(dünden devam?)
Okuduğum zaman çok duygulandığım ve etkilendiğim bir hatıra yazısını paylaşmak istiyorum:
Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen şöyle naklediyor:
"10-11 yaşlarında idim. Bursa'daki evimiz Atatürk'ün köşküne çok yakındı. Bir gün Atatürk Bursa'yı şereflendirmiş, köşkün bahçesinde dolaşıyordu, ben de her Türk vatandaşı gibi onu yakından görmek arzusu ile kıvranıyordum. Yine bir gün bahçede dolaştığı sırada yerimden fırladım, ona doğru koştum. Görevliler yolumu kestiler. Beni, bir karış çocuğu yolumdan etmeye çalıştılar. Ben ise kararlı idim. Ne olursa olsun Ata'ya yaklaşacak ve onunla konuşacaktım. Beni yolumdan çevirenlere ağlamakla karşı koymaya çalışıyordum.
Birden bir ses işittim. Bu Atatürk'ün sesi idi. 'Bırakın onu, bırakın gelsin' diyordu. Koşarak fırladım Ata'nın yanına gittim. Bir taraftan gözyaşlarımı saklamaya çalışıyor bir taraftan da söyleyeceklerimi tasarlıyordum. Ellerine sarıldım.
Atatürk sordu: 'Çocuk, sen okula gidiyor musun?'
Atatürk yakınlarına hep 'çocuk' diye hitap ederdi. Harpler sebebiyle okulumu yarıda bırakmıştım. Hâmim olan ağabeyime de yük olmama arzusunda idim. Hemen cevap verdim ve bir yatılı okula alınmamı istedim.
'Ben seni yanıma alayım gelir misin?' diye sorunca büyük bir sevinç ve heyecanla, 'Ağabeyime sorayım' dedim. Kabul ettiler, derhal çağırtarak onunla konuştu ve anlaştılar. Böylece Ankara'ya, Çankaya'ya geldim.
Uzun zaman ayrı kaldığım okuluma yeniden başlamanın sevinci içinde memnundum.
Her sabah erkenden kalkıp Ata'nın elini öpmem âdet haline gelmişti. Yine bir sabah Ata'nın elini öpmek üzere yanına girdim. İşleri ile meşguldü. Bir süre ayakta bekledim, birden bir iç geçirdi ve 'Allah' dedi. O bunu sık sık tekrarlardı.
Atatürk hakkında evvelce çok şey duymuştum. Bu tesirle olacak ki bir hayli şaşırdım. O'nun ağzından Allah kelimesini duymak beni şaşırtmış ve heyecanlandırmıştı. Ata'nın yüzüne şaşkın bakmış olacağım ki, 'Sen dindar mısın?' diye sordu.
Ben de derhal hiç düşünmeden ailemden aldığım dini terbiye ile ikiyüzlülük yapmış olmamak için, 'Evet dindarım'' dedim ve cevabımı nasıl karşılayacağını anlamak için ürkek ürkek yüzüne baktım. Cevabım hoşuna gitmişti.
'Çok iyi? Allah büyük bir kuvvettir. O'na daima inanmak lazımdır' dedi ve bu konuda uzun uzun izahat verdi. Ben de o zaman anladım ki, Atatürk'ün dinsizliği hakkında söylenenlerin aslı yoktur ve Ata, bütün söylenenlerin hilafına dindar bir insandı."(Said Arif Terzioğlu, Yazılmayan Yönleriyle Kemal Atatürk, s.88-89).
Son olarak, her zaman ve her platformda O'nu tanıyan herkese rota olan, bu yazımı hazırlamamda bana ışık olan ve yol gösteren, Mustafa Kemal Atatürk hakkında atılan iftiraların, çıkarılan dedikoduların ne kadar asılsız olduğunu ve dindar Atatürk'ü, gerçek Atatürk'ü şahsıma ve yüce Türk milletine belgeleriyle defalarca ortaya koyan Prof. Dr. Haydar Baş Hocama sonsuz şükran ve saygılarımı sunuyorum.
