Neden mi böyle bir başlık?
Bu mevzu o kadar uzun ve karmaşık bir mevzudur ki, tarih boyunca bu mesele yüzünden yaşanmadık olay kalmamıştır.
Tarihte İslam dininin istismar edildiği ilk konu, belki de, Mescd-i Dırar olayıdır.
Münafıklarca sırf bölücülük yapmak ve fitne çıkarmak maksadıyla yaptırılan bu Mescit, bizzat Peygamberimiz tarafından yıktırılıp, yaktırılmıştır.
Adında İslam kelimesinin geçmesi ile yapılan bir bina, mabet görünümünde bile olsa, tam tersi bir niyete hizmet etmiş olabilir.
Veya bu meyanda sarf edilen sözlerin, gerçek İslam'ın tam zıddı işlerle kaim olabileceği çoğu insanın aklının ucundan bile geçmeyebilir.
Bu tür işlerin gerçek yüzünü ancak Allah bilir ve seçtiği kuluna bildirir.
Dolayısıyla, din istismarcılarının oyununu bozan, bizzat Allah'tır.
Yüce Allah adına ise bu düzeltmeyi, seçilmiş ve seçkin kulları yaparlar.
Bu yönü itibariyle gerçek İslam'ın anlaşılması ve hakkıyla yaşanmasının önündeki en büyük engellerden birisi de, Sakife olayıdır diyebiliriz.
Gerçek İslam'ı temsil etmek ve halkın emiri olmakla görevlendirilen İmam Ali'nin hakkı yenilmiş, onun yerine dini istismar edenler devreye girmişti.
Gerçek İslam ve huzurlu bir toplumsal hayat yeniden ve ancak kısa bir süreliğine, İmam Ali döneminde yaşama geçirilmiştir.
Ondan sonrası ise adeta tufan denebilir…
Muaviye ve soyundan gelenlerin hüküm sürdüğü dönemler, İslam dini ve temel kaidelerinin ters yüz edildiği, en büyük zulümlerin yaşandığı dönemler olmuştur.
Abbasiler döneminde de durum değişmemiş ve yönetimler hep dini istismarda bulunanların eline geçmiştir.
Bu durumdan en büyük zararı gören kesim, gerçek inananlar olmuştur.
Gelelim Cumhuriyete…
Osmanlı'yı konuşmaya gerek yok çünkü bu dönemde Emevi İslam anlayışı hüküm sürmüştür.
Yani anlatacak pek bir şey yoktur.
Atatürk döneminde ise durum karmakarışıktır.
Bu dönemde, Osmanlı'dan kalan hilafet makamı ve saltanatı din kabul eden çok geniş ve etkin bir insan kitlesi mevcuttur.
Bu kurumların haklı olarak kaldırılmasına ise, "din elden gidiyor" diye bakılmıştır.
Oysa Atatürk o dönem, gerçek İslam'ı bilen ve yaşayan tek insandı.
En hassas olduğu ve karşı çıktığı konu ise din istismarıydı.
Bunun en çarpıcı örneklerini, tarihi çok iyi tetkik etmiş birisi olarak en iyi kendisi biliyordu.
İşte bu hakikatleri çok iyi bilen Atatürk, Cumhuriyeti korumak ve gerçek İslam'ın zarar görmesini önlemek maksadıyla, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kapatılması kararını vermiştir.
Kısa bir özet geçecek olursak;
17 Kasım 1924'te Cumhuriyetin ilk muhalefet partisi "Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası" kuruldu.
Partinin Başkanlığına Kazım Karabekir, İkinci Başkanlıklarına Rauf Orbay ile Dr. Adnan Adıvar, Genel Sekreterliğine Ali Fuat Cebesoy getirildi.
Atatürk, muhalefet partisinin kurulmasına engel olmadı. Hatta o günlerde Ali Fuat Cebesoy'a, "Türkiye'de partiler ve parlamento hayatının başlamasından memnuniyet duyuyorum" dedi.
Daha düne kadar "saltanatı" ve "hilafeti" savunan, cumhuriyetin ilanını "erken" bulup kıyasıya eleştiren muhalifler ne hikmetse, kurdukları partiye "Cumhuriyet Fırkası" adını verdiler.
