiyanlaştıralım."
(Darbe açıklanıyor. Yarın)
20. yüzyılın başında savaşlarla dünyayı ele geçirmeye çalışan Haçlı zihniyeti gerek 1. Dünya Savaşı ve gerekse Kurtuluş Savaşı yıllarında coğrafyamıza ve milletimize karşı top tüfek yanında kullandığı en yıkıcı, öldürücü silahlardan biri de din adına şöhret yapmış, kalabalıkları yönlendiren gerçekte ise Haçlı uşağı kişilerdi. M. Kemal, Haçlılar yanında bunlarla da mücadele etmiş, bertaraf etmişti ama bitirememişti.
İşte Vatikan'a bağlı Müslüman görünümlü zihniyetin günümüzdeki en meşhur ismi F. Gülen'dir. Gülen, 20. Yüzyılın son çeyreğinde (70'li yıllar) ABD ve Vatikan tanışıp dün Said Nursi, İskilipli Atıf gibilerin sahiplendiği bu misyonu üstlenmiştir.
Yıllar yılı sevgi, şefkat, merhamet gibi kavramlarla, gözyaşlarıyla milletimizin güvenini kazanan bu zihniyet diğer taraftan planlı bir şekilde devletin eğitim, yargı, emniyet, asker ve diyanet kurumlarına adam yetiştirmiş ve yerleştirmişti. Bir yandan da ekonomik olarak gelişimini tamamlamış, siyasete iyice sızmış ve medyada gücünü ispatlamıştı bu zihniyet.
FETÖ, vakti gelmiş olacak ki, milenyuma (21. Yüz yıla) 2 kala (1998'de) Türk Milletinin imanına karşı kalkışma hareketini başlattı. Bu kalkışma bir küfür hareketiydi, bir şirk hareketiydi.
Ne hazindir ki, milletin imanına karşı başlatılan bu isyana Prof. Dr. Haydar Baş dışında hiçbir ilim adamı, hiçbir siyasi hareket karşı çıkmamış, siyasilerden, medyadan, Diyanetten ve din adına ortalıkla don, şalvar gezenlerden hiçbir itiraz gelmemişti. Hatta ve hatta bugün FETÖ'ya lanet okuyanlar, o gün dua ediyor, fiilli olarak destek veriyorlardı.
23 Temmuz 2016 tarihli yazısında Selim Kotil Bey bizzat tanık olarak o günleri şöyle anlatmıştı; "Daha FETO yurt dışına çıkmadan onun kasalarından Ali Açıl'a ikaz etmek için gönderildiğimizde biz, ona, Prof. Haydar Baş Bey'in vatan, millet, birlik ve beraberlik mesajlarını iletirken, yanlış yola girdiklerini söylerken o bize bir tek cümle etti.
Dedi ki; 'geçen hafta bütün sivil toplum temsilcileri bu masa etrafında idi. Hepsine ciddi maddi destekte bulunuyorduk, bir tek siz yoktunuz.'
Sabri Terzi, Müslüm Karabacak, M. Emin Koç, Ahmet Erimhan, İbrahim Berk, Harın Kayacı ve diğer kıymetli büyüklerim yıllardır yazılarında, televizyonlardaki konuşmalarında o günlerde Prof. Dr. Haydar Baş tarafından hangi cemaatlere, hangi siyasilere, toplumun öne çıkan isimlerine gönderildiklerini, bu başlatılan şirk, küfür hareketine karşı bir ve beraber olma gerekliliğini vurguladıkları ama bu kişi ve zihniyetlerce ya sakallarının sorgulandığı, ya da siyasi ve ekonomik zarar görecekleri itirafıyla Sayın Baş'a destek vermeyeceklerini ifade ettiklerini açıkladılar.
Oysa Haydar Baş destek istemiyordu. İmanınızı muhafaza edin, milletimizin imanını müdafaa edelim çağrısı yapıyordu. Bu muhafaza aynı zamanda devletimizin, milletimizin muhafazasıydı. Hepsi bu gerçeği biliyordu ama bilmezden geliyorlardı.
Evet, FETÖ'nün İslam'a darbe girişiminin adı; 'Dinler Arası Diyalog'tur.' Dinler Arası Diyalog nedir sorusunun cevabını da aynen BOP nedir, sorusunun cevabı gibi bizzat sahipleri tarafından cevaplanmıştır.
Dinler Arası Diyalog nedir?
Bu sorunun 1964'te tarifi yapan Papa Jean Paul 1991'de aynı tarifi güncellemiştir; "Dinlerarası diyalog, Kilise'nin bütün insanları Kilise'ye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır. Bu misyon aslında Mesih'i ve İncil'i bilmeyenlere ve diğer dinlere mensup olanlara yöneliktir. Tanrı, Mesih vasıtasıyla bütün insanları kendine çağırmakta, vahyinin ve sevgisinin mükemmelliğini onlarla paylaşmak istemektedir." (Jean Paul II. Redemptoris Missio Roma: 1991)
Aynı Papa 2000 yılına girerken yayınladığı mesajda da bu projenin inanç yanında siyasi hedefi de açık: "Birinci bin yılda Avrupa Hıristiyanlaştırıldı. İkinci bin yılda Amerika ve Afrika Hıristiyanlaştırıldı. Üçüncü bin yılda ise Asya'yı Hıristiyanlaştıralım."
(Darbe açıklanıyor. Yarın)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025