Okuduğum zaman çok duygulandığım ve etkilendiğim bir hatıra yazısını paylaşmak istiyorum:
Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen şöyle naklediyor:
"10-11 yaşlarında idim. Bursa'daki evimiz Atatürk'ün köşküne çok yakındı. Bir gün Atatürk Bursa'yı şereflendirmiş, köşkün bahçesinde dolaşıyordu, ben de her Türk vatandaşı gibi onu yakından görmek arzusu ile kıvranıyordum. Yine bir gün bahçede dolaştığı sırada yerimden fırladım, ona doğru koştum. Görevliler yolumu kestiler. Beni, bir karış çocuğu yolumdan etmeye çalıştılar. Ben ise kararlı idim. Ne olursa olsun Ata'ya yaklaşacak ve onunla konuşacaktım. Beni yolumdan çevirenlere ağlamakla karşı koymaya çalışıyordum.
Birden bir ses işittim. Bu Atatürk'ün sesi idi. 'Bırakın onu, bırakın gelsin' diyordu. Koşarak fırladım Ata'nın yanına gittim. Bir taraftan gözyaşlarımı saklamaya çalışıyor bir taraftan da söyleyeceklerimi tasarlıyordum. Ellerine sarıldım.
Atatürk sordu: 'Çocuk, sen okula gidiyor musun?'
Atatürk yakınlarına hep 'çocuk' diye hitap ederdi. Harpler sebebiyle okulumu yarıda bırakmıştım. Hâmim olan ağabeyime de yük olmama arzusunda idim. Hemen cevap verdim ve bir yatılı okula alınmamı istedim.
'Ben seni yanıma alayım gelir misin?' diye sorunca büyük bir sevinç ve heyecanla, 'Ağabeyime sorayım' dedim. Kabul ettiler, derhal çağırtarak onunla konuştu ve anlaştılar. Böylece Ankara'ya, Çankaya'ya geldim.
Uzun zaman ayrı kaldığım okuluma yeniden başlamanın sevinci içinde memnundum.
Her sabah erkenden kalkıp Ata'nın elini öpmem âdet haline gelmişti. Yine bir sabah Ata'nın elini öpmek üzere yanına girdim. İşleri ile meşguldü. Bir süre ayakta bekledim, birden bir iç geçirdi ve 'Allah' dedi. O bunu sık sık tekrarlardı.
Atatürk hakkında evvelce çok şey duymuştum. Bu tesirle olacak ki bir hayli şaşırdım. O'nun ağzından Allah kelimesini duymak beni şaşırtmış ve heyecanlandırmıştı. Ata'nın yüzüne şaşkın bakmış olacağım ki, 'Sen dindar mısın?' diye sordu.
Ben de derhal hiç düşünmeden ailemden aldığım dini terbiye ile ikiyüzlülük yapmış olmamak için, 'Evet dindarım'' dedim ve cevabımı nasıl karşılayacağını anlamak için ürkek ürkek yüzüne baktım. Cevabım hoşuna gitmişti.
'Çok iyi? Allah büyük bir kuvvettir. O'na daima inanmak lazımdır' dedi ve bu konuda uzun uzun izahat verdi. Ben de o zaman anladım ki, Atatürk'ün dinsizliği hakkında söylenenlerin aslı yoktur ve Ata, bütün söylenenlerin hilafına dindar bir insandı."(Said Arif Terzioğlu, Yazılmayan Yönleriyle Kemal Atatürk, s.88-89).
Son olarak, her zaman ve her platformda O'nu tanıyan herkese rota olan, bu yazımı hazırlamamda bana ışık olan ve yol gösteren, Mustafa Kemal Atatürk hakkında atılan iftiraların, çıkarılan dedikoduların ne kadar asılsız olduğunu ve dindar Atatürk'ü, gerçek Atatürk'ü şahsıma ve yüce Türk milletine belgeleriyle defalarca ortaya koyan Prof. Dr. Haydar Baş Hocama sonsuz şükran ve saygılarımı sunuyorum.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Gülsüm Kavak / diğer yazıları
- 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun -2- / 29.08.2021
- 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun -1- / 28.08.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-IV / 23.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-III / 22.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-II / 19.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-I / 18.02.2021
- Sevgi ispat ister / 12.10.2020
- Muharrem ayı ve oruç / 23.08.2020
- Prof. Dr. Haydar Baş ve ulusal egemenlik / 25.04.2020
- O, herkesten farklıydı / 23.04.2020
- 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun -1- / 28.08.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-IV / 23.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-III / 22.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-II / 19.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-I / 18.02.2021
- Sevgi ispat ister / 12.10.2020
- Muharrem ayı ve oruç / 23.08.2020
- Prof. Dr. Haydar Baş ve ulusal egemenlik / 25.04.2020
- O, herkesten farklıydı / 23.04.2020