Atatürk Nutuk'ta -haklı olarak- şöyle diyor: "Cumhuriyet kelimesini ağızlarına almaktan bile çekinenlerin, Cumhuriyeti doğduğu gün boğmak isteyenlerin, kurdukları partiye 'Cumhuriyet' hem de 'Terakkiperver Cumhuriyet' adını vermiş olmaları, nasıl ciddiye alınır ve ne dereceye kadar samimi sayılabilir?" (Nutuk, s.697).
Dışta Musul sorunuyla uğraşılan günlerdi. 1924 sonbaharında Hakkari ve civarında İngiliz destekli Nasturi ayaklanması çıktı.
13 Şubat 1925'te de Genç ilinin Piran Köyü'nde Şeyh Sait Ayaklanması patlak verdi.
İşte Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası o günlerde kuruldu.
Saltanat, hilafet kaldırılmış, cumhuriyet ilan edilmişti. Gerici, bölücü çevreler kendilerine bir dayanak arıyordu.
Ne tesadüftür ki, yeni parti programının 6. maddesindeki "Parti, dinsel düşünce ve inançlara saygılıdır" ifadesi tam da bu arayışa karşılık geldi.
Atatürk Nutuk'ta şöyle diyor: "Yeni parti, dini düşünce ve inançlara saygı perdesi altında 'Biz hilafeti yeniden isteriz; biz yeni kanunlar istemeyiz; bize Mecelle yeterlidir; medreseler, tekkeler, cahil softalar, müritler, biz sizi koruyacağız; bizimle birlik olunuz! Çünkü Mustafa Kemal'in partisi hilafeti kaldırdı, İslamiyet'e zarar veriyor; sizi gavur yapacak, size şapka giydirecektir' diye bağırmıyor muydu? Yeni partinin kullandığı slogan bu gerici haykırışlarla dolu değil miydi?" (Nutuk, s.698).
Atatürk'e göre "Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın programı en hain kafaların eseridir."
Atatürk, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın "dini konularda verdiği sözleri" ve "doğuya gönderdiği sorumlu sekreterinin kurduğu örgütü ve yaptığı kışkırtmaları" Şeyh Sait ayaklanmasının "önemli sebeplerinden biri" olarak görüyordu.
Nutuk'ta, "bu partinin liderlerinin gericilere gerçekten ümit ve kuvvet verdiklerini" örneklerle ortaya koyuyor.
Atatürk, Fethi Bey ve kendisinin, yeni parti yöneticilerini "isyan" ve "gericiliğe" karşı uyarmalarına rağmen, uyarılarının dikkate alınmadığını da belirtiyordu.
Şeyh Sait ayaklanması nedeniyle, 25 Şubat 1925'te TBMM, Hıyanet-i Vataniye Kanunu'na "Dini, politikaya alet etmenin vatana ihanet sayılacağı" yönünde bir madde ekledi.
4 Mart 1925'te iki yıl için Takrir-i Sükûn Kanunu kabul edildi.
3 Haziran 1925'te de "irticayı yüreklendirdiği" gerekçesiyle Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatıldı.
Sözün özü şu ki, muhalif Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, her ne kadar "liberal demokrasi" ilkesiyle kurulsa da, partinin kurucuları, saltanatın ve hilafetin kaldırılmasına karşı çıkmış, cumhuriyeti erken bulup kıyasıya eleştirmiş kimselerdi.
Atatürk çok partili demokrasiye taraftardı; ancak o bir gerçekçiydi, önce cumhuriyeti yerleştirmek gerektiğini çok iyi biliyordu.
Bugün de durum aynıdır ve asla değişmemelidir.
"Dini" istismar eden partiler, mutlaka kapatılmalıdır.
- Boykotu bırak satılanlara bak! / 08.04.2025
- ‘Selçuklu ve Osmanlı’yı tarikatlar batırdı’ / 07.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 06.04.2025
- “Kürt sorunu” ifadesi ‘SEVR’ in ürünüdür! / 02.04.2025
- TÜRK milletine ters kelepçe! / 01.04.2025
- Türkler Ehl-i Beyt ile akrabadır / 31.03.2025
- Türk’ler Ehl-i Beyt İslam’ını kabul etmiştir / 30.03.2025
- İktidar çok tehlikeli oynuyor! / 26.03.2025
- Suriye için tek çözüm: Atatürk modeli / 25.03.2025